• BIST 9465.66
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 1 °C

Biz Hiç Kimseyiz

Biz Hiç Kimseyiz
Bir dönem kendimi boşlukta ve işe yaramaz hissediyordum. İşe gitmek gelmiyordu içimden. İşte o dönemde bir grup kadınla tanıştım.

Bir dönem kendimi boşlukta ve işe yaramaz hissediyordum. İşe gitmek gelmiyordu içimden. İşte o dönemde bir grup kadınla tanıştım. Evde oturup kitap okuyorlardı, sonra okudukları kitap hakkında sohbet ediyorlardı. Sohbeti yönlendiren, her oturumda bir konu belirleyen sohbet hocası vardı. Kadınlar bazen ona çözemedikleri sorunlarını anlatır, cevap ararlardı. herkes fikrini belirtir, en son sohbet hocası konuşurdu.

Bir toplantımızda, katılımcılardan biri mahallesinde yaşlı bir kadın ve oğlu olduğunu söyledi. Oğul hayırsız bir evlattı. Annesin tüm parasını alıp kumarda harcıyordu. Sohbette katılanların ona maddi yardım yapıp yapamayacağını sordu arkadaşımız. Hocamız oğlun kötü bir alışkanlığı olduğundan bahsedip, zor durumdaki anneye üzüldüğünü, oğlun bu durumdan bir an önce kurutulması gerektiğinden bahsetti.

Herkes anladı ki kumarbaz oğlun annesine para yardımı yapılamazdı, çünkü oğul günahkardı.

On beş senedir yanımda çalışan annem kadar sevdiğim, ona çok benzettiğim yardımcım beş çocuğuna bakabilmek, evinin giderlerini karşılamak için, geçkin yaşına rağmen her gün ev işlerine, başka ev kadınlarına yardıma gidiyor.

Hafta sonlarında ise üyesi olduğu bir derneğin hayır işlerinde çalıyor.

Maddi gücü olmayan insanlara giysi yardımı yapılan, derneğin bir dağıtım gününde görevli olarak yardım dağıtılan giysileri katlayıp raflara düzgünce yerleştirme işinde gönüllü olduğu bir gün; derneğin yetkililerinden birin, kendi komşusundan bahsediyor.

Yardım almaya gelen sağlıklı insanların yanında kendi komşusunun sağlık durumunun çalışamayacak kadar kötü olduğunu, ona giysi ya da kömür yardımı yapıp yapamayacaklarını soruyor.  Aldığı yanıt, “sigortası olan insanlara yardım edemeyecekleri “ oluyor.

Yardımcım bunun haksızlık olduğunu, çünkü oraya gelen genç insanların, komşusundan çok daha sağlıklı olduklarını, çalışıp hayatlarını devam ettirebileceklerini düşünüyor.

Hayatın içinde insanların, vicdanlarının akıllarıyla savaşıp çizdikleri ince bir çizgi oluşur bazen.

İnsan hakları derneğinin Gazze’ye yapacağı yardımı engellemek için adeta bir korsan gibi, yardım götüren silahsız insanların dolu olduğu gemiye uluslararası sularda silahlarla saldıran İsrail'i, kimileri kınarken, kimi insanlar da gemidekileri, iki yüzlü olmakla suçluyor.

Kendi ülkelerinde haksız yere ölen Müslüman Türk askerleri,  Müslüman Kürd çocukları varken öteki uçtaki Müslüman insanlar için üzülen bu insanlara kızgınlar.

Devletin İsrail’e gösterdiği kararlılığı, ABD’ye de gösterip Irak için de hesap sormasını istiyorlar.

Evimizde aile büyükleri oturup sohbet ederken, bazen gençleri eleştirirler. Onların giysilerini, hareketlerinde ki aşırılığı konuşurken, anne babalarının yetiştirme tarzında  bahsederler. Sonra mutlaka herkesin evinde konu aynı neşeli sohbetle noktalanır.

Tüm vaazlarında kadınların pantolon, kısa etek giymesini eleştiren hocaya bir gün cemaatten biri sormadan edemez. “iyi güzel söylüyorsun hocam da, senin kızın etraftaki en kısa eteği, en dar pantolonları giyiyor, buna ne diyeceksin?”  Hoca hiç bozuntuya vermez “doğru dersin evladım ama Allah var ya yakışıyor kerataya!”

