Suriye’de gelinen noktayı, bundan sonraki olası gelişmeleri, Türkiye’nin tutumunu, Esad ve karşısındaki güçlerin durumunu bölgeyi yakından takip eden Gazeteci Mutlu Çiviroğlu anlattı.
Önce Suriye’de 2 yılın ardından nereye geldiğimizi konuşalım. Uluslararası bir sorun halini de alan Suriye savaşında durum nedir şimdi?
Suriye’de iki yılın ardından ortaya çıkan durum kesin bir galibin olmadığıdır. Birçok çevrenin beklentisinin aksine Esad hâlâ güçlü, hâlâ iktidarda ve kolay kolay da gidecek gibi görünmüyor. Birçok çevre, Suriye’deki olayı; Libya, Mısır ve diğer yerlerdeki olaylar gibi düşündü. Esad’ın bir an önce gideceği hesaplandı. Çatışmalar ilk başladığında Rojavalı bir parti lideriyle görüşmüştüm ve o bana; “Esad hiçbir yere gitmeyecek. Onun gideceğini düşünenler yanılıyor” demişti. Böyle de oldu.
İki taraf da savaşı sürdürüyor. Hep böyle mi devam edecek yani?
Benim kişisel görüşüm; büyük güçler Suriye’deki olayın uzamasından yana. Bu işin uzamasında birçok çevrenin çıkarı var. Zayıflatılmış, kolu kanadı kırılmış Esad birçok çevre için yararlıdır. Muhalifler silahlandırıldı, her türlü destek sunuldu ama buna rağmen Esad’ı zorlayacak bir başarı yakalayamadı. Hatta son dönemlerde Esad birçok yeri geri almış durumda. Yani şu an için galip yok. Çözüm görünmüyor ufukta. Bir süre daha bu şekilde devam edecek. Ve bunun da istenilen şey olduğunu düşünüyorum. Uluslararası büyük güçlerin öncelikli kaygısının çözüm olduğu kanısında değilim. Son zamanlardaki gelişmeler, özellikle kimyasal silah saldırısı, onun akabinde Rusya’nın öne sürdüğü diplomatik çözüm Amerika’nın da istediği bir şeydi.
Türkiye başta olmak üzere kimi ülkeler bir Amerikan müdahalesi için çabaladı, ancak bu olmadı. Neden Suriye’ye saldırmadı Amerika?
Amerikan Başkanı Obama, “Ben savaş bitiren Başkanım” diyor ve yeni savaşlara başlamak istemiyor. Zaten Amerika’nın ekonomisi Bush döneminde yapılan savaşlardan dolayı çok kötü durumda. Yani hem Obama’nın kişisel dünya görüşü, hem Amerika’nın mevcut ekonomik durumu buna engel. Ayrıca, Amerikan toplumunda olası bir Suriye operasyonuna destek en alt düzeyde. Vietnam’dan tutalım, Irak, Afganistan, Kosova, Bosna bütün savaşlarla kıyaslandığında kamuoyunun böylesi bir operasyona desteği en alt boyutta. Böyle olunca Amerika da başkası istiyor diye tutup savaşa girmez. Obama en başından sıcak değildi ciddi bir müdahale fikrine. İstemeden de olsa kimyasal kullanılıyor diye ‘namus belasına’ böyle bir işe girişti. Deyim yerindeyse, Rusya’nın diplomatik manevrası Obama’yı bu zor seçimden kurtardı.
Peki bundan sonra tutumu ne olur Amerika’nın?
Şu anda Amerika’da 2. Cenevre Konferansı sıkça dillendiriliyor. 2. Cenevre’den önce tarafları iyice yıpratarak, görüşme masasına getirip anlaşmaya zorlamak, tarafları buna ikna etmek yaklaşımı görünüyor.
Siz Suriye’de çatışmalı ama Esad’la sürüp gidecek bir gelecek mi görüyorsunuz?
