Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Bingöl Üniversitesi’nin 12.12.2012 tarihinde düzenlediği özel bir konferansta yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle bir açıklama yaptı: “… Biz bu yıl Zazaca ile ilgili eğitimi açarken Kürtçe'nin bir versiyonu gibi düşünmüştük. Daha doğrusu kitabı hazırlayanlar öyle düşünmüşlerdi ve biz onların uzmanlığına güvenmiştik. Ama önümüzdeki yıldan itibaren ders kitaplarımızı yazarken Kürtçe'nin bir başka versiyonu veya lehçesi gibi değil Zazaca'yı ayrı bir dil olarak sizlere sunacağız…”
En başta belirtelim, aslında Türk devleti, şimdiye kadar varlıklarını inkâr ettiği, dil ve kültürleriyle birlikte yok etmeye çalıştığı Kürtlerin, şimdi de heterojen toplumsal yapılarını kullanarak yeni politikalar denemeye, yani bu kez de Kürtleri ayrıştırmaya, Kürtlerde kimlik kayması/karmaşası yaratmaya çalışıyor. “Zazaca ayrı bir dildir” derken “Zazalar Kürt değildir” demek istiyor. Böylece Kürt toplumsal gruplarını birbirinden ayırmaya, birbirine düşürme hazırlıkları yapıyor. Biz bunu böyle algılıyoruz.
Bakan, “biz onların uzmanlığına güvenmiştik” derken, aslında Artuklu Üniversitesi akademisyenlerince hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı web sitesinde, “http://ttkb.meb.gov.tr/www/ogretim-programlari/icerik/72” linkinde yayınlanan “YAŞAYAN DİLLER VE LEHÇELER ÖĞRETİM PROGRAMI”nda geçen “‘Kürtçe’ kelimesi Kurmancca ve Zazaca lehçelerine birlikte işaret etmektedir” tanımını kastetmektedir.
Bakan Dinçer, yeni bir tanım bularak “Kürtçe'nin bir başka versiyonu veya lehçesi gibi değil Zazaca'yı ayrı bir dil olarak sunacağını” söylemektedir. Yani açıkça Zazaların Kürt olmadığını, Kürtlerden ayıracaklarını söylüyor.
Daha önce Artuklu Üniversitesi akademisyenlerinin “uzmanlığına güvendiğinden” dolayı yanlış yaptığını, aslında şimdi Bingöl Üniversitesi akademisyenlerinin “uzmanlığına güvendiğini” söylemeye çalışmaktadır. Her iki durumda şu ortaya çıkıyor. Bakanın, konu hakkında kendisinin bilgisi olmadığı ortadadır. O zaman, Bingöl’de görüp “güvendiği uzmanlık tezi veya bilgileri” açıklamak zorundadır. Güvensiz bulduğu görüş ile güvendiği görüş arasındaki farkı da karşılaştırmalı bir şekilde bakanın kendisi kamuoyuyla paylaşmalıdır. Hakkımızda bir gecede karar verirken biz Zaza Kürtlerini de ikna etmelidir.
Artuklu Üniversitesi akademisyenlerinin Kürtçe (Kurmancca, Zazaca, Soranca, Goranca ve Lurca lehçeleri) ve Kürtler (Kurmanc, Zaza, Soran, Goran ve Lur grupları) hakkındaki uzmanlık çalışmaları ve bilgi düzeylerinin ne derecede olduğunu tartışmayacağım. İsteyen bu konuda araştırma yapabilir. Ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bingöl Üniversitesi’nde, Kürtler ve Kürtçenin gerek Kurmancca gerekse Zazaca lehçesi üzerinde herhangi bir çalışmaya sahip hiç bir akademisyen yoktur. Elazığ’da Türkçü akımlar içerisinde Kürtlük hissiyatından soyutlanmış kimi akademik kadronun önüne bir proje (!) konulmuş, kendileri de bunu yürütmek zorunda kalmışlardır. Projeyi yürütmek zorunda kalmışlar ama sınavsız ve usulsüz bir şekilde aldıkları yüksek lisans ve tezsiz lisans öğrencilerine herhangi bir eğitim verdikleri de yoktur. Zaten bu konuda herhangi bir materyale de sahip değiller.
