Fadile Tosun’un 7 çocuğu var. Mehmet Ali’si Roboski’de F-16’ların havadan bıraktıkları bombalarla param parça oldu. O gün 35 genç ve çocuk, gökyüzünden bombalar yağarken keklik gibi el ele tutuştular son anda... Cesetleri yerden kazındı, cenazeleri bile kendileri taşıdı aileler. Ne bir özür dilendi ne bir sorumlu bulundu bu katliam için...
***
Emel Korkmaz’ın üç çocuğu var. Oğlu Eskişehir’de üniversiteyi kazanınca sevinçten havalara uçtu, öperek koklayarak uğurladı kınalı kuzusu Ali İsmail’i. Döverek öldürdüler oğlunu. Polis ve vatandaş işbirliğiyle... Ellerinde sopalarla bekleyen bu katil sürüsünün bulunduğu yere doğru muhtemelen kasten kovalandı Ali İsmail. Katillerin bu dayak faslından sonra “İyi stres attık” dediklerini söylüyor bir görgü tanığı. Ne bir özür diledi ne bir damla göz yaşı döktü bizim devletlu tayfası...
***
Maviş Eşme’nin iki çocuğu var. Konya Ereğli’de dondurucu bir soğuk vardı o gece. Sabah kalktığında 40 günlük Ayaz bebenin donarak öldüğünü gördü. Evlerinin camları yoktu; ev diye sokakta oturuyorlardı. Bebeği ölünce, daha önce hiç görmediği devleti gördü karşısında Maviş anne. Bebeğine otopsi yapıldı. “Zatürreeden ölmüş” dendi...
***
Şanlıurfa’da çocuklarının cezaevinden çıkmasını bekleyen anneler, yanarak öldüğünü öğrendiler evlatlarının. 300 kişilik cezaevine bin küsur insanı istif etmişti bizim devlet. Sonradan öğrendiler ki, 45 derece sıcakta, çocukları vantilatörün kendilerine çevrilmesi için 60 lira para ödemek zorundaydı. Cezaevi değil, insan eliyle yaratılmış bir cehennemdi burası. Savcılık ne bu cehennemin yaratılmasında ne de yangında, hiçbir devlet görevlisini sorumlu bulmadı. Takipsizlik kararı verdi.
***
Van’ın Yalınca Köyü’nde oturan Taş ailesinin 5 çocukları var. 3 yaşındaki oğulları Muharrem’in ateşler içinde yandığını görünce, çalmadıkları kapı, aramadıkları telefon bırakmadılar. Yollar karla kapalıydı. Ne paletli ambulans ne hava ambulansı vardı onlar için ne de köy yolundaki karı küreme zahmeti duyulmuştu. Canlıyken, götüremediği hastaneye, cesedini götürdüler oğullarının. Baba bir çuvala koyduğu oğlunu, 16 kilometre boyunca sırtında taşıdı.
***
Başbakan “En az üç çocuk yapın” diyor ya, anladınız mı şimdi nedenini? Eğer bir tanesi, bombalanır, linç edilir, donarak, yanarak veya hastaneye yetişemeden ölürse geride başka çocuklarınız kalsın deniyor.
Eğer başka çocuklarınız kalmazsa, siz sırtınızda ölen oğlunuzun cenazesini taşırken, birilerinin çuvallarla para taşıması; sizin çocuklarınız için bir damla göz yaşı dökmeyen Başbakan’ın başka ülkelerde ölenler için hüngür hüngür ağlaması ve daha nicesi, aklınızı kaçırmanıza yol açabilir.
En az üç çocuk yapın, birisi elinizden alındığında, yaşadığınız zulüm ve aşağılanma karşısında, diğerlerine sarılarak aklınıza mukayyet olabilmek için…
Orhan Kemal Cengiz - Radikal
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.