Buradaki konuşmayı partinin eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yapması gerektiğini ancak tutuklu oldukları için kendisinin konuştuğunu belirten Baluken, şu ifadeleri kullandı:
“Demirtaş'ın iddianamesi tutuklandıktan 90 gün sonra hazırlandı, duruşma tarihi 6 ay sonraya verildi. Nasıl hukuktan söz edeceğiz? Tutuklandığı günün 6 ay sonrasına duruşma günü veriliyor. ‘Türkiye’de özgür ortamda demokratik siyaseti yürütmenin koşulları vardır’ gibi bir tespit yapıp, nasıl halka anlatacağız?"
"Hayır demek en çok bizim hakkımız"
Referandumun meşruiyetinin tartışmalı olduğunu ifade eden Baluken, kampanya özgürlüğü vurgusunda bulundu. Hapisteki HDP'lileri hatırlatarak, 'hayır' demenin en çok kendilerinin hakkı olduğunu söyledi:
"Nerede görülmüş bir partinin eş genel başkanları, binlerce il, ilçe, belediye eşbaşkanı tutukluyken yapılan seçime adil denilsin. Bu koşullarda yapılacak referandumun meşruiyeti tartışmalıdır. 12 Eylül’de yüzde 92 evet oyu alındı. Ama hemen ertesi gün meşruiyet tartışması açıldı. Aynı nehirde bir kez daha yıkanmanın, aynı hatayı yapmanın anlamı yok. Bu paket, yapılış itibarıyla meşru değil. Ben oy kullanamadım, yasama hakkım gasp edildi. Oy hakkı, söz hakkı gasp edilmiş bir parti olarak bu pakete en güçlü şekilde ‘Hayır’ demek bizim hakkımızdır. Sandığa atılacak her oy, sokağa çıkma yasaklarını, ablukaları oylama olacak. Kentleri yakıp yıkan uygulamaların oylaması olacak."
"Hep ‘Barış için geç’ denseydi..."
Baluken, sağlık gerekçesiyle tahliye edilen eski Mardin Belediye eş Başkanı Ahmet Türk'ün "Biz de yanlışlar yaptık" diyerek barış çağrısında bulunmasına “Geç olmuştur. Bundan sonra örgütün diz çöküp bu terör faaliyetlerini yapamamasından başka bir düşünce söz konusu değildir” cevabını veren Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’u eleştirdi:
“Ahmet Türk’ün barış çağrısına ‘Çok geç kaldınız’ diye cevap veriyorlar. Biz barış için asla geç olduğunu düşünmüyoruz. Tarihte ‘Barış için geç’ diyen siyasetçi bulamazsınız. Terörün, savaşın en yoğun olduğu dönemlerde, barışın ihtiyaç duyulduğu için gündemleştiğini görürsünüz. O an, barışın gündemleşmesi gereken andır. Hep ‘Barış için geç’ denseydi, hiçbir savaş bitmez, insanlar ve insanlık biterdi.”
Medyaya eleştiri: Tek bir gerçek kırıntısını topluma anlattınız mı?
Baluken, kendilerine düzenlenen operasyonların hukuksuz olduğunu söyleyerek medyayı da eleştirdi:
"Mevcut durum kanıksanmış. Oysa cumhuriyet tarihinin en anormal durumuyla karşı karşıyayız. Meclis'te olması gerekenler cezaevinde. Bir ülkede Meclis ile cezaevi arasındaki sınır silinmişse, demokrasi açısından geri dönülemez bir sorunun alarmı çalıyor demektir. Gideceğimiz tecrit koğuşları bile önceden hazırlanmıştı. Bekletildiğimiz nezaretlerin yanında IŞİD üyeleri vardı. Farklı dosyalarda, aynı anda, farklı şehirlerde savcıları aynı anda harekete geçirecek bir mekanizma yargı sisteminde yoktur.
4 Kasım'da ‘terör operasyonu’ manşetleri atıldı. Evet bir terör vardı, HDP’yi linç etmek isteyen pespayelik terörün ta kendisiydi. HDP’yi linç etmeye çalışan medyaya soruyorum; Hakkımızdaki suçlamalarla ilgili tek bir gerçek kırıntısını topluma anlattınız mı? Hangi arkadaşımızın tek bir illegal örgütle bağlantısı iddianamelerde yer aldı mı? Hayır. İddianamelerin tamamı konuşmalarımızdır. 80 milyona sesleniyorum: Size dayatılan algı yönetimine inanmayın. Biz Meclis’te ne demişsek, sokakta da onu söyledik.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.