• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin -2 °C

Cezaevi'nde cinsel istismar iddiası

Cezaevi'nde cinsel istismar iddiası
Türk medyasının "taş atan çocuklar" olarak adlandırdığı ve toplumsal olaylar gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanan Kürt çocukları, cezaevlerinde yaşadıkları olayları anlattı.

Cezaevinde adli tutukluların koğuşlarına konulan çocukların cinsel taciz ve tecavüze maruz kaldıkları iddia edildi. Pozantı Cezaevi'nde 4 ay kalan H.K. (15) adlı çocuk, "Bazı arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından defalarca tecavüz edildi. Bazen zorla pantolonlarımızı indirmeye çalışıyorlardı. Yaşadıklarımız anlatılır gibi değil" dedi.

Daha önce de, çocuklara yönelik antidemokratik uygulamalarla birçok defa gündeme gelen Adana Pozantı Cezaevi, şimdi de çocuklara cinsel istismar ile gündemde. Siyasi nedenlerle cezaevine giren çocukların, adli mahkumlarla aynı koğuşa konulduğu, cezaevinde çocuklara adli mahkumlar tarafından cinsel istismarda bulunulduğu, şiddet uygulandığı ve ırkçı uygulamalara maruz bırakıldıkları iddia ediliyor. H.K. (15), yakın zamanda 4 ay Pozantı Cezaevi'nde kaldığını belirterek, B-4 koğuşuna yollandığını ve burada bulunan tüm tutukluların adli olduğunu ifade etti. Yanlarında kalan çocukların birçoğunun cinayet, hırsızlık ve uyuşturucu kullanmaktan tutuklu bulunduklarını vurgulayan H.K., söz konusu cezaevinde defalarca tecavüz ve taciz olaylarına tanıklık ettiklerini belirtti. H.K., "Bazı arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından defalarca tecavüz edildi. Bazen zorla pantolonlarımızı indirmeye çalışıyorlardı. Yaşadıklarımız anlatılır gibi değil" şeklinde iddialarda bulundu.

'Boğazımıza ip takıp sıkıyorlardı'

Ş.A. (17) isimli çocuk ise, mahallelerinde bir sokak eyleminin olduğunu ve polislerce o gün yakalandığını belirterek, polis tarafından darp edildiğini iddia etti. Kendisine ajanlık yapması yönünde dayatmaların yapıldığını öne süren Ş.A., "Ne için? Niye? Kimin ismini istiyorlar anlamadım" dedi. Daha sonra tutuklanarak Pozantı Cezaevi'ne gönderildiğini kaydeden Ş.A., "Orda çok kötü şeyler yaşadım. Adliler, boğazımıza ip takıp sıkıyorlardı. Bizi dövüyorlardı. Terörist olduğumu söyleyip öpmemiz için yüzümüze bayrak uzatıyorlardı. Öpmek istemediğinde ise yine dövüyorlardı" iddialarında bulundu. Koğuşta sabah 5-6 gibi erken saatlerinde uyandırılarak temizlik yapmak zorunda bırakıldıklarını belirten Ş.A., yaşadıklarının etkisinden halen kurtulamadığını ifade etti. Serbest bırakıldıktan sonra da birçok arkadaşlarının normal yaşamlarına dönemediklerini ve kendilerine katılmadıklarını belirten Ş.A., "Arkadaşlarımız bize katılmaya utanıyorlar. Çünkü yaşadıklarını unutamıyorlar" dedi. Cezaevi idaresine defalarca söz konusu uygulamalara ilişkin bilgi verdiklerini, ancak cezaevi idaresinin sessizliğini koruduğunu vurgulayan Ş.A., Pozantı Cezaevi'nde 2 ay kaldığını ve bir aydır tahliye edildiğini söyledi. Ş.A., "Koğuşlarımızı değiştirmeleri yönünde taleplerimiz oluyor ama, taleplerimiz cevapsız bırakılıyordu" dedi.

'Bizi en fazla cinsel istismar zorluyordu'

A.K. (17) ise, iş çıkışı evine doğru gittiğini o sırada bir grup gösterici ile polisler arasında kargaşa yaşandığını belirterek, yaşanan kargaşada atılan gaz bombası nedeni ile gözlerinin yandığını ve can havliyle kendini en yakındaki eve attığını ifade etti. O sırada polisin eve girerek kendisini evin damına çıkardığını ve burada kafasına puşi bağlayarak fotoğraflarını çektiğini iddia eden A.K., polislerin kendisine, "Sen eylemcisin" dediğini ifade etti. Daha sonra polis aracına bindirildiğini ve burda kafasına dipçikle vurulduğunu öne süren A.K, daha sonra çeşitli suçlamalarla tutuklanarak Pozantı Cezaevi'ne gönderildiğini söyledi. Pozantı'da kendilerini en fazla zorlayan sorunun cinsel istismar olduğunu belirten A.K., daha bir çok sorunla boğuştuklarını ifade etti. "Adli suçlular geceleri arkadaşlarımızı zorla yataklarına çağırıyorlardı. Gözümüzün önünde arkadaşlarımızın kafasını kırıyorlardı. Ama cezaevi idaresi her zaman konuyu örtbas etmeye çalıştı" diye konuştu.

