Demirtaş hakkında 'terör örgütü kurma ve yönetme', 'örgüt propagandası' ve 'suç ve suçluyu övme' iddialarıyla 142 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonuna SEGBİS aracılığıyla bağlanarak savunma yapan Demirtaş sözlerine geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren HDP eski milletvekili İbrahim Ayhan'ı anarak başladı. Demirtaş, "Savunmama başlamadan önce, yakın zamanda yitirdiğimiz sayın İbrahim Ayhan'ı rahmetle anıyorum, Allah rahmet eylesin. Ailesine, partimize, bütün halkımıza başsağlığı diliyorum" dedi.
'MECBUREN SEGBİS İLE KATILIYORUM'
SEGBİS ile savunma yapmak durumunda kaldığını söyleyen Demirtaş, "Ankara'ya gidiş gelişlerimiz 24 saat sürebiliyor. Bu tür bir seyahate sağlık durumum uygun olmadığı için, duruşmaya mecburen SEGBİS ile çıkmayı kabul ettim. Kayda geçsin diye belirtiyorum" dedi.
Demirtaş savunmasına şu sözlerle devam etti:
" 24 Haziran seçimleri, yargılandığım bu dava üzerinde çok büyük bir algı operasyonun yapıldığı, yargı sürecine açık bir müdahalenin gerçekleştiği bir kampanya şeklinde geçti. Bunu, bütün delilleriyle dosyaya sunacağız.
'BÜYÜK ALGI OPERASYONLARI YAPILDI'
İlk duruşmadan bu yana ısrarla şunun altını çizmeye çalıştım: Bizler tutuklanmadan önce çok büyük algı operasyonları yapıldı. Tek tek anlattım örneklerini. 6-8 Ekim vesilesiyle nasıl bir algı yaratılmak istendiğini anlatmıştım. 24 Haziran seçimlerinde, anlatmama gerek bile olmayacak şekilde siz mahkeme heyetinin önünde algı operasyonları yapıldı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan bazen günde 3 defa, bazen 5 defa beni suçlu ilan ettiler. Siz mahkeme heyetinin göreceği, duyacağı şekilde.
'HALKIN UMUTLARINI BIRAKIP KAÇACAK DEĞİLİM'
6-8 Ekim sebebiyle partimizin o dönemki MYK üyesi 32 kişinin tamamı 'asliye cezalık suç'tan yargılanmaya devam ederken, ani bir şekilde beni 'ağır cezalık suç'a soktunuz. Partim, beni Cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Avukatlarım da tahliye başvurusunda bulundu. İkiye karşı bir oyla tutuklu kalmam kararı verdiniz. Siz beni serbest bırakıp seçim akşamı yine tutuklayabilirdiniz. Kaçacak halim yoktu. Cumhurbaşkanı adayı olarak partimi, halkın umutlarını bırakıp kaçacak değilim. Kaçacak olsaydım defalarca fırsatım oldu, kaçmadım. Tutuklanacağımı bile bile yurt dışından geldim. Ama siz bir Cumhurbaşkanı adayının içeride kalması kararını verdiniz.
'MAHKEMENİZİN YARGININ ONURUNU KORUYACAĞINA İNANMIŞTIM'
Bir aday devletin bütün olanaklarını kullanarak kampanya yürütürken, her gün 3-5 miting yaparken ben içeride tweet atmak zorunda kaldım. Bunun nedeni mahkeme heyetidir. Her ne kadar yargı üzerinde ağır baskı olduğunu bilsem de mahkemenizin, yargının onurunu ve milletin iradesini koruyacak bir tutum sergileyeceğine inanmıştım ama maalesef tutukluğumun devamına karar verdiniz.
