• BIST 9389.62
  • Altın 2837.382
  • Dolar 34.4229
  • Euro 36.2785
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 15 °C
  • Berlin 7 °C

Başbuğ'un çıkışına yanıt

Başbuğ'un çıkışına yanıt
Başbuğ'un "Sabrımız taşarsa elimizdekileri açıklarız" yönündeki sözlerini değerlendirdi.

Show TV'de "Siyaset Meydanı" programında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sabrının bir sınırı olduğu" ve "Sabrımız taşarsa elimizdekileri açıklarız" yönündeki sözlerini değerlendirdi. Erdoğan, "Genelkurmay Başkanı ile basın üzerinden konuşmam" dedi. 

Org. Başbuğ ile zaten yüzyüze görüştüğünü, özel bir telefon hattı da olduğunu söyleyen Erdoğan, "Silahlı Kuvvetler yıpratılıyor" eleştirilerine, "Hiç eleştiri yapmayalım, görmeyelim dersek önüne gelen alır sazı, başlar çalmaya" diye konuştu.

Erdoğan, "Yani böyle bir hassasiyetin olması halinde, ben bunları benimle zaten paylaşacağına inanıyorum. Kendisiyle şu ana kadar yaptığım görüşmelerde böyle bir şey yok. Medya üzerinden de herhangi bir şeyi konuşmayı doğru bulmam" dedi.

"Aramızda özel telefon var dediniz. Hem sizin hem Genelkurmay Başkanının, telefonun dinlenmesi konusunda korkusu var mı?" sorusu üzerine de Erdoğan, "Bu telefonun dinlenmediği söyleniyor" diye konuştu.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Biz her şeyimizi hukuk devleti sınırları içinde yaparız. Sabrımızın taşmasından kastım şudur: Biz bütün bu olayların ve yapılanların arka planını biliyoruz. Birileri gerekeni yapar diye susuyoruz. Çünkü devlet adamıyım. Devlet adamı gibi davranmam lazım. Devlete ve hukuka saygımız var ama bunun da bir sınırı var. Sınır aşılırsa bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız" demişti.

Subay intiharları:

Başbakan Erdoğan, intihar eden subaylarla ilgili soruları da cevapladı.

11520

"Ergenekon dosyalarının ortaya çıkmasından sonra intiharlar gelmeye başladı arka arkaya. O intiharları duydukça neler hissediyorsunuz? Acaba ortaya her şey dökülmeli mi, dökülmemeli mi gibi bir şey geçiyor mu içinizden?" sorusuna karşılık Erdoğan, insani olarak baktığında olayın çok üzücü olduğunu ifade ederek, "Böyle bir şeyi yaşamak, duymak istemem. Hele hele bu noktalara gelmiş olan insanların intihar etmiş olması ayrıca düşündürür. Temennimiz oydu ki, keşke bu tür bir yola tevessül etmeseydiler. Ama burada herhalde psikolojik olarak çok ciddi bir tahrik mi var, tahribat mı var, bunu değerlendirmekte ben zorlanıyorum. İnsani olarak, gerek kendisi açısından gerek ailesi açısından bazı yakıştırmaların yapılmasına ben üzülüyorum. İnternetti, şuydu buydu. Bu tür şeylerin yayınlanması, bunların sürekli olarak elden ele dolaşması... Bu tür şeyler doğru şeyler değil. Bunları ben insan olarak doğru bulmuyorum. Bunların bedelleri ortada. Neler getiriyor, neler götürüyor bu ortada. Tabii bu intihar sevki olayı da bu da ayrıca düşündürücü" dedi.

Erdoğan, "Devletin kurumlarının yanlışları ciddi anlamda tespit ediliyorsa, bu noktada eleştiriler yapılır. Ama bunların dozunun iyi ayarlanması lazım. Öyle kurumlarımız var ki bunu bir yere kadar kaldırır, öyle kurumlarımız vardır ki bunu hiç kaldıramaz. Bu hassasiyet bana göre tamamen elden kaçmış gibi görünüyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, "Moraliniz bozuk mu?" sorusuna da "Yeri geliyor tabii ki bozulduğu da oluyor, ama bunun kaderi bu, eğer bu işe soyunmuşsan, siyaseti yapıyorsan, bu tür eleştiriye, hakarete dayanacaksın. Yeri geldiği zaman sen de cevabı vereceksin. Biz o cevabı vermek suretiyle bu işi çözmeye çalışıyoruz. Belki dayanabilsek daha iyi" yanıtını verdi.

