Çözüm sürecin iki sene sürmeyeceğini belirten Atalay, "Çok çalışıldı, çok tecrübeler var, şu anda daha olgunlaşmış bir yerdeyiz. O kadar uzun süreye gerek yok" dedi.
Başbakan Yardımcısı, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Beşir Atalay, çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
* Çözüm sürecine toplumsal destekte Diyarbakır'la İzmir arasında fark var mı?
Vatandaşın büyük bir umudu var.Yüksek bir beklenti var. Ciddi bir destek de var. Diyarbakır'da da İzmir'de de aynı desteği ve aynı umudu görüyoruz. Hassasiyetleri olan, ajite edilebilecek bir konu. Bölgesel farklar vardır, bu konuları yürütürken siyaset kurumu bütün bölgeleri düşünmek zorunda. Biz Türkiye'nin tamamından oy alan bir partiyiz. Bu politikaların hiçbir bölgede siyasi mânâda yanlış yorumlanmasını istemeyiz. Onun için de bölgelerin hepsine itina gösteriyoruz, bu defa hepsinden destek var. Şu andaki araştırmalarda, son genel seçimlerde aldığımız oy oranının üstündeyiz.
*Sizin koordinatörlüğünüzde başlatılan demokratik açılım sürecinde bu destek bulunulamamış mıydı?
Bu süreç de demokratik açılım sürecinin bir devamı, şu anda çok farklı, onlardan bağımsız bir süreç yürütülüyor değil. O zamanlar toplumsal destek bazı bölgelerde daha düşüktü. Hatta kendi parti grubumuz içinde de farklı düşünceler vardı, eleştiriler vardı ama bu defa daha yüksek bir destek var.
KONJONKTÜREL ZİKZAKLAR OLABİLİYOR
* Bu süreci diğerlerinden farklı kılan, desteği de artıran terör örgütünün silah bırakması için bir hedef konulması mı?
Tabii keskin hedefler koyduk, bu toplumsal desteğin önemli etkenlerinden birisi. Bizim keskin hedefimiz silahı bırakmalarıdır. Silahın bırakılması, terörün bitmesi demektir. Onun dışında bir hedefle bu süreci yürütmüyoruz, arada yapılan görüşmeler, çalışmalar bu hedef için. Bizim terörle ilgili veya toplumdaki terör irtibatlı sorunlarla ilgili düşüncemizde hiç karışıklık yok. Biz çok netiz. 2001'de 14 Ağustos'ta parti programımız neyse bugün oradayız.
* 2 ay önce Türkiye'de BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, idam cezasının geri gelmesi tartışılıyordu, arada bu zikzaklar niye çiziliyor?
Siyasetin içinde konjonktürel zikzaklar, gelişmeler bazen olabiliyor ama bizim ana hedefimiz, temel yaklaşımımız çok belli, demokratik süreçlerle bu sorunları çözmek. Yani, terörle ilgili istismar unsurlarını ortadan kaldırmak, zemini rahatlatmak, vatandaşlarımıza gaspedilmiş hakları iade etmek.
HABUR'U BDP PROVOKE ETTİ
* Başbakan, '2. Habur istemiyorum' dedi, Habur'la ilgili bir özeleştiri yapıldı mı?
Habur da bir cesaretti, onu BDP çok provoke etti. Onlara anlatmıştık, "gitmeyin, biz bu gelişleri teşvik edeceğiz" dedik ama onlar orada büyük şovlar yaptı. Bu şovlar da toplumsal tepki ile karşılandı. Süreçle ilgili çalışmalar durmadı ama dışarıdan gelmeler kesintiye uğradı. Ciddi bir provokasyon oldu.
BU KADAR UZUN SÜREYE GEREK YOK
* Sürecin sonuçlandırılması için iki yıllık bir mi öngörüyorsunuz?
Böyle süreçlerde kesin takvimler konulması zordur. Süre zikretmiyoruz ama biz süreci çabuklaştırıcı bir tutum içerisindeyiz, eğer samimiyet varsa, dürüstçe yönetilirse öyle iki sene filan çok uzun sürelerdir. Yeni başlamıyoruz, bunlar çok çalışıldı, yıllar geçti, yaşadığımız pek çok tecrübeler var, şu anda daha olgunlaşmış bir yerdeyiz, o kadar uzun bir süreye gerek olduğu kanaatinde değilim.
AVRUPA'DAN DÖNMEK İSTEYENLER DÖNEBİLİR
*Avrupa'dan Türkiye'ye gelişler olacaktı, bunlar durduruldu mu?