Biliyorsunuz Ortadoğu siyasetinde bir saat sonrasını kestirmek bile zordur. Ama mevcut durumda öyle görünüyor. Benim görüşüm bu iş uzayacak. Çok fazla insan ölüyor ama ne yazık ki devletler için ölen insanlardan çok daha önemli şeyler var. Savaşın uzaması birçok çevrenin işine geliyor. Muhalefet ve onları destekleyenler yeni bir politika geliştirmediği sürece başarılı olma şansları yok. Bu durumda Esad’ın mevcut durumunun sürmesi büyük bir ihtimal olarak görülüyor.
Birlikte Esad’a karşı savaşan ÖSO ile el Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti’nin çatışması da son zamanlarda çok tartışıldı. O cephede neler oluyor?
Orada ÖSO’yla çatışan Irak Şam İslam Devleti, el Kaide’nin Irak kolu. Bunlar Irak’taki tüm faaliyetlerini durdurup, güçlerini tamamen Suriye’ye taşıdı. Bir de Türkiye kamuoyunun yakından bildiği el Nusra var. Bunlar özellikle Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını engellemek, sınır boyunda denetimi sağlamak, oradan yayılıp diğer bölgelerde de kontrolü ele geçirmek istediler. Mesela Rakka’da şu anda bunların ilan ettiği bir İslam devleti var. Aynı şeyi Serêkaniyê’de yapmak istediler. Ama YPG izin vermedi ve onları bölgeden çıkardı. Ama Kürt kasabalarına saldırılar devam ediyor. Ayrıca bazı bölge devletleri de radikal grupları lojistik destek sağlayarak, geçişlerini kolaylaştırarak; kullanmak, yönlendirmek istiyor. Azaz kasabasında el Kaide bağlantılı grupların ÖSO’yla çatışıp sınır kapısını almalarıyla bu meseleler gündeme geldi ama aslında oralarda el Kaide’ye bağlı grupların varlığı çok önceden beri var. Dünya basını ‘el Kaide Türkiye sınırını ele geçirdi’ gibi bir argüman kullandı. Batı’nın gönderdiği silahlar, lojistik o kapıdan gidiyor. Ondan panik oldular biraz da.
Peki neden çatıştı bu gruplar kendi aralarında?
Amerika’nın Suriye’ye yapması beklenen operasyon gerçekleşmeyince bu güçlerin planları suya düşmüş oldu. Büyük bir hazırlıkları vardı; Amerika Esad’a saldıracak. Rejimin hava hakimiyeti yok edilecek, silah depoları vurulacak. Yolumuz açılacak... Obama’nın çizdiğinden daha geniş bir müdahale bekliyorlardı. Bu olmayınca hayalleri, planları boşa çıktı, moralleri bozuldu. Şu anda çok moralsizler ve birbirleriyle çatışmaya başladılar. Çatışmaları tetikleyen biraz da buydu. İnsanlar bu işin bu kadar uzamasını beklemiyordu. Savaş uzadıkça motivasyon kalmadı, moraller bozuldu.
Bu moral bozukluğu Türkiye için de geçerli heralde...
Evet, çünkü Türkiye de birçok kez Obama’nın çizdiğinden bile daha geniş bir operasyon yapılması gerektiğini vurguladı. Türkiye de bu rejimin gitmesini istiyordu. Bütün planlamasını 6 ayda gidecek diye yapıyordu. Bütün kozlarını Müslüman Kardeşlere göre, Sünnilere göre sürmüştü. Amerika müdahalesinin olmaması Türkiye’de büyük bir rahatsızlık yarattı. Diplomatik çözümün konuşulması rejimin ömrünü uzatıyor. Bu Türkiye’nin olası istemlerinin gerçekleşmemesi anlamına geliyor ve elbette ki bu da Türkiye tarafından memnuniyetle karşılanan bir durum değil.
‘SURİYE IRAK’A BENZEMEZ’
Muhalifler bunca desteğe rağmen neden Esad karşısında başarı sağlayamadı sizce?