Zazaca yazınsal faaliyetlere, dilsel ve edebi çalışmalara baktığımızda, şu an piyasada birçok sözlük, gramer ve dil dersleri kitapları, ayrıca onlarca roman, öykü, şiir gibi edebi kitaplar, yine onlarca dini kitap, derleme ve çevirilerden oluşan 250’den fazla Zazaca lehçesiyle yayınlanmış kitap mevcuttur. Süreli yayınlara gelince, ilk olarak 1979 yılında yayınlanan Tîrêj dergisinden başlayarak, şimdiye kadar 39 sayısı yayınlanmış Vate dergisi, yedi sayısı yayınlanmış edebiyat sanat dergisi Şewçila, ilk Zazaca gazete olan ve şimdiye kadar 42 sayısı yayınlanmış Newepel gazetesi, yine Azadiya Welat gazetesi ve ek olarak yayınladığı Verroj gazetesi, şu an yayınlarını aktif olarak sürdürmekteler. 1996 yılından bu yana sürekli bir şekilde Zazacayı derleme ve standartlaştırma çalışmaları yürüten Vate Çalışma Grubu, yazınsal Zazacanın altyapısını oluşturmuş durumdadır. Ayrıca birçok radyo ve televizyon kanalında Zazaca programlar yapılıyor. Yine son yıllarda Diyarbakır başta olmak üzere İstanbul ve Ankara da dahil, bir çok il ve ilçede sürdürülen dil kursları var. Zazacayı yaşatmak, geliştirmek, standartlaştırmak için çalışan, sayıları yüzlerce olan bütün bu yazar, edebiyatçı, aydın veya dil aktivisti kitle, kendilerini Kürt, Zazacayı da Kürtçenin bir lehçesi olarak görüyor.
Biraz daha geriye baktığımızda, 20. Yüzyıl başlarında gelişen modern Kürt milliyetçiliğinde, bu gruba ait aydınların rolü çok büyüktür. Liceli yazar ve siyasetçi Kurdîzade Ahmet Ramiz, Diyarbekirli Dr. Fuad Berho, Mutkili dilbilimci, yazar ve siyasetçi, ilk Kürtçe alfabeyi hazırlayan Halil Hayali, Madenli siyasetçi Dr. Nafiz Zaza, kardeşi yazar ve siyasetçi Nuredîn Zaza, yine Siverekli ünlü Kürt siyasetçileri Mustafa Remzi Bucak, Faik Abik Bucak, Necmettin Büyükkaya, Dêrsim Nazimiye’den Dr. Şivan (Sait Kırmızıtoprak), Bingöl’den Sait Elçi ve Hayri Durmuş ilk akla gelen şahsiyetlerdir. Yine Bitlis ayaklanmasının (1914) lideri Gonigli Mela Selîm, Dêrsim direnişinin lideri Seyit Rıza, bunların hepsi, Kürt ulusal mücadelesinde liderlik etmiş kişilerdir. Arkalarında yürüyen milyonlarca kitle de öyledir. Hiç kimse “Kurmancca Kürtçedir de Zazaca ayrı bir dildir” dememiştir.
Prof. Qanatê Kurdo’dan tutalım, Prof. Maruf Haznedar’a, Celadet Âli Bedirhan’dan tutalım M. Malmisanıj’a, Prof. Emir Hasanpur’dan tutalım Kurdolog Prof. Kadri Yıldırım’a kadar, bütün Kürt dilbilimcileri, Kürtçeyi beş ana lehçe üzerinden tasnif etmektedir. Bunlar: Zazaca, Kurmancca, Soranca, Goranca (Hewramice) ve Lurca’dır.
Aslında Türklerin Zazaca dediği lehçeye, bu lehçeyi konuşanların kendileri ağırlıklı olarak lehçeleri için “Kırdi” veya “Kırmancki”, kimi yerlerde “Dımılki” çok az yerde de “Zazaki” demektedirler.
