Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başkent Doğalgaz Dağıtımın özelleştirilmesi ihalesinin iptaline ilişkin, ''Bankalara, 'kredi vermeyin' diye bir siyasi baskı yok. Çünkü işin içinde 2 tane de özel banka var. Bu, sadece kamu bankalarının yaptığı bir iş değil'' dedi.
Babacan, TRT Türk kanalında katıldığı bir programda, Başkent Doğalgaz Dağıtım'ın yüzde 80 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ihalesinin, firmanın yatırması gereken parayı bulamadığı için iptal edildiğinin hatırlatılması üzerine, ilgili kurumlardan, iki ortak arasında ciddi ihtilaf oluştuğu yönünde bilgi aldığını ifade etti. Babacan, şunları söyledi:
''Bu iki ortak, yola çıktıktan sonra ihaleyi alan firma ile daha sonra lisansı almaya çalışan firmanın yönetim yapısı o arada değişti, bozuldu, ortaklar birbiriyle ihtilafa düştü ve yargıya intikal etti. Bir hukuki boşluk doğdu. Dolayısıyla bu projeyi finanse etmek için hazırlanan bankalar ki bunlardan 2 tanesi kamu, 2 tanesi özel bankaydı. Bunlar bu hukuki boşluktan dolayı biraz çekindiler. Bu kadar krediyi vereceğiz ama krediyi verdiğimiz şirket, varlığı yargıya intikal etmiş bir şirket ve yarın bu şirketin varlığı yargı tarafından sorgulanacak. Bu ortaklar arasındaki ihtilafın nereye doğru, nasıl çözüleceği, yargının nihai kararının ne olacağı belli değil. Böylesine hukuki bir sorun yumağına dönüşmüş bir işe kredi vermek konusunda bankalar haklı olarak çekindiler.''
''HAYIR, ÖYLE BİR ŞEY YOK''
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Bankalara kredi vermeyin'' şeklinde siyasi bir etki, baskı olduğu söylentilerinin hatırlatılması üzerine de, şunları kaydetti:
''Bankalara, 'kredi vermeyin' diye bir siyasi baskı yok. Hayır, öyle bir şey yok. Çünkü işin içinde 2 tane de özel banka var, bu sadece kamu bankalarının yaptığı bir iş değil. 4 banka bir araya geliyorlar, hukukçuları çalışıyor ve anca beraber kanca beraber. 4'ü ya beraber girecekti ya da 4'ü geri çekilecekti. Bu bankaların hukukçuları buluştular, hafta sonu çalıştılar, ettiler baktılar ve 'biz risk görüyoruz. Bu haliyle bu krediyi vermemiz bankalarımızı riske atmak anlamına gelir' dediler ve krediyi vermeme kararı aldılar.''
''HIZLI BÜYÜMENİN GETİRDİĞİ BİR ENFLASYONİST BASKI, ŞU ANDA YOK''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hızlı büyümenin getirdiği bir enflasyonist baskının şu anda olmadığını belirterek, ''Türkiye'deki ısınma daha çok hızlı büyümenin getirdiği bir yüksek cari açık tablosu'' dedi.
Babacan, TRT Türk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, cari açıkla ilgili bir soru üzerine, ekonomide ısınma tabirinin ağırlıklı olarak büyüme ile beraber enflasyonun da yükselmesiyle anıldığını belirterek, ''(Isınma nedir?) diye sorduğunuzda ilk tanımı budur. Bizde o anlamda hızlı büyümenin getirdiği bir enflasyonist baskı şu anda yok. Türkiye'deki ısınma daha çok hızlı büyümenin getirdiği bir yüksek cari açık tablosu'' dedi.
