O gün geldi galiba. Irak Kürdistanı’nın Bağımsız Kürt Devleti olarak tarih sahnesine çıkışı bugün olmazsa yarın gerçekleşecek gibi konuşuluyor. Bu gelişmeyi pek sürpriz sayan da yok. Zira de facto bir Kürt Devleti zaten vardı deniliyor.
Peki, Irak Kürdistanı’nda Bağımsız Kürt Devleti’nin ilanı Büyük Kürdistan idealinin sonu mu yoksa bir aşaması mıdır? Yani, Irak’da kurulacak bir Kürt Devleti’ni Türkiye, Suriye ya da İran Kürtlerinin kopuşu izler mi?
Sadece IŞİD üzerinden okunmamalı
Bugüne kadar beklenmesinin temel nedeni, bu soruya kesin bir yanıt verilememesiydi. Bu bağlamda, Irak Kürdistanı’nın kaderi de hiçbir zaman yalnızca Irak’la ilgili olmadı. Son tahlilde belirleyici olan her zaman dört parça Kürdistan ölçeğinde Kürt sorununun geleceği oldu. Bu gerçek değişmiş değil. Dolayısıyla, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık ilanını son IŞİD krizi üzerinden okumak yeterince açıklayıcı olmaz. Nihayetinde bir ‘Bağımsız Kürt Devleti’ kurulacaksa bu, Irak’ın çöküşü kadar Kürdistan’ın diğer parçalarının inşasıyla da ilgili olacaktır.
Bu noktada altı çizilmesi gereken şu ki, Kürdistan’ın yönetiminde artık Kürtlerin dışarıda bırakılması düşünülemez. Ancak Kürtlerin yönetime nasıl dahil olacağı henüz meçhul. Bugünün koşullarında Kürt sorunu da büyük ölçüde bu meçhul etrafında şekilleniyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY)’nin bu süreçte alacağı tutumsa herkes için hayati önem taşıyor. Türkiye’nin İmralı sürecinde KBY’yi bir çözüm bileşeni olarak denkleme dahil etmesi de bu yüzden.
KBY’nin bu rolü yeni de değil. Fakat bugüne kadar söz konusu rolü Irak Kürdistanı sınırları içinde oynuyordu. Özetle söylemek gerekirse, Türkiye kendisi için sorun yaratan Kürtleri sınırın öte yanına sürüyor, KBY de bazen savaşarak bazen uzlaşarak bu Kürtlerle baş etmekte Türkiye’ye yardımcı oluyordu.
Türkiye söz sahibi olmayı amaçlıyor
Bu kazan-kazan formülü bugüne kadar büyük ölçüde işe yaradı. Nihayetinde, Türkiye ‘terör‘den kurtuldu, KBY de büyüdü. Bu bağlamda, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı konusunu ‘Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bir sonuç’ olarak değerlendirmek en iyimser tahlille naiflik olur. Türkiye’nin Irak Kürdistanı’nın bir devlet olarak yapılanmasının en önemli aktörü olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
Son birkaç yılda olup bitense, bu ‘kazan-kazan’ formülüne yeni bir ayar verilmesine işaret ediyor. Nitekim, sorun yaratan Kürtlerin sayısı artık Irak Kürdistanı’na sıkıştırılamayacak kadar çok. Üstelik, geriye döndürülemez bir siyasal bilinç oluşmuş durumda. Bugün Kürt kimliğinin referans sınırları dört parça Kürdistan üzerinden şekilleniyor.
Diğer yandan, özellikle medya ve gelişen ekonomik ilişkiler yoluyla Kürtler arası entegrasyon hızla artıyor. Bu durumda KBY’nin rolü Irak Kürdistanı sınırlarını aşan bir ölçekte yeniden tanımlanıyor. Zira Kürdistan’ın yönetiminde bundan böyle Kürtler olacaksa, bunun nasıl olacağı kadar kimler eliyle olacağı da önem kazanıyor. Dolayısıyla, Türkiye yalnızca ekonomik çıkarları gereği değil, aynı zamanda Kürdistan’ın yönetiminde söz sahibi olmayı sürdürebilmek için de KBY’yle işbirliği yapıyor.
Ankara’nın desteğinin sınırları var
Nihayetinde Türkiye, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığını ‘Büyük Türkiye’nin bir aşaması haline getirebildiği ölçüde destekliyor ve böylelikle Büyük Kürdistan idealinin de önüne geçebileceğini hesaplıyor. Zira şu bir gerçek ki, KBY’nin bir Kürt Devleti kurmayı başarması her şeyden önce Kürdistan mücadelesi veren diğer siyasi hareketleri zayıflatır. Bir devlet olmanın yaratacağı psikolojik üstünlük ve ekonomik kaynaklar üzerinde tekelleşmenin sağlayacağı güç, KBY’yi Kürtler için bir çekim merkezi haline getirir.