Bunu teyit eden Ziya Gökalp da bu konuda şöyle diyor: "... Zazalar'a gelince: Bunlar kendilerine -Arabî kâfin kesriyle- "Kırd" derler, Kurmanclar'a da "Kırdas" adını verirler. Türkler ise "Kürt" nâmını Kurmanclar'a tahsis etmişlerdir." (1)
Ziya Gökalp, Kürtleri beş ayrı toplusal gruba ayırıyor ve şöyle diyor: “Bir zamanlar Kürtleri, edebî eserlerinin tetkiki sonucunda beş grupta tasnif etmiştim. Bunlar şunlardır: ‘Kurmanc, Zaza, Soran, Gûran, Lur.”(2) Yani Zaza adı daha çok dışarıdan dayatılmış bir adlandırmadır. Örneğin, Mustafa Kemal, 21.08.1919 tarihli bir telgrafında Sivas ve Erzincan’dan söz ederken “Zaza denilen Kürtler” diyor. (3) Eğer Bakan Dinçer’in Bingöl’de keşfettiği “Zazaca ayrı bir dildir” uzmanlığı güvenilir ise, neden Evliya Çelebi, Ziya Gökalp, Mustafa Kemal ve diğerleri “Zaza denilen Kürtler” diyor? Eğer “Zazaca ayrı bir dil” ise “Zazalar da ayrı bir millet” olmalıydı?
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde “Ekrad-i Zaza” diyor. Bingöl yöresini anlatırken, birçok Kürt aşiretinin adı arasında “Zaza” adını da anmaktadır. Yani “Zaza” kavramı, tarihte bir Kürt aşiretinin adı olduğu, bu aşiretin konuştuğu lehçenin adının da “Zazaki (Zazaca)” olduğu sabittir.(4)
Tarihçi Yakut el-Hemevi (1168-1229) eseri Mucemul Buldan’da Kürtlerden söz ederken şöyle diyor: “[Kürtlerin] kaleleri çok güçlüdür. Beşnewî, Bohtî ve Zewazların kaleleri birleşiktir, Dımıli aşiretinden olanlar ise, daha çok yüksek dağlık kesimlerde yaşamaktalar.” (5) Görüldüğü gibi buradan 800 yıl önce Zazalar bir Kürt aşireti, Zazaca da bu aşiretin konuştuğu lehçedir.
“Dil” ve “lehçe” tasnifi hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Dilbilimi alanında “lehçe” ve “dil” tanımı yapılırken çerçevesi belli, kesin bilimsel kriterler yoktur. Dolayısıyla “dil” ve “lehçe” tasniflerinin bilimsellikle hiçbir alakası yoktur. Zaten dillerin tasnifi konusunda çalışan bütün dilbilimciler, dilleri veya lehçeleri tasnif ederken, bu bilimsel bir belirmedir dememişler, bu benim görüşümdür demişler. Çünkü dil veya lehçe (diyalekt) kavramlarının kendi tanımları bile tartışmalıdır. Örneğin, kimi dilbilimciler elit tabakanın konuştuğu ile halk tabakasının konuştuğu aynı dili bile farklı diller veya lehçeler olarak tasnif ederken kimi dilbilimciler aynı dilin standartlaşmış versiyonunu “dil”, standartlaşmamış versiyonunu ise “lehçe” olarak tanımlamışlar. Kimisi de farklı yerlerde konuşulan ve önemli gramatik farklılıkları olan dilleri “lehçe” olarak tanımlamış. Örneğin, Kaşgarlı Mahmut, Oğuz Türkçesini yani Anadolu Türkçesini, Azerice, Kırgızca, Özbekçe, Gagavuzca, Uygurca, Kazakça, Tatarcayı “lehçe” olarak tanımlamaktadır. Bunların tümünün ortak adının “Türkçe” olduğunu söylemektedir.
