Cemil Çiçek’le yeni anayasa mümkün mü
Her seçimden sonra medyada “kabine toto” oynanmaya başlanır. Kabinede kimlerin yer alacağı üzerine tahminler analizler yazılır. Bu seçimlerden sonra ise nedense kimse kabinede kimlerin yer alacağını hiç merak etmiyor. Varsa yoksa Meclis Başkanı’nın kim olacağı üzerine bir tartışma yapılıyor. Bu noktada seçimlerden önce açıkça AKP’ye tavır almış bir kısım medya organlarında bir Cemil Çiçek sevgisi başlamış ki gözleriniz yaşarır.
Bana –geleneğin aksine– bu seçimlerden sonra kabine toto yerine Meclis Başkanlığı tartışmasının başlatılması da bu makama uygun görünen kişi olarak Cemil Çiçek’in adının öne atılması da normal gelmiyor. Peki, özellikle cemaziyülevvellerinde demokrasi adına yapıcı bir tutum almamış bu çevrelerin demokratik anayasa taleplerinin bayraklaştığı bir dönemde Meclis Başkanlığı için açıktan Cemil Çiçek kulisi yapması huylandırıyor beni. Özellikle yeni anayasanın yapımını engelleyecek bir şekilde AKP’nin 330 vekilin altında kalması için ellerinden gelen herşeyi yapan bu kişilerin şimdi Cemil Çiçek’i Meclis’in başına geçirerek elde etmeyi istedikleri şey ne onu merak ediyorum?
Ben Sayın Çiçek’in Meclis Başkanı olmak için yoğun kulis faaliyeti yaptığını daha seçim gecesi açıklamış bir kişi olarak kendisinin özellikle bir kısım medyanın adayı olarak Meclis Başkanı olmak isteyeceğini artık sanmıyorum. Bir kısım medya kendisi lehine bu kadar kampanya yaptıktan sonra başkan olursa yeni anayasa sürecinde takınacağı tutum özellikle mercek altına alınacaktır.
Yazdıklarım nedeniyle birkaç defa telefonla konuşmayı saymazsanız şimdiye kadar Cemil Çiçek ile hiçbir ilişkim olmadı. Ama ben Cemil Çiçek’in başkanı olduğu bir Meclis’in yeni bir anayasa yapacağına inanamıyorum. Buna bir tür önyargı da diyebilirsiniz. Belki de haklısınız ama eğer bu bir “önyargıysa” bunu güçlendiren birçok nedenim var benim. Hayır, bir kısım medyanın sevgisini kazandığı için kuşkularım nedeniyle böyle düşünmüyorum. Benim düşüncelerimi şekillendiren veriler bizzat Sayın Çiçek’in AKP döneminde yaptığı icraatların kendisi.
1) Örneğin Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya HSYK tarafından görevden alındığında Cemil Çiçek Adalet Bakanı’ydı. O dönem en azından HSYK’ya kendisi ve müsteşarını göndermeyerek bu kararın çımasını engelleyecek enstrümanları da vardı ama bunu nedense kullanmadı. Hatta kulislere göre daha ilerisini de yaptığı, Savcı Sarıkaya’nın görevden alınması için aktif destek verdiği de iddia edilir. Bu doğru olmasa bile demokrat duruşlu bir bakanın suçüstü yakalanmış bir çeteyi sorgulayan bir savcıyı “avukat dahi olamayacak” şekilde görevden aldırması ve bu kişinin ekmeğiyle oynanmasına, çoluğunun çocuğunun rızkına el uzatılmasına en azından insanlık adına “durun” demesini beklerdim.
Maalesef, bir kişi haklı bir soruşturma açtığından dolayı, sırf yel değirmenlerine savaş açmış olduğu için, ailece cezalandırılıyor ve avukatlık yapması bile engelleniyorsa, bu kararda –dolaylı bile olsa– Cemil Çiçek’in katkısı varsa ben böylesi bir kişinin Meclis’in başkanı olmasını istemem.
