Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk “Artık partner AKP değil, seküler güçler” değerlendirmesi üzerine kendisine yöneltilen “Taş attığı askeri göreve çağırıyor, darbeci” eleştirilerine “Bir taş attım, AKP’nin 40 akıllısı halen o taşla uğraşıyor! Ben askeri de taşlamadım, onları darbeye de çağırmadım. Hem çağırsam gelirler mi Allah aşkına?! Bu jargon eskidi” karşılığını verdi.
Tuğluk, “AKP partner değil, resmi muhatap. CHP de bu kafayla partner olamaz” derken, “2015 seçimlerine giderken süreç bitmez, ama yürümez de” görüşünü dile getirdi.
“Kobani’den sonra çözüm süreci ve AKP’nin tükenişi” başlıklı yazısı tartışma yaratan Tuğluk, konuya ilişkin soruları yanıtladı:
- Süreç bitti mi, durakladı mı?
Süreç bitmedi ama ciddi bir kriz içinde ve Kürt siyaseti olarak AKP’ye rağmen çözüm süreci konusunda güçlü argümanlar oluşturamazsak, bu kriz derinleşerek sürer. Kobani eylemlerinden sonra süreç adeta sil baştan ele alındı. İşte “kamu güvenliği” denilerek Kürt hareketi ve siyasetinden “mutlak eylemsizlik” pozisyonuna geçmesi istendi. Yol haritası dedikleri 6 başlığın ilk maddesi de buydu. “AKP’nin ihsan etmesini bekleyin” diyorlar hepimize. Tek taraflı, dayatmacı ve şartlı şurtlu bir süreç yürütmek istiyorlar. Velhasıl süreç bitmedi ama yürümüyor da!
- Partner olacak ‘seküler güçler’ kim?
Kanımca “muhataplık” ve “partner olma” konusu birbirine karıştırılıyor. Ben, AKP partner olmaktan çıktı, dedim. Bu rol gereğidir. Hükümet olarak ise elbette ki sorunların resmi muhatabı konumundadır. Bu da iş gereğidir. Ancak hem Türkiye’nin demokratikleşmesinde hem de Kürt meselesinin çözümünde artık rol sahibi değildir. AKP ile artık demokratik ve barışçıl süreç yürütülemez. Zira zihniyeti ve anlayışı buna imkân vermez. Ancak mücadeleyle demokrasiye duyarlı hale getirilebilir.
- Kobani’de yaşananlar sekülerliğin öneminin daha iyi kavranmasını mı sağladı?
“Siyasal İslam” denilen anlayış karşısında kültürel İslam anlayışının giderek hem yaşam tarzı, hem temsil, hem de inanç özgürlüğü açısından değer kazanacağını düşünüyorum. AKP’nin de dahil olduğu siyasal İslam belki bir süre daha varlığını sürdürebilir ama yavaş yavaş önce parçalanacak, sonra orta sınıflar üstü ve kültürel İslama el pençe duracak! “Siyasal-kültürel İslam” ayrımı Ortadoğu siyasetinin şu an en merkezi teması durumundadır. Obama’nın Hakan Fidan’ı işaret ederek “Hangi radikallerle iş tuttuğunuzu biliyoruz” demesi kritik bir uyarı ve dönemeçtir. Şimdi Kobani’de o uyarının gerekleri yapılıyor. IŞİD çetesinin daha uzun süre gündemde bir sorun olarak kalacağı anlaşılıyor. Ancak, kanımca bu sorunla en çok iştigal edecek olan ülke Türkiye olacaktır. Zira, AKP gırtlağına kadar IŞİD’le ilişki batağındadır. Bu yüzden koalisyona rağmen pozisyon değiştirmekte zorlanıyor. İşin içinde olan birçok devlet bile IŞİD belasından nasıl kurtulacağı paniğini yaşarken, AKP çizgisi tam tersine giderek bu radikalizmin bir türevi gibi davranmaktadır. Mezhepçilik, dincilik, iktidarcılık ve yolsuzluklar ile siyasi kurumlardaki yozlaşma ve demokrasiyi kafa saymaya indirgeme tam da Türkiye’yi DAİŞ’in (IŞİD) kaymak ülkesi haline getirmiştir. Bu durum öteki/diğer tüm toplumsal kesimleri ciddi olarak tedirgin ediyor haliyle. Seküler güçler, işte bu dinciliğin ve mezhepçiliğin yaratacağı kırılmadan/çatışmadan kaygı duyan tüm diğer toplumsal/sivil kesimlerdir.
Kılıçdaroğlu, ‘Biz partner olmayız’ dedi...