Ergenekon davası:

Dev Sol davasının 22 yıl sürdüğü hatırlatılarak, "Ergenekon" davasının ne kadar süreceğine ilişkin Adalet Bakanı'nın bilgi verip vermediği yönündeki soruya karşılık Erdoğan, bunun tasarrufunun Adalet Bakanı'nda olmadığını söyledi.

Erdoğan, "Bu tamamen yargıda olan bir tasarruf. Adalet Bakanının özlük ve idari işlerden başka yargıda en ufak bir tasarrufu yoktur. Bilemez ki" dedi.

Adalet Bakanı'nın bu konularda çok hassas olduğunu dile getiren Erdoğan, "Süreç şu anda yargıdadır, kendi akışı içinde devam ediyor. Bizim temennimiz şudur; Gecikmiş adalet adalet değildir. Bir an önce bitmesi, sonuçlanması bizim de beklentimizdir. Biz yürütme olarak, yargının bizden talebi ne ise bu talebi yerine getiririz. Bugüne kadar yargının taleplerini yürütme olarak yerine getirdik. Sümen altı etmedik. Çünkü bundan önce bunlar hep sümen altı edilirdi. Yani çetelerde, mafyalarda hep bunları gördük. Yargı şimdi bir şey istiyorsa, hemen güvenlik güçlerimiz elinden gelen bütün gayreti gösteriyor ve bir an önce adım atıyor. Mahkemelerimiz de yargı da istiyoruz ki talimatla hareket eden kurumlar olmaktan artık çıksın. Bağımsızlık, tarafsızlık bunlar konuşuluyor da bunu uygulamada da hep beraber görmek isteriz. Böyle bir yargıyı da tesis etmek hepimizin, başta bizler olmak üzere yasama, yürütme olarak görevidir diye düşünüyorum. Böyle inanıyorum" dedi.

Katsayı tartışması:

Erdoğan, "İmam hatip liseleri ve ekonomiyle ilgili bazı konularda yargının müdahil olduğu kararlar bulunduğu, bundan sonraki süreçte bunu aşabilmek için neler düşündüğü" yönündeki soruya karşılık, bir şeyin hüznü içerisinde bulunduğunu, Türkiye'de kurumların görevlerinin anayasalarla, yasalarla belirlenmiş durumda olduğunu, ama yerindelik hakkının, yetkisinin yürütmede bulunduğunu söyledi.

Erdoğan, "Bu konuda kalkıp da yargı bir tasarrufta bulunamaz. Nitekim Danıştay'ın YÖK ile ilgili daha önce bu konuda verilmiş kararı var. O kararında 'bu hakkın YÖK'e ait olduğunu' söylemiştir. Aynı konuda. Şimdi ne oldu, ne değişti de aynı konuda bu tür kararlar alıyor? Anlamak mümkün değil" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, "Bu alınan kararla, adını koymuyorlar, ama siz de ifade ettiniz, olayın altında yatan bu imam hatip olayı... Bu, çok çirkin bir yaklaşım tarzı. Ve burada bir insanın eğitim özgürlüğü ile oynuyorsunuz. Hangi meslek lisesinden olursa olsun eğer kabiliyeti varsa, elektrik mühendisi mi olacak, elektronik mi olacak, makine mi olacak oralara gidecektir. İmam hatipli nereye gidecekse imtihana girerek gidiyor. İmtihana girmeden, elini kolunu sallayarak gitmiyor. Dünyanın en ileri ülkesi Amerika'da böyle bir uygulama yok. Bazı gelişmiş ülkelerde böyle bir uygulama yok. Önü açık" diye konuştu.

Başbakan, "İmam hatip lisesine kızını gönderen insan, kızının ileride imam ya da hatip olmasını mı ister, ileride avukat, mühendis olacaksa neden imam hatip lisesine gitti?" şeklindeki bir soruya da "İmam hatip okuluna her giden imam veya hatip olmak için gitmiyor" yanıtını verdi. Kendi döneminde, imam hatipten sonra liseye de gidip bitirdiklerini ve ondan sonra üniversiteye gidebildiklerini dile getiren Erdoğan, "Yani bize hendek atlatıyorlardı" dedi.

