• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 2 °C

Davutoğlu: 'ABD'nin bıraktığı silahlar IŞİD'in eline geçti'

Davutoğlu: 'ABD'nin bıraktığı silahlar IŞİD'in eline geçti'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, özel bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Amerika'nın Irak'a bıraktığı silahların IŞİD'in eline geçtiğini söyleyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kendilerinin dışlandığını hissedenler radikalleşmeye yönelir. Amerika'nın Irak'a bıraktığı silahlar, külliyen, topluca, en sofistike silahlar IŞİD'in eline geçti" dedi.

Kanal 24'te Star Gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu ve Hürriyet Gazetesi yazarı Akif Beki’nin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, şu açıklamalarda bulundu:

"Uluslararası toplumda geciken tedbirler daha büyük devasa problemleri beraberinde getirebiliyor. Biz 4 senedir Suriye bağlamında ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde bütün müttefikleri, bölge ülkelerini hep bir konuda harekete geçirmeye çalıştık. Bu bölgede yapılar çok kırılgan. Bir kere sarsılmaya başlarsa deprem fay hatlarıyla diğer yerlere süratle yayılır. Eğer bunu kontrol altına tutmak icap ediyorsa, ki icap ediyor Suriye krizinin bir an önce çözülmesi lazım. Çünkü Suriye çok stratejik bakımından bölgenin en önemli ülkesi. Neden? Çünkü bir taraftan Irak’a, bir taraftan Lübnan’a, bir taraftan Filistin ve İsrail’e komşu."

"ABD'NİN IRAK'TA BIRAKTIĞI SİLAHLAR IŞİD'E GEÇTİ"

"Uluslararası toplumda geciken tedbirler daha büyük devasa problemleri beraberinde getirebiliyor. Biz 4 senedir Suriye bağlamında ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde bütün müttefikleri, bölge ülkelerini hep bir konuda harekete geçirmeye çalıştık. Bu bölgede yapılar çok kırılgan. Bir kere sarsılmaya başlarsa deprem fay hatlarıyla diğer yerlere süratle yayılır. Eğer bunu kontrol altına tutmak icap ediyorsa, ki icap ediyor Suriye krizinin bir an önce çözülmesi lazım. Çünkü Suriye çok stratejik bakımından bölgenin en önemli ülkesi. Neden? Çünkü bir taraftan Irak’a, bir taraftan Lübnan’a, bir taraftan Filistin ve İsrail’e komşu. Suriye krizi kontrol altına alınmazsa buraların hepsinde çok ciddi depremler olur diye anlatmaya çalıştık. Önce Esad’a 8- ay anlatmaya çalıştık. Dinlemedi, anlamadı. Zannetti ki bölge hala 80’li, 90’lı yıllarda babasının demir yumrukla ezdiği Hama, Humus dönemlerinde yaşıyor. Neredeyse yalvardık; “bu gidişat kötü, ülkenizle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Hepimiz etkileniriz. Şu reformları yapın.” Bu sefer diğer ülkelere anlatmaya çalıştık. Eğer bu rejim durdurulmazsa radikalleşme artacak. Bunu hem İran ve Rusya gibi Suriye’nin dostu ülkelere anlattık, hem de o eskiden beri Suriye’yi eleştire gelen ve bizim Suriye ile geliştirdiğimiz iyi ilişkileri eleştiren başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine anlatmaya çalıştık. Ama hep İran ve Rusya kanadı “nasıl olsa Esad rejimi kontrol altına alır durumu, biz de müttefik kaybetmeyiz” diye düşündüler. Diğer ülkeler ise bir müddet görelim, ABD zaten müdahale yorgunuydu, Avrupalıların ise bölgeye ilgisi çok sınırlıydı ve Türkiye tek başına neredeyse feryat etti. Her toplantıda, her yerde. Çünkü biz bu bölgeyi biliyoruz. Maalesef olan Suriye’de yüzde 12’lik sınırlı bir azınlık geri kalanı hükmetmeye çalışınca ve onlara her türlü baskıyla gelince bir mezhep çatışmasına dönüştü. Irak’ta Maliki için hatırlarsanız ne kadar çok eleştirildik. O zaman Başbakanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarıları içeride ne kadar çok eleştirildi. Kılıçdaroğlu kalktı gitti Bağdat’a Maliki’nin elini sıktı, sırf bizi rahatsız etmek için. Ne oldu? Sonunda Maliki’nin o politikaları Irak ordusunun Musul’dan her şeyi bırakarak kaçmasına yol açtı. Her şeyi bırakmanın önemi şu; bıraktığı şeyler IŞİD’in eline geçti. Bütün dost ülkelere, muhalefeti destekleyelim derken ya muhalefete geçen silahlar başka yere geçerse gibi haklı bir kaygı vardı ama şimdi ABD’nin Irak’a bıraktığı silahlar külliyen, topluca en sofistike silahlar IŞİD’in eline geçti. Burada alternatif üretmediğiniz zaman, problemi vaktinde çözmediğiniz zaman bir sonraki döneme alacağınız tedbirin çıtası yükseliyor. Biz sınırımızda herhangi bir terör yapılanmasını, radikalleşmeyi istemeyiz. Ama bunun sebeplerine inmedikçe ve bunun sebepleri ortadan kaldırmadıkça bir grubu tasfiye edersiniz, başka bir grup çıkar."