CHP, Kürt meselesinde ciddi bir yenilenme ve demokratik paradigma oluşturmadan zaten Kürtlerle partner olamaz bu kafayla. “Öcalan’la görüşmeye karşıyız” diyor. Oysa Kürt hareketinin şu an en meşru figürü Öcalan’dır ve toplumsal güçlerin çoğu kendisiyle kurulan diyaloğu desteklemektedir. Ama Mustafa Kemal’in partisi CHP’nin genel başkanı ise halen 1921 anlayışının bile gerisindedir. AKP ideolojisi ne kadar sorunsa, CHP’nin dogmatik-ulusalcı ve Kemalist çizgisi de bir o kadar sorundur bu ülkede. Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye siyasetinde ciddi çözülmeler, ayrışmalar olacak, buna şu an en hazırlıklı güç Kürt hareketi. CHP bu yeni dönemin trenini de kaçırdı.
‘Askeri ben çağırsam gelir mi Allah aşkına!’
- ‘Taş attığı askeri göreve çağırıyor’ eleştirilerini nasıl karşıladınız?
Gülüp geçiyorum. Bir taş attım, AKP’nin 40 akıllısı halen o taşla uğraşıyor! Önce “Vay askere nasıl taş atarsın nankör” dediler ve askerin önünde siper oldular. Bir yazı yazdım, bu kez de “Vay nasıl askeri yardıma çağırırsın” diyorlar. Ben askeri de taşlamadım, onları darbeye de çağırmadım. Hem çağırsam gelirler mi Allah aşkına?! Taş meselesi bir saldırı karşısında refleksti ve o ana ait bir davranıştı. AKP’ye angaje yazar-çizerler o kadar tutarsızlar ki... Bir dönem hepsi cemaatçiydi. Derken Ergenekon dedikleri kütleyle haşir neşir oldular. Kürt hareketine öfke doluydular. Şimdi sayın Öcalan’ı yere göğe sığdıramıyorlar. Yani tamamen sultanın gölgesinde yaşayan şehzadeler gibi “âlâ” deyip duruyorlar. Bir özeleştiri konusudur ama Gezi sürecinde, 17 Aralık sürecinde ve en nihayetinde Kobani eylemlerinde Kürtler farklı davransalardı şu anda Türkiye’deki iktidar denklemi nasıl olurdu? Bir düşünsünler bir zahmet. Kürtlerin darbeyle, darbecilerle ne işi olur? 90 yıldır cefasını çeken biziz. Ama darbelerden en çok yararlanan kesim onlardır. Kalkmış “darbecileri çağırdı” diyorlar. Bu kadar ucuz davranmasınlar. Bu jargon eskidi, tedavülden kalktı. Yaratıcı olsunlar, yeni şeyler bulsunlar. Ayrıca Erdoğan’ı Mursileştiren bizzat kendileridir! Kürt siyasal hareketi sol bir harekettir. Bu sayın Öcalan’ın çizgisidir. Mücadelemiz bu demokratik, sol ve seküler çizgiyi esas alarak yoluna devam edecektir.
2015 seçimleri öncesinde süreçle ilgili ne öngörüyorsunuz?
AKP hükümeti Rojava’da kantonlara dayalı bir irade istemiyor. IŞİD’i Kürtlerin başına bu sebeple saldılar. Ama kısa süre içinde düşüreceklerini zannettikleri Kobani müthiş bir direniş sergiledi. IŞİD çeteleri geriletiliyor. Küresel güçler Kürtlerin direnişini destekledi. AKP’nin tüm planları berhava oldu. Şu an ABD öncülüğündeki koalisyonla karşı karşıyalar. Velhasıl, Kürtler yeni ittifak ve kurgulamalarla sahnede iken, Türkiye giderek pozisyon kaybediyor. Bu da “süreci” etkiliyor. AKP özellikle de Öcalan’a karşı “süreci” bir tehdit gibi kullanıyor. “En çok zararı o görür” diyorlar. “Tahmin edemeyeceğiniz şeyler yaşanır” diyorlar. Süreci araçsallaştırarak Kürt hareketini tavize zorluyorlar. Yeni dayatmalarla süreci krize sürüklüyorlar. Seçime kadar süreç bu haliyle gider sanırım. Bitmez ama yürümez de! Çatışmasızlık da korunur. Ancak demokratik eylemselliklerle AKP’yi adım atmaya zorlayacak Kürt hareketi. Eğer Kobani eylemlerinde olduğu gibi halka dönük saldırılar olursa, süreç tümden ortadan kalkabilir. Bu risk vardır. Esas hassasiyet Kobani ve Rojava yaklaşımındadır. Türkiye devleti ve hükümeti Kürtlerle barışacaksa Rojava’daki iradeyi ve statüyü tanımak zorundadır. (Cumhuriyet)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.