'SEÇİM BİTTİ, AYM BENİM DOSYAMI İNCELEMEDİ BİLE'
Avukatlarım, Anayasa Mahkemesine (AYM) başvuru yaptı. AYM, seçimlerin üzerinden 4 ay geçmiş olmasına rağmen halen başvurumu ele almış değil. Durum bu kadar vahim, bu kadar içler acısı. Seçim oldu bitti, AYM benim dosyamı incelemeye bile almadı.
'EKONOMİK KRİZ BAĞIRIYORDU'
Tabii ki savunma yapacağım. Kendimi anlatacağım ama sonuçlarını da biliyorum. Cumhurbaşkanı adayını tahliye etmeyen bir yargı, bu saatten sonra nasıl adil bir karar verebilir? Halkı savundum, ezilenleri savundum. Bazı muhalefet partileri ekonomik kriz aniden gelmiş diye düşünüyorlar, hayır. Ekonomik kriz bağırıyordu.
'BEN DIŞARIDA OLSAYDIM ERDOĞAN SARAY YÜZÜ GÖRMEYECEKTİ'
Şimdi muhalefet partileri 'Aynı gemideyiz' diyorlar. Ben de Cumhurbaşkanı adayıydım. Aynı gemide değilim ben. Ben ezilenlerin, yoksulların gemisindeyim. Ben talancıların, rüşvetçilerin gemisinde değilim. Aynı gemide değiliz. Asıl bu ülkenin rantçıları başka bir gemidedir ve lükstür onların gemisi. Onlar batmayacaklar. O nedenle aynı gemide değiliz. Bunları anlatabilseydim 24 Haziran seçimlerinin sonucu farklı olurdu. Yargı bir cumhurbaşkanı adayına, 'Sen bizim adayımız değilsin, içeride kalacaksın, çünkü sen etkili bir kampanya yürütebilir ve Erdoğan'ın kazanmasını engelleyebilirsin' demiş oldu. Ben dışarıda olsaydım Erdoğan, Saray yüzü görmeyecekti, kaybedecekti. Seçimin en büyük hilesi, benim içeride tutulmamdır. Ben dışarıda olsaydım sonuçlar farklı olacaktı.
'BEN TUTUKLUYDUM AMA SOMA'DA KEMAL KURKUT DAVASINDA TUTUKLU YOKTU'
Ben tutuklu kaldım da, Türkiye'de yargı tutukluluk konusunda genel olarak nasıldı, ona bakmam lazım. Tutukluluk yaygın bir uygulama mıydı, yoksa acaba siyasi kimliğim nedeniyle bariz bir ayrımcılık mı yapıldı? Buna bakalım. Soma'da 301 emekçi katledildi, mahkeme kararı açıkladığında, yüzüne okuyacağı sanık yoktu. Çünkü tutuklu yoktu. Aladağ'da 12 çocuk yandı. 7 tutuklu sanıkla başladılar, 1 yıl sonra tek bir tutuklu yoktu. Kemal Kurkut davası. Kameralar önünde öldürülen üniversite öğrencisi. Müebbet hapis istemiyle yargılanan polis tutuksuz. Bir tek gün bile tutuklu kalmadı ki, mağdur olmasın. Demek ki Türkiye'de tutuklama yaygın bir uygulama değil. Fatih Oflaz, öz kızına istismardan yargılandı. Tek bir gün bile tutuklu kalmadı. 18 yıl 9 ay ceza aldı. Ne yakalama verildi ne tutuklama ne de yurt dışına çıkış yasağı. Adam şimdi İspanya'da. Ama siz Cumhurbaşkanı adayına, 'sen içeride kalacaksın' dediniz.
'ÇHD'Lİ AVUKATLARI SERBEST BIRAKAN HEYETİN YERİNE BANA CEZA VERENİ GETİRDİLER'
ÇHD avukatları. Bir yılı aşkın süre tutuklu kaldılar. Sonra tahliye kararı verildi, 12 saat geçmeden aynı mahkeme heyeti kendi kararını geri aldı. Aynı mahkeme heyeti, aynı kişileri yine tutukladı. ÇHD avukatlarını önce serbest bırakıp 12 saat sonra tutuklayan mahkeme heyetini ertesi gün dağıttılar. Peki kimi getirdiler? Tesadüfe bakın, 15 gün önce bana 4 yıl 8 ay hapis cezası veren mahkemenin başkanını. Gözlerimizin önünde yaptılar bunu. Alenen.