Bakın Suriye bir Irak değil. Irak’ın muhalefet geleneği var. Şiiler, Kürtler, Sünniler... Dışarıda kurulmuş muhalefet örgütleri de vardı. Bunlar hem Avrupa başkentlerinde hem ABD’de düzenli olarak toplanıyorlardı. Kürtleri katmadan bile vardı Irak’ta bir muhalefet. Ama Suriye’de durum farklı çünkü muhalefet diye bir şey yok. 1982’deki Hama Olayları ile doruk noktaya ulaşan muhalefetin bastırılması hep devam etti. Ülkede Kürtlerden başka gerçek anlamda bir muhalefet yok. Kürt muhalefeti de 12 Mart 2004’teki olaylara rejimin verdiği acımasız cevapla çok sert şekilde bastırıldı. Yüzlerce insan öldürüldü. Cezaevine konuldu. Esat rejimi muhalefet diye bir şey bırakmamıştı. Suriye meselesinin bu kadar uzamasının nedenlerinden biri de bu durumdur. Esad’ın yerine kim konacak, kimi getireceksiniz? Öyle bir alternatif yok. Özgür Suriye Ordusundan bahsediliyor, İstanbul merkezli Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Milli Koalisyonundan bahsediliyor. Sizin de bildiğiniz gibi bunların şu ana kadar tek yaptıkları şey çatışma, yeni bir lider seçme. Bir icraat yok, bir plan yok. Zaten sokakta çatışanlar da sıkça ‘biz bunları tanımıyoruz, temsilcimiz olarak kabul etmiyoruz’ diyor. Öyle olunca dışarıdan ithal aydın ya da lider getirmekle olmuyor bu işler. Suudi parası, Katar parası, şuradan buradan destek var. Ama toplumsal ayağı yok. Savaşanlar gittikçe radikalleşiyor ve el Kaide eksenine giriyor. Birçok bölgede ÖSO büyük oranda el Kaide ve ona bağlı grupların kontrolüne geçti. Yani Suriye’de zaten en başta da az olan demokrat, hümanist, insan haklarına saygılı, seküler muhalefetin günbegün eridiği bir durum var.
TÜRKİYE’NİN SURİYE PLANLARI ALT ÜST OLDU
Yeni durumda Türkiye’nin Suriye politikası değişecek mi sizce?
Kesinlikle değişmesi lazım. Türkiye, Müslüman Kardeşler eksenindeki muhalefeti destekledi, bazı Türkmen grupları ve İstanbul merkezli muhalefeti öne çıkardı. Kürtleri tamamen dışladı. En sonunda baktı Kürtler var. O zaman da ‘PYD’yi dışlayayım’ mantığıyla hareket etti. Ama PYD bölgenin en büyük askeri ve toplumsal gücü. Onu dışlayınca da olmadı. Yani bütünlüklü bir Suriye politikası oluşturamadı Türkiye. Bütün planlaması alt üst oldu. Gelinen noktada Türkiye’nin politikası çok başarısız. Türkiye daha gerçekçi politikalar üretmek zorunda. Mesela PYD Eş Başkanı Salih Müslim’le görüşmesi iyi bir adımdı ama Rojava’daki tutumu değişmedi. Görüştüğüm Rojavalılar Türkiye’nin Cihadçı militanlara aktif desteğinin sürdüğünü söylüyor. PYD Eş Başkanı Asya Abdullah’ın da geçtiğimiz haftalarda Türkiye sınırında bekletilmesi de olumsuz bir durumdu. Böyle olunca bir paradigma değişikliğinden söz etmek mümkün değil. Mevcut durumda Türkiye’nin, Suriye siyasetinde başarılı olma şansı yok sayılır. Hükümet istemezse Türkiye’den Suriye’ye radikal militan geçiş olması mümkün değil. Afganistan’dan, Pakistan’dan, Sudan’dan, Cezayir’den insanlar İstanbul’a geliyor. Buradan Ceylanpınar’a, Akçakale’ye oradan Suriye’ye geçiyor. Bu militanlar Türkiye’nin hastanelerinde tedavi ediliyor. Eğer bu insanlar teröristse; ki dünya bunların terörist olduğunu kabul ediyor, o zaman ona göre davranması lazım Türkiye’nin.
‘EL KAİDE BAĞLANTILI ÖRGÜTLER ÖSO’YU PASİF BULUYOR’
ÖSO’nun yanı sıra birçok güçten söz ediliyor; el Nusra, Tevhid Tugayı, Irak ve Şam İslam Emirliği... Bu örgütlerle ÖSO arasındaki temel farklar neler?