Erdoğan, "Dini eğitim almak için mi, gittiniz imam hatip lisesine?" sorusuna, "Tabii, ağırlıklı dini eğitim almak için" karşılığını verdi. "İmam hatip liselerine meslek okulu denmese daha doğru olmaz mı?" sorusuna ilişkin de Erdoğan, "Olabilir, adını ne koyarsanız koyun. Bence biz tabelaya takılıp kalmamalıyız. İçeriğiyle uğraşmalıyız. İmam hatip okulunda hangi derslerin okutulduğunu, o saldıranların büyük çoğunluğu bilmiyor. İmam hatipte hangi dersler okutuluyor? Düz lisede okutulan derslerin tamamı okutuluyor. Ayrıca bunun yanında Kur'an, tefsir, hadis, fıkıh, kelam okutuluyor" diye konuştu. Erdoğan, derslerin yüzdeleri itibariyle de Milli Eğitim'in düz liselerdeki müfredatını o yıl içinde bitirebilecek şekilde ders saatlerinin ayarlandığını kaydetti.

GATA'da yaşanan olay:

Başbakan Erdoğan, GATA'da yaşanan olaya ilişkin düşüncelerini yansıtmasının ardından olanların nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, bu konuda söylenmesi gerekenleri söylediğini kaydetti.

"Ben bu konunun üzerinde durmak istemiyorum. Verilmiş olan mesaj, bu noktadaki sıkıntımız, derdimiz ortaya konmuştur" ifadesini kullanan Erdoğan, "Sayın Başbuğ da bununla ilgili düşüncelerini, kanaatlerini bana da medyaya da bu noktada zaten açıkladı. Daha bunu magazinsel hale getirmenin bir anlamı yok. Noktayı koymakta fayda var. Temenni ederim ki bundan sonra bu tür şeyler bu tür kurumlarımızda yaşanmasın" dedi.

TEKEL işçilerinin eylemi:

Erdoğan, programda TEKEL işçilerinin eylemi ile ilgili gelinen son noktayı da değerlendirdi, 4/C'ye müracaat edenlerin sayısının 900'ü aştığını söyledi. Başbakan, bir sendika yöneticisinin kendisine "İzmir'de çalışanı Hakkari'ye gönderin zaten istifa ederler" dediğini iddia etti.

Başbakan, "Bizden önceki dönemlerde özelleştirme sebebiyle herhangi bir uygulama yapılmıyor, onlar işsizliğe mahkum ediliyordu. Bu 4/C sistemiyle bir çıkış ortaya koyduk ve özelleştirme neticesinde iş akdi feshedilenlere bir yol açmış olduk. Tabii bu asgari ücret, 10 ay gibi böyle bir süreci kapsıyordu. Fakat buna rağmen o zaman sendikalar bizim aldığımız kararı, vardığımız mutabakatı memnuniyetle karşıladılar. Sene 2004. Şimdi sene 2010, maalesef yine şimdi aynı sendikalar, aynı kişiler karşımızdalar ve onlar diyorlar ki; 'Bu bir köleleştirme adımıdır.' Kaldı ki, bu bir özelleştirme adımı değil şu andaki. Bu olay tamamıyla o iş yerlerinin kapatılması olayıdır. Yani özelleştirmenin dışında bir olay" dedi.

Erdoğan, burada öncelikle bir ihbarın söz konusu olduğunu, ihbar tazminatını ödemekte olduklarını belirterek, çalışma süresi ve ücretli izinle ilgili son düzenlemeye de dikkati çekti.

Erdoğan, "İşçi kardeşlerime ne anlatılıyor bilmiyorum' dediniz. Siz kendiniz TEKEL İşçilerine bizzat gidip anlatmayı düşündünüz mü?" sorusuna karşılık da "Oraya gitmem hiç doğru olmaz. Ben ne Sayın Baykal'ın durumuna düşmek isterdim, ne diğerlerinin durumuna düşmek isterdim" dedi.

"Bu sorun Tekel işçilerinin sorunu olmaktan çıktı. Tepki de gösteriyorsunuz? Genel değerlendirmeniz nedir? Hükümetinize karşı başka birtakım benzeri eylemleri de getirir diye bir endişeniz mi var?" şeklindeki soru üzerine de Başbakan Erdoğan, "Biz sizin şu anda ortaya koymak istediğiniz ya da düşündüğünüz endişeleri taşımadık. Böyle bir endişemiz de yok. Çünkü burada yapılan eylem, indirilmiş kıtalarla yapılan bir eylemdir. Yani burada dikkat ederseniz Türk-İş'in kendisi bile burada bu işe yürekten sahip çıkamıyor. Diğer yanına gelen sendikalar belli. Gelen sendika DİSK, gelen sendika memur sendikalarının içerisinde Kamu-Sen, KESK... Bunların durumu, konumu da belli. Ve 'eylem' dediler" dedi.