Yine Avrupa'dan gelenler oluyor. Kemal Burkay'ı biz arayarak, ülkesine dönmesinde bir problem olmadığını söyledik. Yine gelebilirler. Sanatçılarla ilgili filan hiçbir sorun yok.
* Şiwan Perver gelip konser vermek istediğini söylemiş, niye gelemiyor?
Benim bildiğim kadarıyla bir engel yok, gelebilir ve konser verebilir. Kişilerle ilgili yargıda bir husus var mı, birey birey bakmak lazım.
DAHA İŞİN BAŞINDAYIZ
* Nevruz'da PKK'nın eylemsizlik kararı alması bekleniyor, size ulaşmış böyle bir karar var mı?
Bütün bunlar medyada yer alan, yürüyen sürecin içinde zikredilen hususlar ama ne zamanı ne de atılacak adımla ilgili biz ileri ifadelerde bulunmuyoruz. Daha ilk günler, daha işin başındayız, ileri ifadelerden kaçınıyoruz. Temkinli olmayı tercih ediyorum ama umut seviyesinde ben hep umutlu oldum.
HABUR, SİLVAN VE OSLO, SÜRECİ YÜRÜYEMEZ HALE GETİRDİ
“Hükümet işe başlayacakken bir baktık ki Silvan’da terör başladı. Çok büyük acı, affedilmez bir olay. Bu süreci geçmişte yaşananları göz önünde bulundurarak daha dikkatli yürütüyoruz. Daha çok strateji çalışıyoruz, daha az konuşuyoruz
* Oslo'da görüşmeler yansıyınca mı kesildi süreç, hangi aşamada masadan kalkıldı?
O da sabote edildi. Oslo'da masadan kalkma diye bir şey olmadı. Seçim vardı, 2011'de, herkes seçime oryante. Seçim işlerine ağırlık verilmişti, bütün partiler de anayasa oryantlı bir seçim kampanyası yürütmüştü, hepimiz anayasa ile ilgili ciddi taahhütlerde bulunduk, seçimden sonra bu sorunların daha rahat konuşulabileceği düşünülüyordu. Her şey iyi olacaktı Türkiye'de.
* Ne oldu da her şey iyi olmadı?
Daha hükümet işe yeni başlayacakken bir baktık Silvan'da terör başladı. Çok büyük acı, affedilmez bir olay.
* Bu PKK içindeki görüş ayrılığından kaynaklanan bir terör saldırısı mıydı?
Neresi olursa olsun, ben tamamen süreci kesintiye uğratan provokasyonlar olarak görüyorum. Hemen peşinden, kısa süre sonra Oslo görüşmeleriyle ilgili bir yerlere servis yapıldı, oralardaki konuşmalar yayınlandı. Bütün bu gelişmeler o süreci yürüyemez duruma getirdi.
DERS ÇIKARDIK
* Bütün bunlardan hükümet hangi dersleri çıkardı?
Biz bütün bunlardan çok ders çıkardık. Şimdi yürüttüğümüz bu süreçte stratejiyi bütün o geçmişte yaşananları da göz önünde bulundurarak daha dikkatli yürütüyoruz. Daha çok strateji çalışıyoruz, daha az konuşuyoruz. Mümkün olabildiğince ayrıntılarla ilgili konuşmuyoruz.
* Görüşmeler şeffaf içerikler mi gizli?
Şeffaf olmayan hiçbir şey yok. Aslında, "İmralı'ya şu gitmiş, çıkışta şu açıklamayı yaptı, şuraya gidildi" gibi bu konuları hiçbir ülke böyle yönetmez. Bütün bunlar kamuoyunda biliniyor ancak daha ortada gelişmeler yokken, ayrıntılarla ilgili kimi henüz çalışma paperlarında olan kimi düşünce olan şeyler açıklanır, konuşulur, gündeme getirilirse bir sürü spekülasyon yapılıyor, bu spekülatif değerlendirmeler de süreci zedeler hale geliyor. Vatandaşa yanlış bilgi verilmiş oluyor. O spekülasyonlara sebebiyet verecek açıklamalardan kaçınıyoruz.
ZORBA DEVLETTEN KERİM DEVLETE
* Zorba devlet anlayışı terkedilip kerim devlete mi geçiliyor?
