Demirtaş, duruşma için dün akşam saatlerinde tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Sincan Cezaevi’ne getirildi. Demirtaş, dosya kapsamında ilk kez 460 gün sonra 14 Şubat’ta hakim karşısına çıkmıştı. Duruşmaya, parti milletvekilleri ile Ankara ve çevre kentlerden yurttaşlar katıldı.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'terör örgütü yöneticiliği' suçundan yargılandığı davaya devam edildi. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya Demirtaş, avukatları, HDP Eş Genel Başkanları Sezai Temelli ve Pervin Buldan ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı.
Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan Ankara'ya alınan davanın bugünkü duruşmasında, Demirtaş'ın eşi ve çocukları da hazır bulundu.
Hakkında kabul edilen 31 fezlekenin birleştirildiği iddianameye ilişkin savunmaya geçmeden önce yargılama usulüne ilişkin açıklama yapmak istediğini belirten Demirtaş, önceki duruşmada alınan ara karar gereği dava dosyasına gelen evraka ulaşamadığını söyledi.
Demirtaş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tutuklanmalarına dört gün kala “yetkisizlik” kararı verdiğini ve Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesin “yetkili sensin” kararına rağmen dosyanın Diyarbakır’a gönderildiğini hatırlattı.
Demirtaş, devamında ise şunları söyledi: “Normalde yetki meselesi çözülmüş, iki tane ağır ceza mahkemesi kararı var ortada. Ankara geri gönderiyor, Diyarbakır’a diyor ki; ‘yetki sendedir, sen soruşturacaksın’ Tuhaflığa bak. İddianamemi hazırlayan savcı Kurtça Eker, tutuklanamama üç gün kala diyor ki; ‘Hayır, ben yetkili değilim, daha önce verilmiş bir karar var, sen yetkilisin.’ Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını hatırlatarak, geri gönderiyor. Aynı gün yani Diyarbakır’ın karar verdiği gün savcılığı yeniden karar veriyor; ‘hayır sen yetkilisin anlamıyor musun’ diyor. Bu kez ‘ha anladım’ diyor, kabul ediyor.
'Cezaevine gönderileceğimi bile bile Türkiye'ye döndüm'
İki tane ağır ceza mahkemesinin kararına rağmen dosya bu kadar gidip geliyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 6-8 Ekim dosyasını bu iddianameye koyuyor ve soruşturmayı yürütüyor. Bu şekilde 9 fezleke var. Bariz bir şekilde siyasi iradenin iktidarın müdahalesi. Çünkü başka şekilde koordine edilemez. Başsavcılık nasıl işliyor biz de biliyoruz. Koordinatör başsavcı diye bir şey yok ki. Dolayısıyla herhangi bir savcı da ‘ben koordinatörüm’ diye görev üstlenemeyeceğine göre, birileri tek tek bu savcıları arayıp, dosya Diyarbakır’da birleşecek. Hepiniz yetkisizlik kararı verip, dosyayı Demirtaş’ın dosyalarını Diyarbakır’da tutuklamaya etkili olabilecek. Bu kadar net.”
Demirtaş, kendisiyle birlikte diğer HDP’lilerin 6-8 Ekim’in yıldönümüne denk gelecek şekilde tutuklanmalarının planlandığını da söyledi.
Selahattin Demirtaş, “Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere evimiz basılıp, adeta kaçırılarak alınırken, plan zaten yapılıyordu. Bunları biz bilmiyoruz da değiliz. Ben 12 yıllık milletvekiliyim, 8 yılım eş genel başkanlıkla geçti. Devlette, hükümette ne oluyor, neler koşuluyor iyi biliyoruz. Bana yönelik operasyon 6 Ekim akşamı yapılacaktı. 6-8 Ekim’in yıl dönümünde. Ama benim bir yurt dışı programım vardı, 5’inde yurt dışındaydım, operasyon ertelendi.
Hatta operasyonu planlayanların fırça yediğini de biliyorum, ‘niye yurt dışı yasağı koymadınız’ diye. Ben bile bile, cezaevinde giyeceğim ortopedik ayakkabıyı da satın alarak Türkiye’ye döndüm. Bir süre sonra evim basıldı, milletvekili arkadaşlarımla birlikte gözaltına alındım” dedi.
‘150 yıl istenen biriyle ilgili tutuklama yapılması normaldir algısı oluşturmak'
Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: “Mahkemenizi bu yetkisizlik konusundaki hukuk skandallarıyla ilgili, mahkemeniz birleştirebilirdi. Birleştirme olmamış olsaydı, ben talep ederdim ama amaç ne, tutuklamayı sağlayabilmek. Çünkü tek tek fezlekeler üzerinde tutuklama yapamazlar diye düşünüyorlardı. Suçun alt ve üst limitini artırmak, kaçma şüphesi oluşturmak kendince ve işte ‘ifadeye de gelmedin’ deyip, 150 yıl istenen biriyle ilgili tutuklama yapılması normaldir algısı oluşturmak.
Çözüm süreci boyunca FETÖ'cü hakim, savcı ve polislerin yoğun bir şekilde istihbarat faaliyeti yürüttüğünü, bu şekilde elde edilen bilgilerin Milli Güvenlik Kurulu'na (MGK) sunulduğunu belirten Demirtaş, şöyle devam etti:
"O dönem cemaat, 'Sizin çözüm süreci adına bir arayışınız var ama bunlar da alttan siyasi faaliyet yapıyor' mesajı veriyordu. Böylece hem hükümeti zor durumda bırakmak hem de demokratik siyasetin önüne geçmek istiyorlardı. Amaçları sıkıştırmak, orduyla yargıyla hükümeti karşı karşıya getirmek, bizimle karşı karşıya getirmekti. Dertleri daha büyük, daha ciddiydi. Bu kumpasları, alçakça fezlekeye çevirdiler. O dönem biz de hükümet de siyaseten dik durduk, Allah var. 2009'dan itibaren tutuklamalar yapıldı, yoksa dinlemeler daha önce yapılıyordu. Dinleme kayıtlarında öyle bir tezgah kurulmuş ki sanki ben PKK yöneticileriyle sürekli görüşmüşüm."
Hakkında 31 fezleke bulunan Demirtaş için 142 yıl hapis cezası isteniyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.