• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 2 °C

Bu ülkenin dağlarında bazıları ölür, bazıları keyifle kahvesini yudumlar...

Bu ülkenin dağlarında bazıları ölür, bazıları keyifle kahvesini yudumlar...
Şemdinli dağlarında verdiği bu pozu görünce her şeyden önce bir insan olarak utanmadıysanız bu yazıyı okumayabilirsiniz.

Enis Berberoğlu’nun bugün Hürriyet’te yayınlanan yazısını okuyup, Şemdinli dağlarında verdiği pozu görünce her şeyden önce bir insan olarak utanmadıysanız bu yazıyı okumayabilirsiniz.

30 yıldır iç savaşın sürdüğü, binlerce insanın öldüğü, yüzlerce gazetecinin gerçeklerin peşine düştüğü için karanlık eller tarafından infaz edilip bir yol kenarına bırakıldığı dağlarda, beyaz ve çiçekli bir masa üzerinde keyifle kahve içilen bir fotoğrafa bakmak, her türlü öfkenin ötesinde bir insani refleks üretmiyorsa vicdanlarda, konuşulacak pek fazla şey kalmamıştır. 

Press filmini izlemiş midir Enis Berberoğlu bilemiyoruz. Film 90’lı yıllarda Diyarbakır’da geçer ve bölgede yaşanan kirli savaşı, tıpkı Berberoğlu gibi burjuva medyasını elinde tutan “gazetecilerin” kamuoyudan gizlediklerini, halka anlatmak için ölmek pahasına gerçeğin peşine giden gazetecileri, anlatır. Her gün tehdit alırlar, ölümle kolkola yaşarlar, ama gazetecilik namusunu, insanlık onurunu terk etmeden işlerini yapmaya devam ederler. Bu namus öyle kuvvetlidir ki unutamadığım bir sahne ile aklıma kazınmıştır; beraber çalıştığı arkadaşı tek kurşunla vurularak öldürülen gazetecinin ilk önce yaptığı şey infaz edilen arkadaşının fotoğrafını çekmek olmuştur. Yarınki yapacağı haber için… 

Şimdi tekrar dönüp yukarıdaki fotoğrafa bakabilirsiniz… 

Musa Anter’i tanımıyor olamaz Berberoğlu, ancak tanımak anlamaksa tanımadığı kesin. Berberoğlu’nun keyifle kahve içtiği dağların birisinde, 92 yılında, bir gece infaz edilmiştir Ape Musa, gazetecidir… Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden birinde, egemen sınıfın değil halkın yanında olduğu için öldürülmüş, katilleri yıllarca elini kolunu sallayarak gezmiştir. Berberoğlu’nun yazısında övünerek bahsettiği devletin güvenli kolları işte yıllarca bu katiller için açıldı o dağlarda. 

Şimdi yukarıdaki fotoğrafa tekrar bakabilirsiniz… 

Metin Göktepe’yi kim unutabilir ki? Hele elindeki fotoğraf makinesi ile çekilmiş o bilindik fotoğrafını, bu kokuşmuş düzenin kirli medyası içinde tertemiz bir yüzdür onunkisi. Yüzlerini göremediğimiz, tanıma fırsatı bulamadığımız isimsiz yüzlercesi gibi. Yüreği kirlenmemiş, kalemini satmamış, geleceğe güvenen hangi genç gazeteciye ilham vermez o temiz yüzler, gördüklerimizin, göremediklerimizin yüzleri… O da devletin güvenli kollarında, 96 yılında, gözaltında öldürüldü.

Şimdi tekrar bakabilirsiniz yukarıdaki fotoğrafa… 

Görevini yaparken, gerçekleri halka duyurmak adına hayatını tehlikeye atan, bir bomba veya sıkılan kahpe bir kurşunla hayatını kaybeden onlarca, yüzlerce gazeteci örneği verilebilir, hem Dünya hem Türkiye'den. Ancak ne gerek var, anlayana yetmez mi bu kadarı... 

Bu ülkede bir savaş var. Sömürü düzeninin askeriyle, polisiyle, medyasıyla yürüttüğü bir savaş. Para babalarının karları artsın, enseleri daha da kalınlaşsın diye, gözünü kırpmadan bu halkın çocuklarını birbirine kırdırdığı bir savaş sürdürülüyor. 

Berberoğlu gibileri de kendilerine verilen rolü oynamaya devam ediyor yıllardır. Yukarıda anlattığımız karanlık yıllar boyunca şu an oturduğu koltukta oturan Özkök’ten aldığı bayrağı layıkıyla taşıdığı da anlaşılıyor Berberoğlu’nun. 

Berberoğlu ütülü ve beyaz gömleğini giyip, plazasındaki odasından çıkıp, uçağına atlayıp, “Şemdinli’de neler olduğunu” görmeye gidiyor, devletin icazeti, jandarmanın koruması, kaymakamların misafirperverliği eşliğinde. Oturuyor yıllardır oluk gibi kan akan dağların başına, keyifle kahvesini yudumluyor. Dosta güven düşmana korku salıyor ve ekliyor “Burada her şey yolunda, bildiğiniz her şeyi unutun” 

Ancak aramızdaki temel farkı atlıyor Berberoğlu, biz hiçbir şeyi unutmuyoruz. Ne öldürülenleri, ne öldürenleri… Çünkü bu toprakların gözüpek yiğit gazetecileri, hiçbir zaman oturup keyifle kahvesini yudumlayamadı, ensesine isimsiz bir elin tuttuğu namluyu hissetmeden. (Volkan Algan - soL)

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89