BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da tutuklu bulunan milletvekili ve siyasetçileri E ve D Tipi Cezaevinde ayrı ayrı ziyaret edip, görüşmelerde bulundu. Demirtaş, gündeme ilişkin konuları değerlendirirken, çözüm sürecinin ikinci aşamasında olduklarını, yani hükümetin demokratikleşme adımlarını ve yasal anayasal değişiklikleri gündeme getirmesi, bunları pratikleştirmesi gerektiği bir dönemde olduklarını söyledi. Demirtaş, "Tabi önümüzde bir parlamento çalışma takvimi var, seçim takvimi var, bütün bunlar gözetildiğinde iyi hesaba katıldığında aslında 1 Eylül ve 15 Ekim'e kadar bütün bu ikinci aşamaya dair pratik adımların atılması gerekiyor. Bu aslında İmralı'da devlet heyeti ve sayın Öcalan arasında görüşülmüş bir konu, bizler de hükümet ile görüşüyoruz. Yani bu bir dayatmadan çok önümüzdeki siyasi sürecin takvimine uygun bir öneridir aslında. Hükümet de bu önerileri dikkate alan bir çerçevede çözüm sürecine yaklaşıp ve ciddiyet ile bazı adımlar atarsa ben üçüncü aşama ile ilgili sürecinde 15 Ekim'den sonra başlayabileceğini düşünüyorum. Çünkü görüşmeler ve çağrılar bunu gösteriyor"dedi.
"Önemli olan çatışma ve ölümlerin durması idi"
Demirtaş, Hükümetin ikinci aşamanın gereği olan demokratikleşme adımlarıyla ilgili çalışmasını 1 Eylül'e kadar bitirmesi, somutlaştırması, kamuoyu ve kendileri ile paylaşması gerektiğini ifade etti. Demirtaş, "15 Ekim'de de parlamentoda yasallaşması gerekiyor. Bazı pratik adımların atılması gerekiyor. Çünkü bildiğiniz gibi parlamento 1 Ekim'de açılıyor" dedi.
Hükümet ile BDP arasında uzun süre tartışma konusu olan ikinci aşamaya geçilip geçilmediği ile ilgili bir soru üzerine Demirtaş, "Sıkıntı yok, önemli olan savaşın, çatışmaların, ölümlerin durması idi. Sağlandı, gerçekleşti, çok şükür ki insanlar savaştan çatışmadan ölmüyor. Bu önemli bir başarı ve aşamadır. Yani kaç kişi çıktı, kaç kişi kaldı tartışmasından çok buna bakmak lazım. Hükümetin şu anki durumu ikinci aşamanın hayata geçmesi için bir fırsat olarak değerlendirdiğini düşünüyorum" dedi.
"İmralı'dan bir fotoğraf ile dışarı çıkmak istiyoruz"
Demirtaş, İmralı Adası'nda bayramdan önce ya da sonra Öcalan ile BDP heyeti arasında yapılacak olan görüşmeden sonra bir fotoğraf ile adadan ayrılmak istediklerini söyleyerek, "Biz arzu ediyoruz, sayın Öcalan da eğer fotoğraf çekilmesine izin verirse ve arzu ederse bu yasalara aykırı değil. Bütün cezaevlerinde bütün tutuklu ve hükümlüler fotoğraflar çekebiliyor. Görüşçüleri ve yakınları ile fotoğraf çekebiliyorlar. O fotoğraflar dışarı çıkabiliyor. Bayramda veya bayramdan sonra yapacağımız görüşmede biz bu talebi dile getireceğiz. Bakanlığın iznine tabi bir olay değil aslında. Ama, İmralı'daki imkanlar el veriyorsa bir fotoğraf ile dışarı çıkmak istiyoruz" dedi.