Aynen, ceberut devletten, şefkat gösteren, insan yüzlü bir devlete geçişi sağlamaya çalıştık. Artık terörle varılacak bir yer olmadığı görülüyor. 10-15 yıl önce terör örgütüne sempati duyan Kürt kökenli vatandaşlarımızın dahi taleplerinin ötesinde, devlet bir adaleti tesis ediyor. Bu hükümetin bir projesi. İmralı ile istihbarat teşkilatımız görüşüyor ama bu nihayetinde bir siyasi projedir. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı olarak söyleyeyim, Türkiye ilk defa bu seviyede koordinasyonu, birlikteliği, bütün mekanizmalarla yakalamış durumda.
* Parti içinde mücadelecilerle fikri çatışmalar yaşadınız mı?
Hayır hayır, bu süreçle ilgili partimizin içinde büyük bir bütünlük var, bölge toplantılarında da bunu görüyoruz. Bizim partilimiz ya da başka partili insanlar "Türkiye bu terörden artık kurtulmalı" noktasında. Partimizin içinde farklı bir yaklaşım yok. Bizim partimizde, kararlar verilmeden çok detaylı görüşülür, o istişare sonucu karar alınır. AK Parti olarak burada çok kararlıyız ve bizim kararlılığımız belki işin en önemli boyutu.
Kalite olmadıkça sahiplenmem
* Ekipçimisiniz, 28 Şubat sürecinde haksızlığa uğrayan sağ görüşlü akademisyenleri Kırıkkale Üniversitesi’ne aldığınız anlatılır.
Sahip çıkarım ama bu ekipçilik değil. Erzurum’da, Kırıkkale’de olsun, Özal döneminde DPT’de olsun insan yetiştirme konusunda bir hassasiyetim olmuştur. Cevdet Yılmaz, DPT Müsteşarı Kemal Maden o dönemden. Kırıkkale’de rektörlüğümüz döneminde de başarılı arkadaşlarımızın yanında olduk. Kalite olmadıkça insan sahiplenmem. Kaliteyi bulduğumda yükselmesi için elimden geleni yaparım.
GEÇEN YAZDAN BERİ ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZ BİR STRATEJİ VAR
* Öcalan'a nasıl bir rol biçiyorsunuz bu süreçte?
Bizim bir entegre stratejimiz var. Onu çok çalıştık, geçen yazdan beri üzerinde çalışılan bir süreçtir. 30 Eylül'de yapılan kongremizde zaten bugünlerin işaretini verdik, eylem planı gibi madde madde yapacaklarımızı açıkladık. O zamanlardan biz bu adımları atmayı planlıyorduk. Burada, bireylerden çok her enstrüman kendi etkisi çerçevesinde değerlendirilir. Kuzey Irak da kendine göre bir enstrümandır, bölgedeki sivil toplum kuruluşları da, İmralı da... İdare elindeki enstrümanları devreye sokmamakla eleştiriliyordu. Şimdi onlar devreye sokuluyor. Bu süreç aynı zamanda herkes için bir sınavdır. Kimin kararlılığı ne kadar, kimin gücü ne kadar onları da gösterecek bir süreçtir.
KANDİL'DEKİ SORUNLARI BİLİYORUZ
* İmralı'nın Kandil üzerinde ne kadar etkili olabileceği hesaplanıyor bu stratejide?
Biz çok çok çalıştık bu süreci, uzun uzun. Oranın ne kadar parçalardan ibaret olduğunu, kendi içlerindeki sorunları çok iyi biliyoruz. Bu süreç yürürken temkinli oluşumuz da biraz oradandır. Daha işin başında yanlışlıklar oluyor, konuşma özeti yayınlanıyor. Hükmü şahsiyet olarak parti "biz yapmadık, bizim bireylerimiz yapmadı" diyor ama diğer yandan kamuoyuna o sözler hükümetle irtibatlandırılarak sunuluyor. Tamamen kendi aralarındaki bir konuşmanın özeti, bizleri ilgilendiren, bağlayan hiçbir şey yok, resmi vesaire hiçbir boyutu yok.
* Kimin yansıttığını siz biliyor musunuz?
Kim yansıtabilir bunu? 'Biz yansıtmadık' diyorlar, bu da bizim için önemli. Kaç gündür bunu tartışıyoruz. Yürüyen bir süreç var, bu süreci kullanmak isteyenler, 'hükümeti nasıl yıpratırım' diye malzeme arayanlar için hemen değerlendirme konusu oluyor.
İMRALI MEKTUBU AÇIKLANMAYACAK
* Konuşma özetinin yayınlanması ile bir güven sorunu oluştu mu sizde?
Güven sorunu oluşmasın diye çabalıyoruz, güven sorunu oluşursa süreçler tıkanır, orada bir sorun olmamalı. Biz gayet açık ve samimi, dürüst bir politika yürütüyoruz. Herkesin o hassasiyeti koruması gerekiyor. İmralı'ya gidip görüşüyor, görüşmeyi yapanlardan birisi hemen ertesi akşam bir televizyon kanalında.
