Bunun üzerine Bazı medya organlarında Bediüzzamn’ın yüz yıl önce İslam alemini kast ederek “Beş yüz sene uyku” dan söz ettiğini yazdılar. Halbuki Bediüzzaman bu sözü “Ey Kürtler” diyerek doğrudan doğruya Kürtlere söylemektedir. Tabi Kürtlerle İslam aleminin uykuya dalma ve duraklama dönemleri aynı olabilir. Neticede Kürtler de İslam aleminin bir parçasıdır.
Fakat Bediüzzamn’ın bazı Nur camialarına ait medya organlarında çıkan bu konu ile ilgili tespitinin “Kürtler” bölümü “Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır. Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfâdı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa, sahrâ-yı vahşette yatmakla gaflet sizi yağma edecektir.” şeklinde sansürlenip tahrif edilerek verilmişti. Üstad Bediüzzamn’ın vefatından sonra bazı ırkçı zihniyet sahibi sözde takipçileri tarafından bu şekilde tahrif edilip yeniden basılmıştı söz konusu bölümü içeren eser. Fakat 2000li yılların başında Yeni Asya Neşriyat, Envar Neşriyat, Zehra Yayıncılık gibi Nur yayınevleri bu tahrifatı düzelterek orijinal haliyle “Hemcinslerime (soydaşlarıma) burada birkaç söz söylemezsem bence bahis natamam olur: Ey Asuriler ve Kiyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürdler! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.” şeklinde yeniden bastılar. Buna rağmen- devletin bile Kürtleri inkar zihniyeti değişmeye yüz tuttuğu halde- Üstad Bediüzzaman’ın eserlerinin tahrifli ve sansürlü versiyonunun yeniden tedavüle sokulması acaba bir sehiv ve hata sonucu mudur yoksa bazı dindar kardeşlerimizde hala ülkemizin Cumhuriyet döneminden miras kalma “cahiliyye ırçılığı” mı var?
Ben de hem bu sorunun cevabın öğrenmek ve hem de Mayıs 2015 te Mardin Artuklu Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu “Bölgesel ve Küresel Barış İçin İman ve Hürriyet” sempozyumuna sunduğum “Müslüman Milletler ve Kürt Sorunu bağlamında Bediüzzaman’ın Hürriyet Yaklaşımı” tebliğimin Bediüzzaman’ın söz konusu “Beş Yüz Yıllık Uyku” tespiti ile ilgili değerlendirmeyi içeren bölümünü paylaşmak istedim:
“Divan-i Harb-i Örfi kitabının “Bediüzzaman’ın Kürt Manifestosu” nitelemesini hak eden “Hatime” bölümünün hemen başında “ Hemcinslerime (soydaşlarıma) burada birkaç söz söylemezsem bence bahis natamam olur: Ey Asuriler ve Kiyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürdler! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”* der. Bedüzzaman’nın Kürtlerin millet olarak uykuya daldıkları beş yüz yıl önceki tarihleri hangi döneme tekabül ediyor acaba? Bu tarih dönemcinde hangi önemli kırılmalar ve değişimler oldu?. Bediüzzaman’ın Kürtlere hitap ettiği “Hatime” bahsinin içinde bulunduğu Divan-i Harb-i Örfi, kitabının ilk baskısı İstanbul 1909’dur. Nursi bu bahsi muhtemelen 1907 ve ya 1908 lerde yazmıştır. Bu tarihten beş yüz sene geri gittiğimizde Miladi 1400 lü yıllara tekabül eder. Bu tarih Kürtlerin Müslüman oluşundan sonra kurdukları önemli devlet ve imparatorluklardan olan Şeddadiler, Mervaniler ve Eyyübilerin hükümdarlık silsilesinin Diyarbakır’da sona erdiği zaman dilimidir. Bunun tarihsel değerlendirmesini de Harvard Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Uygarlıkları Fakültesi profesörü olan ve bu konudaki değerlendirmeleri Bediüzzaman Said Nursi’nin değerlendirmeleri ile paralellik arz eden Mehrdad Izady’e bırakalım: “İslam’ın 7. yüzyılda ortaya çıkmasından sonra Kürdistanlı güçlü göçmenler, asıl Kürdistan toprakları dışındaki yerlerde krallıklar ve prenslikler şeklinde iktidara geldiler. Batı İran toprakları ve daha sonra da bereketli hilal (Mezopotamya) neredeyse birkaç bağımsız Kürt hanedanlığının hükümranlık bölgesi haline gelmişti. İslam’ın merkezi topraklarının siyasal tarihinde 10 yy. ile 12. yy. arasındaki dönem, İslam’ın Kürt yüzyılları olarak adlandırılmalıdır. Zira İslam’ın merkezi topraklarını Bizanslılara, Ruslara ve son olarak da Haçlılara karşı koruyanlar Kürtlerdi. Büveyhilerden sonra ortaçağ’ın en önemli Kürt hanedanlığı Eyyubi hanedanlığıdır. Kutsal toprakları Haçlı seferlerinden kurtarmak üzere Kürdistan’dan yola çıkan Eyyubi İmparatorluğunun kurucusu Sultan Selahaddin Aslan Yürekli Richard’ı yenmiş ve Kürdistan’a ek olarak, Batı Ermenistan, Suriye, Kutsal Topraklar, Arabistan, Mısır, Libya, Doğu Tunus, Kuzeybatı Sudan, Hicaz ve Yemen’i alarak hakimiyet bölgesini genişletmişti. Eyyubilerin çeşitli kolları bu toprakları M.S. 1169’dan 1260’a kadar, Suriye’nin bazı bölgelerini 1342’ye kadar ve Kürdistan’ın kendisini ise 15. yy. a kadar yönetti. Eyyubilerin son kalesi Diyarbekir, bu tarihte (1402) Akkoyunlu Türkmenlere yenildi. Eyyubilerin son başkenti olan Hasankeyf ve oradaki arkeolojik ve mimari zenginlikler Dicle üzerinde kurulması kararlaştırılan Ilısu Barajı ile acımasızca yok olma tehdidi altındadır.”**
Nevzat EMİNOĞLU
nevzat.eminoglu@hotmail.com
* Bediüzzaman Said-i Kürdi, Asar-i Bediiyye, Divan-i Harb-i Örfi, Envar Neşriyat, İstanbul 2009, s. 445.
** Prof. Dr. Mehrdad R. IZADY, Kürtler, (İngilizce’den Çeviri: Cemal Atilla) Doz Yayıncılık, İstanbul 2004, s. 103-106.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.