Her insanın olduğu gibi, her devletinde vicdanının işleyiş şekli, baktığı yer farklı olsa gerek. O yüzden herkesin elinde bir parça kan, biraz barut kokusu var.

Aynı sohbetlerimizden birinde, kadınlardan biri hocamıza Musevi komşularımızın pişirdiği yemeği  yememizin doğru olup olmadığını sormuştu.  Hocamız yemememiz gerektiğini söylemişti. Ama nedenini açıklamamıştı. Ben bu konuda oradaki kadınların çok cahil olduklarını düşünmüştüm.

Benimde bir Musevi komşum vardı. Karşılıklı oturuyorduk. Çocukları benim yemeklerimi severdi. Anneleri bazen bende yemelerine izin verirdi. İştahsız olan oğlum onun oğulları ile birlikte yemek yemeği severdi. Ben çocuklarının yemeklerimi sevmesinden mutluydum.

Komşumun oğulları orta okula başladıkları zaman Musevi okula gitmeye başladılar. Önce büyük oğlu dışarıda yemek yemekten vazgeçti. Sonra onu gören babası ve küçük oğul dışarıdan et yememeğe başladılar. Artık evin hanımı onlar için Musevilerin özel kasabından et almaya başlamıştı.

Çünkü Musevilerin, etlerini kesme usulleri bizlerden farklıydı.

Kuzenim mastır yapmak için iki sene İngiltere’de bir okula yerleşti. İki sene boyunca orada ağzına hiç et sürmediğini söyledi. Çünkü Hıristiyan’ların ülkesinde Müslüman inanışlarına göre kesilmiş et bulmak çok zordu.

Bir zamanlar cahil olduğunu düşündüğüm kadınlar  hakkında yanıldığımı aslında bu konuda cahil olanın ben olduğumu tüm bunlara şahit olduğum zaman anladım.

İnsan olmanın, tüm dünyada olup biten her şeye duyarlı olmaktan geçtiğine inanıyorum.

Tanrının başlattığı, bizim seçimlerimizle devam eden hayatımızdan biz sorumluyuz.

Olayları anlamlandıran, kelimelerin içlerini dolduran, içini boşaltan yine bizleriz.

Doğanın kurallarını alt üst eden, kendi kurallarını kendi koyan sonra onları tekrar ihlal eden de insanlar.

İrak’da Saddam, Filistin’de Hamas, Türkiye’de PKK neden var oldu.

Neden İsrail kendisini dünyanın en haklı devleti zannediyor.

Neden ABD  politikası sadece parçala, böl, topla şablonuna oturuyor.

Neden tüm toplumların elinde kan var.

Oysa ki Peygamber Efendimiz Veda Hutbesinde demiş ki;

…..

"Ey insanlar!

"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır.

"Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.

"Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.”

Zuhal Özden

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • İlksel Yüzleşmeler11 Eylül 2018 Salı 00:36
  • Hewno Bêreng/Renksiz Rüya17 Nisan 2018 Salı 14:18
  • Sünni, Şii ve Kürt okulu18 Ağustos 2017 Cuma 10:44
  • 1925 Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi ve Saîdê Kurdî01 Temmuz 2017 Cumartesi 14:28
  • Kurdistan ve Arap Dünyası; Geleceğe dair (I)13 Haziran 2017 Salı 12:05
  • Sıçrama Tahtası; Kürtler ve Ermeniler25 Nisan 2017 Salı 16:59
  • Furkan Vakfı üyelerine polis ‘müdahalesi’23 Nisan 2017 Pazar 12:06
  • Türkiye ve Kurdistan: Geleceğe Dair (3); MEDYA22 Nisan 2017 Cumartesi 14:11
  • İslam medeniyetinde birlik ve çeşitlilik04 Nisan 2017 Salı 14:43
  • Türkiye ve Kurdistan: Geleceğe Dair (2)01 Nisan 2017 Cumartesi 15:31
  • ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89