Bir ailenin imhasına yönelik orantısız cezalandırmaya, yerleşik düzen istiyor diye ses çıkarmayan, vicdanını makamların anahtarı gibi kullanan kişilerin, sırf ‘establishment’ istedi diye anayasa sürecini tıkamayacağından nasıl emin olabiliriz.
Bugün Cemil Çiçek’e destek çıkan o çevreler o tartışmalı HSYK kararının arkasından “Avukat bile olamaz” şeklinde manşetler atmışlardı. Tıpkı Erdoğan için “Muhtar bile olamaz” manşeti gibi. Şimdi aynı çevrelerin Çiçek’i yağlayıp ballamaları en azından bende yeni anayasa sürecini tıkamak için yapılan kısa paslaşmalar kuşkusu uyandırıyor.
2) Cemil Çiçek deyince ikinci icraat olarak kuşkusuz 2006 yılında yine ‘establishment’in talepleri doğrultusunda Terörle Mücadele Yasası’nın vidalarının sıkıştırılmasında oynadığı rol akıllara gelir. O dönem yüksek volümlü bir kampanyayla Terörle Mücadele Yasası’nda anti-demokratik değişiklik talebinde bulunmuş, bu talepler kamuoyu ve AKP’den oluşan dirençler sayesinde önlenebilmişti. Çiçek kuşkusuz o değişiklikle ilgili hükümet kararını ve o dönemki Terörle Mücadele Yüksek Kurulu kararını referans verebilir –ki bu durumlarda sıkça başvurduğu bir metottur– ama o dönem terörle mücadele ve demokratikleşme konularını yakından izleyen herkes bilir ki Cemil Çiçek o “vida sıkma” operasyonunun en önde gidenlerinden biriydi. Yine yerleşik düzenin tercihini halkın özgürlüklerini kısıtlamak noktasında tereddüt etmeden uygulamak için elinden gelen herşeyi yapan bir kişinin halkın seçtiği Meclis’e başkan olması girişimini neden olumlu bulalım?
Bu noktada bugün Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklandığı yasa maddesinde Cemil Çiçek ve o “vida sıkma” operasyonunun çok büyük katkısı vardır.
Ahmet Şık için ağızlarını bantlayan medyanın o gazetecinin tutuklanmasını sağlayan maddeyi çıkaran Cemil Çiçek için bülbül-ü şeyda kesilmesi sizce de anlamlı değil mi?
3) Yine dünyanın en ilerici ceza yasası diyerek takdim edilen ve Cemil Çiçek’in bakanlığı döneminde çıkarılan Türk Ceza Kanunu’nun benim de yargılandığım 301. maddesinin mimarı Cemil Çiçek’in Meclis Başkanı olması ve yeni anayasa yapması Anayasa’nın içine gizlenmiş onlarca 301 türü tuzaklara kapı açmaz mı? Cemil Çiçek döneminde kurulan 301 tuzağından kaç yıldır kurtulamamış bizler onun başkanlığında yapılacak –yapılabilirse eğer– bir anayasaya gizlenmiş tuzaklar olmayacağından nasıl emin olabiliriz?
Türkiye’de Amerika’da olduğu gibi Meclis üyelerinin “amel defterini” tutan sivil kurumlar maalesef yok. Olsaydı Sayın Çiçek gibi Meclis Başkanı olacak diğer kişilerin de amelleri yüzlerine okunur ve size neden güvenelim sorusu sorulurdu. Kuşkusuz benim yazdığım bu üç amelin ötesinde amelleri de vardır. Değerlendirmeyi AKP yapacak. Malum medyanın desteği açık, muhtemelen Kılıçdaroğlu da Cemil Çiçek’i isteyecek Meclis Başkanlığı için. Bu “uzlaşının” adını açık yazalım; Yeni Anayasa Yaptırmama Koalisyonu’dur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.