ÖSO batının, Türkiye’nin, Körfez ülkelerinin desteğiyle Suriye devriminin askeri gücü olarak kuruldu. Bunlar Suriyeli muhaliflerdi. İçinde ordudan kopmuş insanlar da sıradan insanlar da var. Ordudan kaçan albaylar bunlara komuta ediyor. ÖSO rejimden kopmuş, değişik katmanlardan Suriyelilerden oluştu. Diğer örgütler de ÖSO bünyesine dahil oldu. El Tevhid Tugayı ÖSO içindeki büyük, belli başlı güçlerden biri. El Nusra Cephesi, el Kaide’ye sempati duyan bir örgüt. Irak Şam İslam Devleti de Irak’taki el Kaide. Bunlar ÖSO’yu yumuşak, pasif buluyorlar. İslami bakış açısıyla hareket ediyorlar ve Suriye’de İslami emirlikler kurmak istiyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenleri kâfir olarak görüyor ve cezalandırıyorlar.
‘RADİKAL İSLAMCILARA DIŞARDAN BÜYÜK DESTEK VAR’
Bu grupların ÖSO’yla çatışmaları artar mı?
Tabii ki muhtemel çünkü aralarında ideolojik farklılıklar var. Ayrıca, radikal grupların ÖSO gibi cephane ve mühimmat sorunu yok çünkü silah durumu, maddi olanakları çok daha fazla. Bu silahlı gruplara çeşitli ülkelerden destek veriliyor. Bu yüzden ÖSO içindeki birçok kişi de bu radikallere kaymış durumda. Yani ÖSO’nun gün geçtikçe radikal İslamcı grupların kontrolü altına girmesi durumu var. Bir diğer farklılıkları da bu radikal militanların dünyanın değişik bölgelerinden cihat için gelen ve ölüme hazır olan insanlar olmaları. ÖSO savaşçıları ise sıradan asker veya halk ve çoğu çoluk çocuk, aile sahibi insanlar. Bunlar bezginlik içerisinde moralleri bozuk durumda.
‘CİHATÇILAR KÜRTLERİ KURMAK İSTEDİKLERİ SİSTEME TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR’
El Nusra başta olmak üzere, Cihadçı gruplar Rojava’ya saldırıyor aylardır? Kürtlerden ne istiyorlar?
Bunlar Kürtleri kendileri için ciddi bir tehdit olarak görüyor. Çünkü Kürtler laik Suriye için de bir teminat görevi üstleniyor. Kürtler malumunuz açık görüşlü, modern ve dinsel ve etnik azınlıkları kucaklayan bir toplum. Zaten birçok azınlık grubu da bu radikal gruplardan kaçıp Rojava’ya sığınmış durumda. Bu durum cihatçıların sistemine ters. Mesela YPG içindeki kadın savaşçılar bunlar için olacak şey değil! Kadının statüsü yüksek Kürtler içinde. Bunlar bunu kendi varlıkları için tehdit olarak görüyor. Kürtlerin kazanımlarını yok etmek istiyorlar. Kürtleri, kurmaya çalıştıkları sistem için tehdit olarak görüyorlar. Aslında aynı durum Kürtler için de geçerli. Kürtler de bu grupları kendileri için tehdit olarak görüyor.
‘SURİYE SİYASETİNDE EN BAŞARILI RUSYA’
Rusya da bu tartışmaların aktif bir tarafı oldu. Oraya ilişkin ne söylersiniz?
Suriye siyaseti, Rusya’nın çizdiği doğrultuda gidiyor. Rusya diplomatik başarısını her zaman gösteriyor. Obama’nın istemeden de olsa yapacağı operasyonu Rusya diplomatik manevrasıyla engellemiş oldu. Yani Rusya Suriye krizinde çok başarılı. Suriye de Rusya’nın siyasetini uygulayarak kendisine yönelen okları başka yöne çevirmiş oldu. Kimyasal silah ve müdahale tartışmalarında Rusya’nın diplomatik manevrasını uygulayan Esad rahat bir nefes almış oldu. (Erdal İmrek-Evrensel)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.