Enerji faktörünün cari açığı kaçınılmaz şekilde artıran bir numaralı faktör olduğunu ifade eden Babacan, geçen sene cari açığın 48 milyar dolar, enerji ithalatının ise 37 milyar dolar olduğuna dikkati çekti. Babacan, şöyle devam etti:
''Bunun dışında cari açık niye yüksek diye rakamlara bakacak olursanız, bizim sanayicimiz, üreticimiz, iş dünyamız harıl harıl yatırım harcaması yapıyor ve bunların bir kısmını ithal ediyor. En hızlı ithalatın arttığı gruplardan bir tanesi yatırım ürünleri ithalatı. Biz bundan çok korkmuyoruz açıkçası. Niye? Bugünün makine ithalatı, yarının ürün ihracatıdır. Hızla büyüyen bir ekonomik yapıda, hızla büyüyen bir yatırım tablosunu beraber düşündüğünüzde ona bağlı olarak cari açıkta geçici yükselmeler olabiliyor. Bu bizi çok korkutmaz açıkçası.''
Enflasyon hedeflerinin yüzde 5,5 olduğunu da anımsatan Babacan, ''Enflasyonla ilgili gelişmelerde hep şuna bakıyoruz. Sebep nedir? Eğer sebep aşırı bir talep, üretim kapasitesiyle orantısız bir talepse, o zaman tehlikeli ve tedbir gerekir. Ama öyle bir tehlike yok. Dışarıda petrol fiyatı artmış, bizde de fiyatlar artmış. Bu enflasyon açısından o kadar korkutucu bir tablo değil. Bugün için para politikalarını etkileyecek bir tablo değil'' diye konuştu.
CARİ AÇIK
Cari açığın Mart ayında bir miktar yüksek çıkışının mart ayına özel sebepleri bulunduğuna işaret eden Babacan, bazı uluslararası şirketlerin Mart ayı sonunda bilançolarının çıktığını ve söz konusu şirketlerin bu bilançolarla ilgili temettülerinin bir kısmını yurt dışına transfer ettiğini anlattı.
Babacan, ''O zaman da cari dengede bir eksi olarak kaydediliyor. Mart ayına özel bir gelişme. Yani genel dengelerde, ödemeler dengesinin genel trendinde biz, ciddi bir bozulma görmüyoruz. Daha çok mart ayına özel bir sonuç bu. Dolayısıyla trendlerle ilgili ciddi bir endişemiz bugün için yok'' dedi.
MERKEZ BANKASI BAŞKANININ DEĞİŞMESİ
Başbakan Yardımcısı Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başcı'nın 2003 yılından bu yana Merkez Bankasında başkan yardımcısı olarak görev yaptığını hatırlatarak, dolayısıyla bankanın içini, işleyişini, son yıllarda alınan bütün kararları, politikaları bildiğini ve 2003'den bu yana Para Politikası Kurulu üyesi olduğunu anlattı.
''Dolayısıyla başkan değişmesiyle ilgili bir sıkıntı, en ufak bir tereddütümüz olmadı'' diyen Babacan, Başçı'nın Başkanlık kararının açıklanmasının ardından herkesin bu ismi, en doğru ve en çok beklenen isim olarak tescil ettiğini söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
''Dolayısıyla orada en ufak bir sorun yok. Ama dünyada şartlar çok hızlı değişiyor. Şu anda dünyada bugüne kadar görülmemiş miktarda bir likidite pompalanmış durumda. Bunun çoğu da karşılıksız basılan dolar ve avro ile oluşmuş durumda. Likiditenin bu kadar bol olduğu ve bir bakıma bu kadar delice hareket ettiği bir dünyada, Merkez Bankasının para politikalarına çok çok dikkat etmesi gerekiyor. Dolayısıyla şu anda risklerin daha çok yükseldiği ve dışarıdan gelebilecek dalga ihtimalinin daha çok arttığı bir dönem yaşıyoruz.