Erdoğan, "Bu iş maaşta mı düğümleniyor? Ortalama bin 800 çıplak maaş alırken, bunun ortalama 800'e inmesi gibi bir durum mu var?" sorusuna karşılık da "Çıplak maaşları bin 400. Onların isteği 4/C statüsünde değil, 4/B statüsünde olmak" dedi.

Demokratik açılım:

Erdoğan, "demokratik açılım ve parlamentodaki gerginlik gibi gelişmelerin AK Parti'nin oylarını nasıl etkilediği ve bu konuda yapılan güncel bir araştırma olup olmadığının" sorulması üzerine, şu anda yapılmakta olan bir araştırma olduğunu söyledi. Anket olayını hiçbir zaman bir kenara koymadıklarını belirten Erdoğan, "Çünkü işi sürekli sıkı tutmamız gerekiyor. Hangi ilimizde ne oluyor, neredeyiz? Bunları görmemiz lazım. Bunu da çaprazlama yapıyoruz. Yani sadece bir firmayla bu işi götürmüyoruz. 2-3 firmayla birlikte götürüyoruz ve ondan sonra da bir çaprazlama değerlendirmesini alıyoruz. Şu anda yine son gelişmelerden sonra değerlendirmemizi yapıyoruz. Milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili, demokratik açılım süreciyle ilgili netice olumlu istikamette gelişmeye başladı. Bunun için tabii bizim özellikle bu kamuoyu araştırmalarında halkın nabzını iyi tutabilmek için bu attığımız adımlarda kendi tavrımızı da ona göre belirliyoruz" dedi.

Erdoğan, önümüzdeki haftadan itibaren vilayetlerin tamamında konferans vereceklerini, genel başkan yardımcıları ve bazı milletvekillerinin vilayetleri dolaşacaklarını kaydetti.

Yetiştirebildikleri takdirde oralarda bazı sinevizyon gösterimleri de yapacaklarını bildiren Erdoğan, "Bunlarla birlikte bilinçlendirmeyi sadece teşkilat tabanı değil, halka açık şekilde daha da geliştiriyoruz, geliştireceğiz. Bir kitapçık hazırladık. 100 bini aşkın sayıda hazırlandı ve bunu güncelleyerek devam ettireceğiz. Burada soru-cevap şeklinde, bugüne kadar bize sorulanlar nelerdi, cevapları nedir, bütün bunları en güzel şekilde hazırladık. Bunları sadece parti teşkilatına değil, o illerdeki sivil toplum örgütlerine de gönderdik, gönderiyoruz. Bu süreç içerisinde ben de bazı illerde hem açılışlar hem de bu tür toplantılara katılmak suretiyle halkımla iç içeyim, iç içe olmaya da devam edeceğim" dedi.

Ruhban Okulu:

"Heybeliada Ruhban Okulunu açmadıklarının" hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Ülkede bazı şeylerin zamanlaması da çok önemli. Biliyorsunuz kutlu bir doğum 9 ay 10 gündür" dedi.

Okulun 72-73'e kadar açık olup, bir sorun yaşanmadığını dile getiren Erdoğan, bu kapsamda bazı açılımlar getirdiklerini, vakıf mallarını teslim etmeye başladıklarını, Büyükada'daki yetimhane konusunda şu anda gerekçeli kararı beklediklerini, gelir gelmez onu kendilerine teslim edeceklerini kaydetti.

Erdoğan, "Ruhban Okuluyla ilgili çalışmalarımız da aynı şekilde sürüyor, onu da söyleyebilirim. Yani Milli Eğitim Bakanım aynı zamanda Başmüzakereci Devlet Bakanım, konuyla ilgili çalışmaları onlar da yapıyorlar. Şu anda bir çalışma sürecinin içerisindeyiz. Şunu açıkça söyleyebilirim, beni rahatsız eden bir konudur. (Açılmaması) Evet beni rahatsız ediyor" dedi.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89