Eminim Mussolini'yle ruh ikizi açıklamalarda bulunan Sayın Şahin, Goebbels'ten de ilham alacak kadar açık zihinlidir.
Önceki günün Radikal’inin manşeti memlekette 2 bin 824 öğrencinin hapishanede olduğunu söylüyordu. Yani seneler boyunca az gidip uz giderek ve dahi dere tepe düz giderek milli ilerleme ölçümüz olan bir arpa boyu yol gitmeyi başardığımız görülüyor.
Can Yücel’in 1970’lerde bahsettiği ‘demir parmaklıklarda barfiks yapan, ranzalarda perende atan’ gençlik, bugün de o arpa boyunun ucunda barfiksine devam ediyor hâlâ.
Cumhurbaşkanı’nın geçenlerde üzüntüyle ziyaret ettiği Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde değil belki ama bu defa da F tipi cezaevlerinde yemeklerden mideleri hastalanarak, gözleri bozularak, akıl dışı disiplin cezalarıyla çarpışarak ranzalarda perende atıyor.
Ulucanlar ve demokrasi Elbette Cumhurbaşkanı’na bu arpa boyu gelişme yetiyor. Twitter’da cbabdullahgul rumuzuyla şöyle buyuruyor çünkü: “Ulucanlar, demokrasinin ve adaletin olmadığı yerde zulümden başka bir şey olamayacağını gösteren yaşayan bir abide.”
Müsait bir zamanı varsa hapishanelerden bana gelen mektupları kendisine iletmek isterim ki bugün kendi cumhurbaşkanlığı esnasında yaşayan abideler hakkında da bir fikri olsun.
Herkesi terörist ilan eden, kafasındaki toplum tahayyülüne uymayan her unsuru yontarak hapse atmaya çalışan bir anlayış iktidarda. Başta mahcupça gizlenmeye çalışılan bu anlayış, İdris Naim Şahin’in içişleri bakanı olarak atanmasıyla kendine güvenli otoriter Türk-İslam sentezci sırıtışıyla her daim üzerimizde salınıyor.
Bakan Şahin’in bakanlığının başları ‘gafçı’, ‘kötü esprili’ standart bir siyasetçi gibi başlamış, medyada da “Bak şu hınzıra sen” yaklaşımıyla karşılanmıştı. Daha sonra Mussolini’nin 1934 tarihli bir makalesinden neredeyse birebir kopya “Devlet hayatın ta kendisidir” açıklamasıyla işin ciddiye bindiği görülmüştü.
Kalem, kitap, bomba Bakan Bey daha sonra terörün bazen resimde, bazen şiirde, bazen de makalede bulunabileceğini söylemişti.
Sonra da nasıl olur da dünyadaki toplam terör suçlusunun yarısı Türkiye’de diye şaşırmıştık.
Bakan Efendi yine duramadı ve bu hafta benzer bir açıklama yaptı. Şöyle konuşmayı münasip gördü:
“Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur.”
Bakan İdris Naim Şahin sözlerinin altını doldurmalıdır. Madem resimle, şiirle, şarkıyla, kitapla teröre destek veriliyor, ibret-i âlem için bunlar derdest edilmeli önce üzerlerine tükürülmek için sergilenmeli, sonra da meydanlarda yakılarak toplumsal arınma tesis edilmelidir.
Nasıl yapılacağı hususunda fikir isterse memnuniyetle yardımcı oluruz. 1937 Almanya’sında dejenere sanat eserleri ibret için müzelerde segilenmiş, kitaplar meydanlarda yakılmıştı.
Eminim Mussolini’yle ruh ikizi açıklamalarda bulunan Sayın Şahin, Goebbels’ten de ilham alacak kadar açık zihinlidir.
Dilerse bu makaleyi de müzede sergileyebilir. Para falan istemez.
AKP iktidara geldiğinde 10 yaşında olan çocukların bugün 20 yaşında çatışmalarda öldürülmelerinden sorumlu bu sanat eserleri derhal sergilenmelidir.
Arz ederim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.