Son dönemlerde türeyen ve çok ilginçtir sadece Kürt karşıtlığı temelinde “Zazacılık” yapan, en çok da Zazacayı geliştirenlere karşı düşmanlık yapan kimi kişilerin “Zazaca ayrı bir dildir” tezi, sadece Kurmanc ve Zaza Kürtlerinin neden birbirlerini rahatlıkla anlamadığı yorumu üzerine kuruludur. Çok ilginçtir, Bakanı Dinçer’i bir gecelik misafirlikte ikna eden Bingöl Üniversitesinin Zazaca ve Kurmanca bilmeyen akademisyenlerinin de tezi budur. Yani, diyorlar ki, iki kişi yan yana geldiğinde birbirlerini anlamıyorlarsa o zaman konuştukları diller ayrı dillerdir. Oysa “anlama” veya “anlamama” sübjektif yani öznel bir durumdur. Bunun dil tasnifiyle, bilimle herhangi bir alakası yoktur. Bu durum, Türklerde de öyledir. Okul okumamış standart dili tanımamış bir Erzurum Türkü ile bir Ege Türkünü yan yana getirin, birbirlerini anlamazlar veya anlamakta çok zorluk çekerler. O zaman neden Erzurum Dadaşı ile Ege Efesi ayrı milletler, ayrı dilleri konuşanlar olmuyor da Zazaca ayrı dil oluyor?
İsveççe-Norveççe örneğininde görüldüğü gibi, bazen konuşanları birbirlerini çok rahatça anlamalarına rağmen, konuştukları diller aynı sayılmıyor. Kimi durumlarda ise, konuşanları birbirlerini anlamadıkları halde, konuştukları dil aynı kabul ediliyor. Örneğin, Pekin Çincesi ile Şanghay Çincesini konuşanlar, birbirlerini hiç anlamamalarına rağmen, her iki kesimin konuştukları da Çince olarak kabul ediliyor. Irak Arapları ile Mısır veya Tunus Arapları da birbirlerini anlamıyorlar. Ama kimse onların konuştukları dil için “ayrı dildirler” iddiasında bulunmuyor. Fakat Kürtler, “sömürge bile olmayan bir halk” olduklarından bir gecelik misafirlikte kaderleri hakkında kararlar veriliyor!
Sonuç olarak, Artuklu Üniversitesi akademisyenlerince hazırlanan “KURDÎ 5 Kurmancî” ve “KURDÎ 5 Zazakî” ders kitaplarında kullanılan tanımlar, dil, terminoloji ve kitabın hazırlanma metodu doğrudur. MEB sitesinde şu anda yayında olan “YAŞAYAN DİLLER VE LEHÇELER ÖĞRETİM PROGRAMI”ndaki “‘Kürtçe’ kelimesi Kurmancca ve Zazaca lehçelerine birlikte işaret etmektedir” tarifi de doğrudur. TRT6 kanalının diğer yanlışlarına yönelik eleştirilerim şu an saklı kalmak kaydıyla, Kürtçenin Kurmancca, Zazaca ve Soranca lehçelerinin “Kürtçe” adı altında birlikte kullanılması da doğrudur.
Tarih boyunca kullanılan Kurmanc ve Zaza Kürtlerinin de dahil tüm Kürtlerin kullandığı, araştırmacıların, dilbilimcilerin tarif ettiği tanım budur. Eğer bakan “Zazacayı ayrı bir dil” olarak “Zazaları ayrı bir millet” olarak suni tarifler icat edecekse, şu anda kestiremediği çok karmaşık durumların, yeni kargaşaların hazırlayıcısı ve sorumlusu olacağını da tahmin etmek durumunda olmalıdır.
Tarih boyunca kendimizi ve dilimizi nasıl tarif etmişsek öyledir. Milletimizde böylesine ağır kimliksel travmayı oluşturacak zoraki tariflerin yeri yoktur. Hiç kimsenin böyle bir durumu yaratmaya hakkı da yoktur.
Roşan Lezgîn
www.zazaki.net
(1) Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosoyolojik Tetkikler, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1992, s. 27
(2) Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosoyolojik Tetkikler, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1992, s. 24
(3) Mustafa Kemal, Nutuk, Cilt: I (1919-1920), Devlet Matbaası, İstanbul, 1934, s. 72
(4) Evliya Çelebi, Seyahatname, Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat Kitaplığı, 305 n.yazma, 3. Kitap, vrk. 85-b ve vrk. 88-b
(5) Yakuti, Mucemul-Buldan, Mısır Baskısı, Cild 4, s. 415, Aktaran: Yekta Lezgîn & Roşan Lezgîn “Vanê ‘Şaîrî Sey Ecacê Pêlê Behran a…’ Ê Mi, Ez Anî Nîya”, Vate: Kovara Kulturî, Nr. 16, Stockholm Zimistan-2000, s. 49
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.