BDP Merkez Yürütme Kurulu, Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı paketin ne çözüm sürecindeki tıkanıklığı aşacak ne de nihai çözümün yolunu açacak bir paket olmadığına açıkladı.
2 Ekim’de gerçekleşen BDP Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı’nın sonuçları yazılı bir açıklama ile duyuruldu. İşte o açıklama...
MYK Sonuç Bildirgesi
2 Ekim 2013 tarihinde siyasal süreç değerlendirmesi ve planlama gündemleriyle toplanan BDP MYK’sı sonuç bildirgesidir:
Yaklaşık bir yıldır Devlet heyetiyle Sayın Öcalan arasında gerçekleşen görüşmeler bugün yeni bir aşamaya gelmiştir. Bilindiği gibi bu görüşmelerde KCK’nin silahlı güçlerinin sınır dışına çekilmesi ve müzakerenin mekanizmalarının yaratılması ile demokratikleşme adımlarının ardından normalleşme süreci öngörülüyordu.
Görüşmelerin kamuoyuna açıklanmasından bu yana silahların susmuş olması ve tek bir kişinin bile yaşamını yitirmemiş olması Türkiye’de yaşayan bütün halkların ortak kazanımıdır.
Ancak ne yazık ki, Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlayacak ve çözümsüzlükten kaynaklanan çatışmaları nihai olarak bitirecek bir süreç yaşanamamıştır. KCK’nin silahlı güçlerini sınır dışına çekme çabasına karşılık, geri çekilmenin yasası bile çıkarılamamış, Akil İnsanlar Heyeti başka bir formatta oluşturulmuş, Meclis Komisyonu’nun içi boşaltılmıştır. Karakol ve kalekol yapımlarının hız kazanması, korucu alımlarının devam etmesi, demokratikleşme ve geri dönüş için adım atılmaması, İmralı sisteminin eskisi gibi devam etmesi demokratik çözüm sürecini riske sokmuş, tıkanmaya yol açmıştır. Sürecin tıkanması ve ilerletici adımların atılmaması nedeniyle de, geçtiğimiz günlerde KCK’nin geri çekilmeyi durdurma kararı almıştır.
Başbakan’ın “demokratikleşme paketi” adı altında kamuoyuna açıkladığı paket ise bu tıkanıklığı aşabilecek bir paket değildir. Pakette yer alan kimi maddeler, halkımızın büyük bedeller ödeyerek kazandığı ve zaten kullandığı haklardır ve bu hakların kullanımı örneğin eş başkanlık sisteminde olduğu gibi paketteki halinden daha ileridir.
Buna karşılık artık savunulamaz olan anadil yasağı esas olarak devam etmektedir. Anadile “anadil” bile diyemeyen paket, sadece özel okullarda Kürtçe derslere zemin açmıştır. Baraj kaldırılmamış, seçim sistemleri tartışmaya açılmıştır.
Paketin asıl sorunu, koruculuk sistemi, yerel yönetimler, TCK, TMK, geri dönüş gibi sorunu kökten çözme yolunda atılacak adımları içermemesidir.
Bu paket, Akil İnsanlar Heyetlerinin raporlarının çok gerisinde, toplumsal grupların taleplerinin çok uzağındadır. Kürtlere Kürt diyemediği gibi Alevilere de Alevi diyememiş, Alevilerin inanç özgürlüğünü içermemiştir. Ermenilerin, Rumların, nefret suçunun esas mağdurları LGBT bireylerin taleplerini görmezden gelmiştir.
Bu paket gelinen aşamada, ne demokratik çözüm sürecindeki tıkanıklığı aşacak ne de nihai çözümün önünü açacak bir pakettir.
Sürecin önünün açılması ise, Sayın Öcalan’ın partimizin heyetiyle yaptığı son toplantıda dile getirdiği gibi, bir yıl önce başlatılan diyalog sürecinin artık yeni bir formatla, anlamlı bir müzakereye evrilterek, derinleştirerek sürdürülmesi, derinlikli bir müzakere için yeterli araçların ve imkânların yaratılması ve gerekli komisyonların kurulmasıyla mümkün olabilir. Çözüme gidecek yollar ancak bu şekilde açılacaktır.
Artık Kürtlerin haklarının iade edilmesi, kendi kendilerini yönetmesi durdurulamaz. Dün olduğu gibi bugün de mücadele etmek dışında başka bir yolumuz yoktur. Hem sürecin önünü açmak, hem demokratikleşmeyi sağlamak, hem de kendi özerk yaşamımızı inşa etmek bizim görevimizdir.
Öte yandan yanı başımızda, Rojava’da yaşayan Kürtler’e yönelik saldırılar da, Kürt halkının büyük var olma ve kendi kendini yönetme iradesine saldırıdır.
Bilindiği gibi iki yıldan beri Suriye’de devam eden iç savaşta Rojava’da yaşayan Kürtler, çatışan güçlerin, yani ne statükocu Esad’ın ne de bünyesinde radikal dinci unsurları barındıran ÖSO (Özgür Suriye Ordusu)’ da yer almamış; üçüncü bir çizgiyi benimseyerek Rojava’daki diğer halklarla birlikte demokratik bir devrim gerçekleştirmiştir. Bu devrim 19 Temmuz 2013’te birinci yılını doldurmuştur. Demokratik Ortadoğu’ya giden bir adım olan bu devrim 2.yılına girerken, özellikle El Kaide ve El Nusra’ya bağlı çetelerin saldırısıyla karşı karşıyadır. Baas Rejimi’ni devirerek iktidarı ele geçirmek isteyen bu unsurların bütün hedefi Baas rejimi olması gerekirken Rojava’daki Kürt halkının örgütlü gücü olan PYD’ye ve YPG’ye saldırmaktadırlar. Amaçları Rojava’yı iç savaşın içine çekme, Rojava halkını mültecileştirme, bölgeyi Kürtsüzleştirme ve kendilerine üstlenme alanları açmaktır. Bu güçlerin askeri mühimmat dahil bütün lojistik desteklerini Türkiye’den sağladıkları, yaralılarını rahatlıkla hastanelerde tedavi ettikleri, her kesim tarafından ifade edilmekte ve bu destek halen devam etmektedir.
Artık halklarımızın geleceği birbirine bağlıdır. Bu saldırıları, Ortadoğu’ya örnek olan, ezilen halklara moral veren, halkın öz örgütlülüğüne dayalı aynı zamanda tüm Kürtlerin devrimi olan Rojava Devrimi’ni sahiplenerek, Rojava halkıyla dayanışarak ve sürecin önünü açarak geriletebiliriz.
Bu değerlendirmeler ışığında, sürecin önünü açacak, Rojava devrimini sahiplenecek eylem ve etkinlikleri örgütlemenin yanı sıra örgütlülüğümüzü geliştirmek, derinleştirmek ve tüm demokrasi güçleriyle birlikte mücadele etmenin olanaklarını yaratmak en önemli görevimizdir.
BDP Genel Merkezi
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.