'Başkasını anlatıyorlar'

2011 yılının Haziran ayında Ankara Çocuk Hakları Platformu'nun "Çocuk ve Adelet" adlı projesi kapsamında Mersin'e ziyaretlerin düzenlendiğini belirten Akdeniz Belediyesi Kadın Danışmanlık Merkezi'nde Pratisyen Hekim olarak çalışan Didem Gediz Gelegen Türkmen ziyarete gelenlerin, İHD'ye başvuran ve Pozantı Cezaevi'nde kendilerine baskı ve şiddet uygulandığını söyleyen çocuklarla ilgili görüşmeler yapmak istediklerini ve bu amaçla Akdeniz Belediyesi'ne ait tesislerde bir takım etkinliklerin organize edildiğini ifade etti. Belediye çalışanı olması nedeni ile bir çok çocukla tanışma fırsatı bulduğunu kaydeden Gelegen, araştırmalar kapsamında yapılan görüşmelerde cinsel istismara varan baskı ve şiddete maruz kalan çocukları dinlediklerini ve çocukların cinsel istismarı anlatırken, hep bir başkasının başına gelmiş gibi anlattığına dikkat çekerek, "Öyle ayrıntılar söylüyorlardı ki anlattıklarının kendisinin yaşadığı anlaşılıyordu" dedi.

'Pozantı Cezaevi çocukları'

"Pozantı Cezaevi çocukları diyorum ben onlara" diyen Gelegen, çocuklarla yürüttükleri çalışmalar sırasında can yakıcı gözlemlerinin olduğunu belirtti. Çocukların kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını ve yaşadıklarının ne kadar ağır şeyler olduğunu, dayanışmaya ve desteklenmeye ne kadar ihtiyaç duyduklarını ama bir yandan da hem dünyaya hem de insanlara güvenmediklerini fark ettiklerini aktaran Gelegen, yine, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın gözaltı ve cezaevi deneyimi nedeni ile özellikle eğitimi sekteye uğrayan çocuklar için yürüttüğü psiko-sosyal destek programı çerçevesinde belli çocuklarla görüşmelerinin devam ettiğini ifade etti. O görüşmeler sırasında çocukların kendilerini daha açık bir şekilde ifade etmeye başladığını belirten Gelegen, "Örneğin çocuklardan bir tanesi, çok küçük yaştaki bir çocuğun koğuş sorumlusu tarafından zorla yatağına alındığını, onun çığlıklarını duymamak için kulaklarını kapattığını anlattı. Bunların hepsi ruhlarında derin yaralar bırakacak olaylardı ve çocukların hem birbirileriyle ilişkilerini hem de dünya ile ilişkilerini derinden yaralayan meselelerdi" dedi.

Çocukların yaşadıklarını aileleri ile paylaşmakta dahi sıkıntı yaşadıklarını belirten Gelegen, bu anlamda çocukların kimliklerinin teşhir edilmeden anonim çalışmalar yapılabileceğini ifade etti. Gelegen, "Resmi makamlara resmi başvurular yapılamıyor olabilir. Cezaevinde olup bitenlerden haberdar olan herkes artık bu davanın bir takipçisi olmalı. Devlet çocuk suçluluğunu engellemek istiyorsa, çocukların isyanını önlemek istiyorsa, bunun yolu karakol kurmaktan geçmiyor. Travma yaratan mekanların travmaya uğrayanların lehine yeniden düzenlenmesi gerekir. Mahallelere karakollar kurmak yerine çocukların kendilerini geliştirebilecekleri yerler kursunlar" dedi.

Suç işleyen çocuklara uygulanacak olan cezayı yaptırımlarda çocukların her türlü istismardan korunabileceği ortamların sağlanması gerektiğini belirten Gelegen, "Devlet bir şahıs değil. Kendi vatandaşı çocuklara karşı kin gütsün, bunların birilerine tecavüz etmesine göz yumsun. Devletin böyle bir kin gütmeye ve politika uygulamaya hakkı yok. Bütün çocukların cinsel istismardan arınması, fiziksel istismardan arınması, bir yandan da cezaevlerinin doldurulmadığı bir dünya burada dile getirilmeli" dedi.

Telefonla ulaştığımız cezaevinin ikinci müdürü olduğunu belirten, ancak ismini açıklamayan kişi ise, iddiaları yalanlayarak, "Bu tür ithamlarda sürekli bulunuluyor. Asılsızdır" dedi. (DİHA)

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89