* Öcalan'ın yol haritası içeren mektubu kamuoyuna açıklanacak mı?
Olmadan nasıl açıklansın, niye açıklansın? Bir faydası olur mu sürece? Herkes bir kenarından speküle etmeye, kafa karıştırmaya başlar.
YOL HARİTASI BELLİ
* Mektup açıklandığında konuşma özeti belki kendiliğinden önemini kaybeder.
Kendi aralarındaki konuşmanın böyle ortalıkta dolaşması büyük bir ciddiyetsizlik, sorumsuzluk ama yol haritası ana hatlarıyla belli. Silahsızlandırma, silahlı örgüt üyelerinin yurt dışına çekilmeleri gibiÖHer gün adım adım şu şöyle oldu, bu böyle oldu gibi bir şey olursa o zaman süreç yürümez, kesintiye uğrar ve yazık olur. Sorumlu bir muhalefete de ihtiyacımız var. İngiltere, Meksika, Kolombiya, İspanya örneklerinin hepsinde ortak özellik, iktidarla muhalefetin işbirliği. Muhalefet, konuyu iç siyaset malzemesi yapmamış. Bizim muhalefet daha işin başında, oturup bekliyor, bir malzeme bulsam da iktidarı yıpratsam diye.
CHP'NİN İÇİNDEKİ İFLAH OLMAZ BİR ULUSALCILIKTIR
* Bu süreç olumsuz sonuçlanırsa, böyle bir olumsuzluktan CHP'ye iktidar çıkar mı?
Şu anda muhalefet bu sürece destek verirse kendisi de sonunda kazanır, bu sorunu birlikte daha kolay çözeriz. MHP görüşmek istemiyor, Başbakanımız çağrıda bulundu, "CHP kursun ekibini, gelsinler, her safhasını birlikte yürütelim" dedi. CHP'nin kendi içinde sorun var. Belki genel başkan bunu yapacak ama zorlanıyor. CHP'nin içindeki ulusalcılık iflah olmaz bir ulusalcılıktır, İttihatçılar'ın ulusalcılığıdır, ta derinlerden gelir.
CHP'YE "GELİN SÜRECİ BİRLİKTE YÜRÜTELİM" ÇAĞRISI
* Siz Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüp, bilgilendirecek misiniz süreçle ilgili?
Şu anda işin daha başındayız, Meclis'in bilgilendirilmesi safhasına gelindiğinde bilgilendiririz. İktidar ve anamuhalefet bir araya geldiğinde sorunlar kolay çözülür. Kendilerine çağırıda bulunuyoruz, "Gelin birlikte yürütelim" diyoruz. Bilgi vermenin daha ötesinde bir teklifte bulunuyoruz, "gelin sürecin parçası olun" diyoruz. Bilgi gerektiği zaman daima verilir.
* Terör örgütü ile masaya oturmakla suçlanıyorsunuz, masaya oturuldu mu?
Biz kimseyle filan gidip masada oturmuyoruz. Devletin bu konuları yürütmekle görevi kurumları yürütüyor çalışmaları. Her devlet böyle yürütüyor.
REFERANDUM ÇOĞUNLUĞUNU BULMAK İSTİYORUZ
* Bu sürecin yeni anayasaya endeksli bir tarafı var mı?
Demokratikleşme adımlarımızı hiçbir zaman birileri ile pazarlık ederek atmadık, bu adımlar vatandaşlarımızın devlete güvenini tekrar kazanmak için atıldı. Sürecin anayasa endeksli tarafından ziyade yeni anayasada olması gerekenler var. Yeni anayasa mutlaka yapılmalı. Yeni anayasa ile ilgili Mart sonuna kadar uzlaşma komisyonunda bir metin ortaya çıkmazsa, biz anayasayı gelecek döneme bırakmak istemiyoruz. Bu dönem yeni anayasayı çıkarmak için bütün yolları denemek istiyoruz.
ANAYASA PARÇASI DEĞİL
* Bu konuda mesela BDP ile bir görüşme yapıldı mı?
Şu anda alternatif görüşme içinde değiliz, komisyonda çalışma sürerken uygun olmaz. Uzlaşma komisyonunda sonuç alınamazsa diğer partilerden
siyle veya biriyle en azından referanduma anayasayı götürecek sayıyı bulmak istiyoruz. Bunu açıkça söylüyoruz, hiç sürpriz olmasın. Elimizde zaten bu yıl var, gelecek yıl seçim yılı. Çözüm süreci ile paralel, anayasa onun parçası gibi bir şey yok ortada.
