9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, darbelere gerekçe olarak gösterilen TSK İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin kaldırılması konusunda, “Çok uğraştım, çok konuştum. Ama gücümüz yoktu. Tek başına iktidar olmadım ki. Koalisyon hükümetleriyle de mümkün değildi. Kaldıralım dendiğinde destek çıkmazdı” diye konuştu. Demirel, bu maddenin kaldırılmasının önemli bir adım olduğunu ancak tek başına yeterli olmayacağını da sözlerine ekledi.
Demirel, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede 35. maddenin geçmişinin sanıldığı gibi 1960 darbesine değil, Akın’ın da yazısında işaret ettiği gibi Atatürk dönemine uzandığını belirterek “Atatürk 1935’te Cumhuriyeti orduya emanet ediyor. Bu işin hikâyesi böyle başlar. Sonra bu, talimat haline geliyor. İç Hizmet Talimatı oluyor. 1960 ihtilali sonrasında da bu talimat kanun haline getiriliyor” dedi.
Çok uğraştım, gücüm yoktu
TSK’ye Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi veren maddenin pratikteki anlamını Demirel şu sözlerle anlattı:
“Tüm askeri müdahalelerin hukuki gerekçesi olarak yorumlandı. Askerler tarafından her seferinde ‘Bırakalım da ülke yıkılsın mı? Bu gidişata seyirci kalamayız’ şeklinde kullanılageldi. O madde durduğu sürece, öyle de anlaşılmaya devam edecek. Bir an evvel ortadan kaldırılması meselesi çok konuşuldu ama bugüne kadar mümkün olmadı.”
Defalarca iktidar koltuğuna oturan, yedi yıl da Cumhurbaşkanlığı yapan Demirel, 35. maddenin kaldırılması konusunda kendisi çaba harcamış mıydı? Demirel’in yanıtı şöyle oldu: “Çok uğraştım, çok konuştum. Ama gücümüz yoktu. Tek başına iktidar olmadım ki. Koalisyon hükümetleriyle de mümkün değildi. Kaldıralım dendiğinde destek çıkmazdı.”
Cumhurbaşkanlığı dönemi için ise “Bizim sistemimizde cumhurbaşkanının bu kadar gücü yok” demekle yetindi.
İhtilal yapana gerekçesini sormazlar
İktidar ile muhalefet arasında son birkaç gün içinde maddenin değiştirilmesi yönünde karşılıklı açıklamaları anımsatıp “Bu maddenin kaldırılması Türkiye’de darbe olasılığını ortadan kaldırır mı?” sorusunu yönelttiğimizde ise “Kalkması tabii ki önemli adımdır. Ama başlı başına yeterli değildir” diyerek şöyle devam etti:
“Elinde silah taşıyan adamı hiçbir şey engellemez. İhtilal yapmaya kalksa gerekçesini mi soruyorlar adama? İhtilal yapıldıktan sonra kendisi söylüyor gerekçeyi. Asıl mesele bunlarla karşılaşmamayı başarabilmek. Yani hikâye geliyor demokrasi kültürüne, geleneğine dayanıyor. Yüksek iradeye herkesin mutlak itaatini tesis ederseniz, o engeller. Birincisi bu. İkinci olarak da o ülkenin darbeye zemin verecek şartlar içine sürüklenmemesi lazımdır. Yani, ihtilal geleneği yerleşmiş bir ülke ancak, seçimle gelenin seçimle gittiği, iktidarın kansız, hilesiz, kurallar doğrultusunda değiştiği bir ülke haline gelirse darbeler engellenir. Ama memleketin içinde bulunduğu ağır şartlar nedeniyle halk tedirgin olmuş ve ‘asker gelince düzelir’ demeye başlamışsa, bu konuda askeri cesaretlendirmeye başlamışsa o zaman son bulmaz bu beklentiler. Tüm mesele, halkın mutlak manada artık darbeye zihninde yer vermemesini sağlamaktır. Unutmayın, 1980 darbesine ve onu yapanların yazdığı anayasaya bu halk yüzde 92 oy verdi!”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.