"Kürt siyasetinin ana kadro gövdeleri tutuklu ve içeride"
Çözüm sürecine cezaevlerindeki Kürt siyasetçilerinde büyük destek verdiğini söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu: "Cezaevindeki arkadaşlarımız büyük bir özveri ve hassasiyet ile çözüm sürecine yaklaştılar. Tutuklu siyasetçiler hasta tutuklular bütün bunlar büyük bir haksızlık ile karşılaşmalarına rağmen 4 yıldır, hukuksuz, sorgusuz, sualsiz, zulüm altında tutulmalarına rağmen hep süreci desteklediler. Elbette Kürt siyasetinin kadrolarının ana gövdeleri tutuklu ve içeride. 6 milletvekilimiz, binlerce siyasetçimiz halen içeride. İşte ikinci aşamaya dair atılması gereken en somut adımlardan biride tutukluların serbest kalmasıdır, bunun sağlanmasıdır, düzenlemenin yapılmasıdır. Biz arkadaşlarımız ile bütün siyasal süreç değerlendirmelerini ele alacağız. Arkadaşlarımız infazlarını doldurmuş durumdalar halen cezaevindedirler. Zaten ceza alsalar bile şu anda fazladan yatıyor durumdalar. Yani bunu yapan hukukçular, siyasetçiler, yargıçlar, savcılar, güvenlik görevlileri komployu düzenleyen bu haksızlığı düzenleyen herkesten inşallah bir gün hesap sorulur. Bu dünyada da öbür dünyada da bunların hesabını verecekler. 10 binlerce insan aileleri ile birlikte eziyete tabi tutuldular. Bunu hukuk adına kanun adına yaptılar, bizzat mahkemeler bunu yaptı. Yargıçların çoğu hakim gibi değil cellat gibi davrandı. Polis ve savcıların çoğu kanun adamı gibi değil cellat gibi davrandılar. Bu nedenle arkadaşlarımız suçsuz bir şekilde içeride tutuluyorlar ama içeride de büyük bir direniş sergilediler ve özellikle ortaya koydukları ölüm oruçları ile yeni müzakere sürecinin başlamasının önünü de açtılar. Bu sürecin enönemli mimarlarından biri içerideki Kürt siyasetçileridir."
"Sınır kapıları insani yardıma açılmalı"
Demirtaş, Suriye'de yaşanan katliamlar ve Türkiye'nin Suriye'deki gruplar ile ilişkisi konusunda ise, "El Kaide ve ona bağlı bütün güçler Suriye'de savaşmaya başladığından beri Türkiye'den şu veya bu şekilde destek aldılar. Lojistik destek aldılar, sınırları rahat kullandılar, yaralılarını bu tarafta tedavi ettirdiler. Gelip Türkiye'deki mülteci kamplarında eğitim yaptılar. Şimdi Türkiye 'ben bunlara destek vermedim' demesin. Yani biz bu konuda defalarca söyledik. O çeteler sivilleri katlediyor. Dolayısıyla orada şu anda gerçekleşen sivil katliamda Türk dış politikasının katkısı, payı suçu vardır. Şimdi bu saatten sonra ondan vazgeçilmiş ise, El Kaide ve El Nusra adlı radikal gruplar desteklenmeyecekse sadece desteklememek ve geri çekilmek yetmez. Oradaki katliamların önlenmesi için özellikle Türkiye'nin sınırlarını insanı yardıma açması gerekir. Çünkü, Kürt bölgesinin Türkiye ile bağlantısını sağlayan sınır kapıları kapalıdır. Sadece radikal dinci gruplarına ve El Kaide'cilere sınır kapıları açıktır. Bu da büyük, vahim bir hatadır. Bizde bunları protesto etmek için Pazar günü Ceylanpınar'a büyük bir kitlesel yürüyüş yapıyoruz" dedi.
"Protesto engellenirse bu iş başka noktaya gider"
Demirtaş, Şanlıurfa Valiliği'nin söz konusu yürüyüş ile ilgili aldığı yasaklama kararının hatırlatılması üzerine, "Şanlıurfa Valiliği 2 yıldan beridir Urfa'da bütün etkinlikleri yasaklıyor. Ama, sayın valiye tavsiyem şudur. Oraya gelecek halk Suriye'de yaşanan sivil katliamları protesto edecek. Bunun kesmek, yasaklamak doğru bir iş değil, İçişleri Bakanı ile biz tekrar görüşmeler yapacağız, Buradaki insanların El Nusra ve buradaki Esat katliamlarını protesto etmeyi yasaklamak yerine oradaki insanları korumak gerekir. Ama, Türkiye şunu yaparsa, orada insanlar katledilirken burada da insanların bunu protesto etmesi bile engellenirse bu iş başka noktalara kadar gider. Valinin yanlış yaptığını düşünüyorum, umarım bir engelleme çıkmaz. Vali, El Nusra ve El Kaide'yi destekliyor, onlarda o katliamları yapıyorsa halk ta sesini çıkarmasın diyorsa işler değişir o zaman. Pazar günü bunu hep birlikte göreceğiz" dedi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.