Onun için olabilecek her türlü senaryoya karşı Merkez Bankamızın ve ilgili bütün kurumlarımızın hazırlıklı olması gerekiyor. Merkez Bankamızın sağladığı güven çok çok yüksek bir noktada. Bunun en güzel göstergesi TL'ye olan güven, Hazine'nin borçlanma faizleri, enflasyonun ilerideki duruşu. Merkez Bankamızın karşılıksız para basma ihtimali belirse ya da öyle bir algılama olsa bugün ne enflasyonu, ne faizleri buralarda tutmanız mümkün değil.''
Babacan, Merkez Bankası'nın aldığı önlemlere ilişkin soru üzerine de sıcak para olarak tanımlanan sermayenin Türkiye'den önemli ölçüde çıktığını ve istenilen türden sermayenin yani kalıcı sermayenin Türkiye'de var olmaya devam ettiğini söyledi.
Mart ayında doğrudan sermaye girişinde önemli bir sıçrama olduğuna işaret eden Babacan, son 12 aylık dönemde cari açığın 60 milyar dolar olduğunu ancak, bu rakamın çok üzerinde de sermaye girişinin yaşandığına dikkat çekti.
Babacan, Türkiye'nin rezervlerinin artmış durumda olduğunu da ifade ederek, ''Bir yandan cari açık diyoruz ama bu fazlasıyla finanse ediliyor. Niye finanse ediliyor? Çünkü Türkiye'de güven ortamı var. Ben hep şunu söylüyorum. Cari açığın finansmanından korkmamak lazım. Eğer Türkiye'de bir güven ve istikrar ortamı varsa ve Türkiye'de makul getiriler varsa, sermaye niye gelmesin ki'' dedi.
BANKACILIK SEKTÖRÜ
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 8,9 oranında büyüdüğünü anımsatarak, buna bağlı olarak kredi hacminin de çok genişlediğini söyledi.
Hızlı kredi artışının ve kredideki artışa dayalı, tüketime dayalı bir ekonomik büyümenin beraberinde cari açığı da oluşturduğunu belirten Babacan, 2011 yılında cari açığın makul seviyelerde kalmasını sağlamanın bir yolunun da bankaların kredi hacminin üzerine sınırlamalar getirmek olduğunu kaydetti.
Bankacılarla toplantı yaptıklarını, BDDK'nın kredi kartlarıyla, konut kredileriyle ilgili ek tedbirler getirdiğini hatırlatan Babacan, alınan tedbirlerle 2011 yılındaki büyümenin, kredi hacmindeki büyümenin kontrollü götürülmesiyle daha kontrollü bir cari açık rakamıyla bu yılı bitirebilmenin amaçlandığını ifade etti. Babacan, bazı bankaların itirazlarına da değinerek, şöyle devam etti:
''Biz tedbirleri getirince ne kredi artışını gerçekleştirebilecekler, ne de o arzu ettikleri kar noktasını yakalayabilecekler. Çıkan seslerin, itirazların sebebi açıkçası bu. Bizim attığımız adımlar makro ekonomik dengeler açısından doğru. Bundan asla taviz yok. Bazı bankalarımız belki bu sene o arzu ettikleri, hayal ettikleri karı sağlayamayacak ama bu seneyi hep beraber istikrar açısından inşallah sapasağlam götüreceğiz. Türkiye'nin makro ekonomik istikrarı en çok bankaların hayrına.
Bu karşılıklı anlaşma gerektiren bir durum değil. Biz istişare yaparız, herkesi dinleriz. Ama devlet düzenleme yapar, bankalarda buna uyar. Biz bunun çok geniş istişarelerini yaptık. İtiraz eden bankaların ekonomik analiz yapan birimlerine sorun. 'Bu kararların hepsi doğru kararlar Sayın Bakanım diyorlar'.
Attığımız adımlar, bunların hepsi doğru adımlar. Biz istişarelerimizi yaptıktan sonra devlet olarak düzenlememizi yaparız, bankalarda buna uyarlarlar. Yani bir anlaşma, karşılıklı illa mutabakatla yüzde yüz konsensüsle olacak işler değil.''
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.