"SÜNNİCİLİK YAPMAKLA İTHAM EDİLDİK"

"Sünnicilik yapmakla itham edildik. Halbuki nasıl bir Sünnicilik yaptık? En büyük problemi bir başka ülkedeki Sünni otoriter rejimle yani Sisi yönetimi ile yaşadık. Yani sadece Maliki’ye tepki göstersek, Sisi’ye göstermesek bu haklı olabilir. Burada ilkesel olarak doğru yerde durmadığınız zaman tarih öyle böyle akıyor sonunda sizin geldiğiniz yere geliniyor ama binlerce, on binlerce insanın canına belki yüz binlerce insanın canına malına ve bütün bölgenin istikrarsızlığına yol açıldıktan sonra geliyor."

"TÜRKİYE DOĞRU ZAMANDA DOĞRU KARARLARI ALDI"

"Biz Beşşar Esad’la görüştüğümüz dokuz ay zaman ABD yönetimi “bu görüşmeleri kesin, adamı cesaretlendiriyor bu görüşmeler” diye ısrar etti. Ve ben Beşşar Esad’ı ikna etmeye çalıştığımda o zaman bir iki hafta beklemeyi çok görmüştü ABD yönetimi. Sonra “biz artık ümidi kesip burada istikrar ancak ve ancak bu rejimin dönüşmesi ya da değişmesiyle sağlanır” dediğimizde müttefiklerimiz bu sefer daha alttan almaya başladılar. Kimyasal silah konusu da aynı şekilde. “Birlikte hareket edelim” dendiğinde bir müddet sonra tekrar bir yavaşlama oldu. Bunu şunun için zikrediyorum; Türkiye doğru zamanda doğru kararları aldı. Beşşar Esad’la o zaman görüşülmesi gerekiyordu. Çünkü yüzde bir bile ümit olsa o ümidi tüketmeden yol alınamazdı. Sonra zulmettiğinde de sert tutum takınmak gerekiyordu çünkü zulüm karşısında, baskı karşısında esnek tutum takındığınızda karşı taraf bunu zaaf olarak algılıyor. O zaman tutarlı bir politika eksikliği yaşandı uluslar arası toplumda. "

ESAD’LA İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ

"Bazı yerlerde öyle bir kanaat var ki bu başka bir felaketin önünü açmaktır bu. NATO zirvesinde bunun dile getirildiğini duyduk, bunu da muhataplarımızla paylaştık. “IŞİD’i yok etmek için Esad ile işbirliği yapalım.” Bu ne demek biliyor musunuz? Tüm o şuanda muhalefete IŞİD’e kaymamış ılımlı muhalefeti bile IŞİD’e itmek demektir. Yani Esad’la işbirliği yapıldığını bildiği anda ÖSO bünyesindeki ve IŞİD’den de hoşlanmayan, hatta nefret eden kesimleri dahi oraya doğru itmek anlamına gelir. Ortadoğu halkları artık iki kötüden birini tercih etmek gibi bir kaderle karşı karşıya bırakılmamalı. Niye iyi bir alternatif ortaya koyamıyoruz?"

"NEDEN Mİ İMZA ATMADIK"

"Amerika’nın ne istediği ne kadar belliyse, bizim ne için imza atmadığımız da o kadar açık ve bellidir. Bunun için arife tarif gerekmez. Niye imza atmamamızın gerekçesine de zarar verir. Bizim göz önüne almamız gereken bir başka faktör var; rehinelerimiz var. Derin hayal kırıklığı yaşadığım hususlardan birisi bu konu. Bu Amerikalı rehineler neredeyse iki yıldır oradalar. Ve bunlar gazeteci. Ama onların gazeteci arkadaşlar, onların orada olduğunu ilan etmediler, yazmadılar. Amerikan kamuoyu bunu yazmadı. Hergün Amerika’da kongrede yönetim muhalifleri çıkıp da bunu gündeme getirmediler. Bunun için sert tartışmalar yaşanmadı. Yönetimi bu konuda açıklama yapmaya zorlamadılar. İki vukuat olmasına rağmen hala zorlanıyorlar. Niye biliyor musunuz? Çünkü bu insani durum hassasiyet gerektirir. Herkesin konuşması gereken anlar vardır, herkesin bir insan canı için susması gereken anlar vardır. Üç aydır bütün uyarılarımıza rağmen bugün gelen TÜSİAD heyeti, basın özgürlüğü ve bu konuları açtıklarında kendilerine de söyledim. Basın özgürlüğü veya eleştiri bir haktır. Ama bunun da bir etik sınırları var. Başka bir insanın hayatı söz konusu olduğunda dikkatli olunmazsa bir insanın hayatından daha aziz olan bir başka özgürlük olabilir mi? Üç aydır bize her gün açıklama yapmaya zorluyorlar. Cumhurbaşkanımızı, Dışişleri olduğum dönemlerde, şimdi. Hala geçen gün mecliste eski bir diplomat sorumsuzca bunu gündeme getiriyor. Yani isteniyor ki biz bir açıklama yapalım ve karşılığında rehinelerimiz de zarar görsün. Bundan memnun mu olunacak? Beni bu sorumsuzluk ve muhalefetin bu duyarsızlığı gerçekten üzüyor. Basında da var bu duyarsızlıklar. Nihayetinde herkes bunun sebebini biliyor."

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89