Kaldı ki, 2003’den bu yana zaten bu yönde bir gelişme somut olarak izlenebiliyor. Dolayısıyla KBY’nin diğer parçalarda yaşayan Kürtler üzerindeki etkisi artar. Öte yandan, kurulacak Kürt Devleti’nin, güvenliği her zaman öncelikle komşu ülkelerin tehdit algısına bağlı olacağından, diğer parçalardaki Kürtlerin geleceği bir anlamda ipotek altına alınır.
PKK’nin Rojava vurgusunun sebebi açık
Bu durumda en başta PKK’nin büyük ölçüde sonuçsuz bir başarı hikayesi olarak kalacağını öngörmek zor değil. Zira PKK de bu yüzden Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığına karşı çıkıyor. Meşru ve güçlü bir Kürt iktidarı karşısında uluslararası ‘terör örgütleri’ listesinden yer alarak politik alanda etkinliğini koruyamayacağını biliyor. Bu çerçevede ‘terörist‘ sayılmasına neden olan Türkiye Kürdistanı politikasını ‘Demokratik Cumhuriyet’ parantezine alırken, hızla Rojava üzerinden meşru bir iktidar kurmaya çalışmayı reel politiğin bir gereği olarak tercih ediyor.
Bu bağlamda, “Çözüm sürecinde neler oluyor?” sorularına, sanki Türkiye Kürdistanı’nda her şey hallolmuş gibi “Çözümün önünde en önemli engel Türkiye’nin Rojava siyaseti” diye yanıt veriyor. Aslında Rojava ölçeğinde de yaşanan tıkanıklığın aşılması kolay görünmüyor ama henüz somut bir alternatif geliştirilemediğinden, ‘bekle gör’ politikası izleniyor.
Bu arada Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığını ilan etmesi KBY içindeki dengeleri de tehdit ediyor. Zira bugünün şartlarında bir bağımsızlık, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin yokluğunda ve Goran’ın yükselişi sürecinde zayıflayan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) karşısında, Kürdistan Demokrat Parti (KDP)’nin gücünü konsolide etmesi anlamına geliyor.
Kerkük tam bir piyango
KYB bu düşüşün önüne geçmek için aylardır direniyor. En son seçimlerde Süleymaniye Valiliği’ni Goran’ın kazanmasına rağmen bu makamı teslim etmiyor. Öte yandan Kürdistan Parlamentosu’nda kaybettiği sandalye sayısını, İran desteğiyle Irak Parlamento seçimlerinde artırdığı oylarla tahkim etmeye çalışıyor. Nihayetinde, Kürdistan seçimlerinden üçüncü parti olarak çıkmasına rağmen, aylardır oluşmasını engellediği yeni hükümet içinde Başbakan Yardımcılığı koltuğunu almayı başarıyor. Tam bu süreçte Kerkük’ün tümüyle peşmerge kontrolüne geçmesiyse, KYB için adeta bir piyango sayılıyor. Zira herkes biliyor ki, Irak Kürdistanı’na dahil bir Kerkük daha güçlü bir KYB anlamına geliyor.
Ancak Kerkük’ün bağımsızlık durumunda Irak Kürdistanı sınırları içinde sayılması öyle kolay görünmüyor. Onun için KBY Başkanı Mesud Barzani, tam da Başbakan Neçirvan Barzani’nin Türkiye’yi ziyaret ettiği ve İran’ın Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığına karşı olduğunu açıkladığı gün Kerkük’ü ziyaret ederek, “Kerkük için gerekirse peşmerge olur, elime silah alırım” diye demeç veriyor.
Kürtler Kerkük’süz bağımsızlığı kabul etmez
Dolayısıyla, Kerkük’ün bağımsızlık müzakerelerinin odağında olduğunu öngörmek zor değil. Bu durumda öngörülmesi zor olamayan bir başka şeyse, Kürtlerin Kerkük’süz bir bağımsızlığı kabul etmeyeceği. Son tahlilde, Kerkük’ün ve daha da ötesinde Irak Anayasası’na göre kaderi yapılacak referanduma bağlanan tartışmalı bölgenin tümüyle KBY kontrolüne bırakılması karşılığında bağımsızlık ilanının ertelenmesi Kürtler için ihtimal dahilinde tutuluyor.
Ezcümle, her ne kadar Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı için tüm koşullar hazır ve ilanı bugün ya da yarınmış gibi görünse de, henüz hiçbir şey ‘son‘lanmış değil. Ancak hiç kuşkusuz tüm bu gelişmeler önemli bir ‘aşama‘. Neyin bir ‘aşaması‘ olduğu içinse biraz daha beklemek ve sabretmek gerekiyor.(diken.com.tr)
ARZU YILMAZ
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler doktora öğrencisi. Kürdistan’da Kürt mülteciler konusunda çalışıyor. Doktora tezinin alan araştırması için üç yıl Irak Kürdistanı’nda kaldı. Bu süre içinde Duhok Üniversitesi’nde ders verdi. Daha önce yine Ankara Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Kadın Çalışmaları alanında yüksek lisans yaptı. İki yıldır Radikal 2’de Kürt ve Kürdistan sorunu hakkında yazıları yayınlanıyordu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.