Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın Öcalan’ın Newroz’da yaptığı açıklamaya kilitlendiği, söylediklerinin ne anlama geldiğine dair “derinlikli” ve muazzam” tartışmaların yürütüldüğü ve söylemediklerinin arkasında hikmetlerin arandığı bir dönemde, TBBM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Uludere Alt Komisyonu, Roboski ile ilgili raporunu, katliamın üzerinden 15 ay geçtikten sonra açıkladı.
Komisyonun 83 sayfalık taslak raporunu Taraf gazetesi çok güzel özetlemiş: Roboski’de Kasıt da yok sorumlu da...
Bardağın dolu tarafından bakarak, “sorunu çözmek istemiyorsan komisyon kur” denilerek tarif edilen Meclis’ten bir rapor çıkmasına bakarak, “buna da şükür” diyenler olabilir.
Ama ben çoğunluğunu AK Parti milletvekillerinin oluşturduğu bir Komisyon’dan gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koyan bir raporun çıkmasını beklemenin saflık ve aşırı iyimserlikten öte bir şey olduğunu söylemeyi tercih ediyorum.
Ben beklemiyordum, çünkü bazılarının Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini istedikleri Başbakan Erdoğan’ın Roboski Katliamı’na ilişkin söylediklerini unutmadım.
Erdoğan’ın “bazıları Roboski, Roboski diyorlar, ne Roboski’si Uludere, Uludere” diye celallenerek gazetecilere fırça çektiğini, “bakanlarımı, eşimi gönderdim, tazminat da ödedik, daha ne istiyorlar” diyerek, özür dilemeyeceğini belirten ve böylelikle devletten özür bekleyen Roboskili anaların acılarına acı kattığını dün gibiymiş gibi hatırlıyorum.
Ustalık dönemi AK Parti hükümetini bir başka ağır topu İçişler Bakanı İdris Naim Şahin’in “dolap beygiri”ne benzettiği kurbanlar için “onlar kaçakçı idiler, ölmeselerdi mahkeme edileceklerdi” dediği de yâdımda.
Komisyonda çoğunluğu oluşturan AK Partili milletvekillerinin parti politikasının gereklerini yerine getirecekleri, Başbakan ve İçişler Bakanı’nın söylediklerini doğrulatan bir raporu kaleme alacakları belliydi; aksisi sürpriz olurdu.
Devamı için
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.