Dün bir haber okudum, utandım. Gaziantep'te 56 kişinin bir düğünde katledilmesiyle suçlanan tutuklu kişi 1 yıl bile geçmeden tahliye oldu.
MAHKEME 'KONUŞMAN BİZİ İLGİLENDİRMEZ, BİZ İDDİANAMEYE BAKARIZ' DEDİ
İstanbul'daki mahkeme, (Sırrı Süreyya Önder ile birlikte Demirtaş'a hapis cezası veren mahkeme) konuşmamızın çözümünü yaptırmadı. Düşünün ki ‘konuşman bizi ilgilendirmez, biz iddianameye bakarız. Hükmümüzü ona göre veririz’ dedi.
Mahkemeniz İstanbul'daki dosyayı (Demirtaş'a 4 yıl 8 ay hapis cezası verilen dosya) istemeliydi. Siz de benim kadar iyi biliyorsunuz, o dosya sizin dosyanızdı. Ama ayrı tutularak oradan hızlıca ceza verilmek istendi.
'KORKU ÜLKEYİ TESLİM ALACAK VE BİZ SESSİZ Mİ KALACAĞIZ'
İş mahkemesi hakimi bile korkuyor, ne ağır ceza hakimi? Fakat ne olacak? Korka korka nereye? Ne yapacağız? Korku ülkeyi teslim alacak ve biz sessiz mi kalacağız? Olmaz. Cesur olmalıyız. Kararlarımızla. Hukukun üstünlüğünü savunmalıyız, kararlarımızla.
'KORKMUYORUM'
Hepimiz ölümlüyüz, onurumuzla yaşayalım. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Korkmuyorum. Benim Allah'tan başka kimseden korkum yok. Ama bazılarının, haşa Allah'tan başka herkesten korkusu var.
'SEÇİM DÖNEMİNDE DOSYAMA MÜDAHALE EDİLDİ'
Seçim döneminde aleni bir şekilde dosyama müdahale edildi. Tek tek okuyacağım, tutanağa geçmesini istiyorum. 24 Haziran seçimleri öncesinde mahkemenize tahliye başvurusu yaptık, mahkemeniz reddetti. Avukatlarım hemen AYM'ye başvurdu. AYM dosyamı hızla ele aldı, biliyorum. Karara gideceklerdi. Bu duyuldu tabii. Ve hızla aleyhime kamuoyu operasyonu başladı.
SOYLU 'DEMİRTAŞ’IN İÇERİDE OLMASIYLA BİZ HUZURLUYUZ' DİYOR
Süleyman Soylu benim için 'Siz 53 insanı şehit eden insanı nereye koyacaksınız' diyor. Cumhurbaşkanı yine öyle. Yargılanması devam eden, tutuklu bir Cumhurbaşkanı adayı için İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı bunları söylerse bu başka bir şeydir artık. Süleyman Soylu, 'Demirtaş hapisten çıksın da o da kendi propagandasını yapsın. Ne oldu? Bu huzur mu sizi sıkıntıya soktu’ diyor. Yani diyor ki; Demirtaş'ın içeride olmasıyla biz huzurluyuz.
'SÜLEYMAN SOYLU ZATINA SESLENİYORUM'
Süleyman Soylu zatına sesleniyorum; HDP 6.5 milyon oy almamış, PKK almış diyorsun. PKK 6.5 milyon seçmenden oy alabiliyorsa sen İçişleri Bakanı olarak nasıl o koltukta oturabiliyorsun? "
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.