* Bu yeni sürecin başkanlık sistemine geçişte BDP'nin destek vermesi için başlatıldığı yönündeki iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim başkanlık sistemi teklifimiz çok önce gündeme getirilmiştir. Bu sürecin başkanlık sistemi ile irtibatını kurmak çok yanlış bir yaklaşım olur.
EVE DÖNÜŞ VAR, YENİ YASAL DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ YOK
* Örgütün silahı bırakması için yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı?
Bizim hedefimiz silah bıraktırma, örgütün yurtdışına çıkışı, daha ileri aşamada eve dönüşle ilgili mevzuatımızda zaten düzenlemeler var. Silah bırakıldıktan sonrası için de normalleştirme.
* Nihai hedef PKK'nın silah bırakması ise silahı bıraktıktan sonra ne yapacakları konusundaki öneriniz ne?
Silah bırakma sağlanmadan başka adımlar olmaz.
* Silahları bıraktıktan sonra ne yapacaklar?
Onlar öncelerden de çok çalışıldı. Pek çok alternatif düzenleme var. Eve dönüşü sağlama veya dışarıda yaşama anlamında alternatifler var. Bunlar silah bırakma safhasından sonraki şeyler. Bunları bu süreç içinde şu anda zikretmemiz uygun değil. Şu anda durumu biraz görmemiz lazım. Şu anda bizim açımızdan süreç iyi gidiyor, süreç yönetiminin de iyi götürüldüğünü söyleyebiliriz.
İÇİŞLERİ BAKANLARI ÇOK ŞEY BİLİR, AZ KONUŞUR
* İçişleri Bakanlığı yaptığınız dönemde medyaya hemen hemen hiç konuşmazdınız.
Ben yine az konuşurum. İçişleri Bakanları çok şey bilir, az konuşur yahut az konuşması gerekir. Konuştuğu zaman önemli bir şey söyler, önemli bir şey olduğu için konuşur. Konuşarak yapılan bir işe zarar verilirse buna çok üzülürüm.
* Başbakan'ın konuşulmaması talimatı bakanlar için de geçerli mi?
Bu konuyu özel olarak Bakanlar Kurulu gündeminde görüştük, bu konularda çok gereksiz konuşmalar olmasın, ilgili bakanlar konuşsun diye ve kimlerin konuşacağı konusunda belirleme yapıldı. Bu konu herkesin bir şeyler söyleyebileceği bir konu evet ama zaten o kadarını söylüyorlar.
* İçişleri Bakanı olmanızın Cumhurbaşkanı'nın isteği olduğu hep iddia edilir...
Hükümetleri Başbakan kurar, Cumhurbaşkanı onaylar, biz onun ötesini de bilmeyiz. Bizim haberimiz olmaz. İçişleri Bakanlığı’na geldiğim zaman Başbakanımız Bakanlar Kurulu listesini götürmeden bir gün önce bana söyledi. Ali Babacan’la ikimiz 60. Hükümet’in programını hazırlıyorduk. 3-4 gün Rize’ye gitmişti. Kendisine hükümet programı taslağını vermiştik, döndüğünde çağırdı ve söyledi.
Hükümet içinde sorumlu benim
* Siz şimdi bu sürecin içinde misiniz?
Ne demek içinde misiniz? Bu, hükümetin bir projesi. İmralı ile istihbarat teşkilatımız görüşüyor ama bu, nihayetinde bir siyasi projedir. Bu siyasi proje bölümü ile ilgili hükümet içinde de ekibimiz var, kurumlarımızda çok iyi bir koordinasyon var. Kabine içinde terörle ilgili konuların koordinasyonundan ben sorumluyum. Bu bir, hükümet projesidir.
Pek çok kurumun, Dışişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Maliye Bakanlığımız, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay 2. Başkanı, hepsi oradadır. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda vardır.
* Sizce bu sürecin sonunda Nobel Barış Ödülü’nü alır mı Başbakan?
İnşallah, süreç olumlu bitsin, o da olsun. Başbakanımız şimdiden Nobel’e layıktır. Bu süreçte inşallah Türkiye terörden kurtulsun bu Nobel’den çok daha önemli, kıymetli. Siyaset alanında bazen kıvrımlar çok fazla, hepsini analiz edemiyorsunuz ama muhalefetin, “AK Parti bu sorunu da çözerse artık hiç baş edemeyiz” diye bir endişesi de olabilir.
Seda Şimşek - Bugün
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.