ABD Büyükelçiliği’nin AKP’nin katıldığı 2002’deki ilk MGK hakkındaki raporu: "Sezer ve asker, Gül’e ‘Kamuda başörtüsünü tartışmak yok"
Taraf gazetesinin yayınladığı Wikileaks Türkiye belgelerinde AK Parti'nin MGK ile ilk tanışmasından ilginç ayrıntılar yer alıyor.
10Aralık 2002 tarihli “kişiye özel” ibareli telgrafı, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden Müsteşar Robert Deutsch kaleme almış. İşte başlığı, “Türkiye’de Karar Verme Süreci: AK Parti’nin Milli Güvenlik Kurulu’yla Tanışması” olan telgrafın tam metni:
(1)ÖZET: Birbirinden tamamen farklı ve iyi konumdaki kaynakların (Büyükelçiliğin irtibatta olduğu farklı çevrelerden kişiler kastediliyor) öngördüğü üzere, İslamî etkilenimli AK Parti hükümeti, iktidara gelişinden sonraki ilk Milli Güvenlik Kurulu toplantısı olan 29 kasım buluşmasında, “mürteci” İslam’ın teşkil ettiği tehlikeler konusunda bir nutuk dinledi. (AK Partili Başbakan Gül‘e, 9 aralıkta, Genelkurmay Başkanı’na yaptığı nezaket ziyareti sırasında “irtica tehlikesi” konusunda ayrıca bir brifing dinletildi.) Bu nutuk, Türklerin, seçilmiş hükümetlerle Kıbrıs, Irak, reform ve ABD açısından merkezî önem taşıyan diğer konularda Türkiye’nin nasıl bir tepki vereceğini doğrudan etkileyen Devlet’in kudretli unsurları arasında kalan karar verme sürecini bir yönüyle ortaya koyuyor.
BAŞÖRTÜSÜNÜ HİÇ KONUŞMAYALIM
(2) İşittiğimiz aktarımlara göre, 29 kasım toplantısında, ordu, Cumhurbaşkanı Sezer’in arka çıkmasıyla, Türk kamu görevlilerinin başörtüsü giymesine ilişkin yasağın kaldırılıp kaldırılamayacağı konusunu tartışmaya açmanın sözkonusu bile olamayacağını AK Parti’ye açıkça söyledi. Sezer’in bu konuda Gül’e, “Konu kapanmıştır” dediği anlatılıyor.
ARINÇ'IN EŞİYLE GELMESİNE TEPKİ
Toplantıdan önce, Genelkurmay Başkanı General Hilmi Özkök ve diğer Genelkurmay Komutanları, geçen ay Sezer’i bir dış geziye uğurlarken yanına başörtülü eşini de alarak tartışma yaratan Parlamento Başkanı Bülent Arınç’a yaptıkları “nezaket” ziyaretlerini gayet kısa bir üç (3) dakika ile sınırlandırmışlardı. (Büyükelçi, sürenin bu kadar kısa olmasının Washington’da inandırıcı bulunmayabileceğini ve muhataplarının, bir yazım hatası yaptığını düşünebileceklerini hesaba katmışçasına, 3 dakikayı hem rakamla hem yazıyla vurgulama gereği duymuş.)
Resmî fotoğraflar, Arınç’ı, iki yanında Özkök ve diğerleriyle çevrelenmiş halde, biraz zoraki bir edayla otururken gösteriyordu. Bu ziyaret, askeriyenin ve müesses nizamın diğer unsurlarının nispeten daha pragmatik ve makûl buldukları Gül’e daha önce yaptıkları yirmi dakikalık ziyaretle belirgin bir tezat oluşturdu.
İSTİKAMETİ ASKER BELİRLEYECEKTİR
(3) Anayasa’ya göre, sadece bir danışma işlevi gören MGK, geleneksel olarak Türk askeriyesinin istikamet çizgisini resmen belirlediği ve eğer buna gerek görülürse, Türk siyasetinde neyin doğru, neyin bozuk gittiği konusunda, seçilmiş hükümete uyarılarda bulunduğu yerdir.
Mesela, Türkiye’nin İslamcı Refah Partisi liderliğindeki hükümetin 1996’da iktidara gelmesinden sonra, MGK, İslami “irticacıların” ulusal güvenliğe karşı (PKK’nın o zamanlar aktif durumdaki silahlı isyanıyla birlikte) birinci dereceden bir tehdit oluşturduğunu kamuoyuna açıkladı.
1999’da, Milliyetçi Hareket Partisi, Bülent Ecevit liderliğindeki koalisyona katıldığında da “milliyetçi mafya”nın tehdidi konusunda benzer bir uyarı yapılmıştı.
DEĞİŞMEZ MADESİ ENDİŞESİ VAR
(4) Aynı zamanda, askeriyenin, 1997’de Refah hükümetine karşı “postmodern” darbe gerçekleştirmesine yardım eden Batı Çalışma Grubu’nda da çalışmış eski bir MGK personeli, diğer birçok kişinin de bize söylediği bir şeyin altını çizdi: Ordu, AKP’nin, 1982 Anayasası’nın Türkiye’yi, muğlak biçimde tanımlanmış da olsa dar “laik” ve Atatürkçü sınırlar içinde dondurmak üzere tasarlanmış olan başlangıç bölümünü ve değiştirilemez ilk dört maddesini değiştirmek için anayasayı değiştirmeye ya da yeniden yazmaya kalkışmasından endişe duyuyor. İrtibatta olduğumuz kişi, bizzat tanıdığı Türk Genelkurmayı’nın subayları arasında, AK Parti’nin askeriye ve müesses nizamın geri kalanıyla uzlaşmak yerine, ONLARI İslamcı bir şekilde dönüştürmeye çalışacağı yönündeki atadan kalma korkuyu bize gayet canlı bir şekilde tarif etti.
KIRMIZI ÇİZGİYİ AŞAN BİLİR
(5) Türk Anayasa Mahkemesi’nin (Yüksek Mahkeme) uzun süredir görev yapan bir hâkimi, askeriyenin ve müesses nizamın diğer unsurlarının AK Parti’ye yaklaşımı konusunda benzer şekilde konuştu. Hâkime göre, siyasetin anahatları belirlenirken karşılaşılan en büyük sorun, “laikliğin” ve Atatürk’ün ilkelerinin muğlak özünden kaynaklanıyor. Ordunun, kuralları tanımlarkenki (ya da tanımlamaktan kaçınırkenki) nüanstan yoksun genellemeci yaklaşımı bir kriz yaratma riski taşıyor; teorik olarak, AK Parti, askeriyenin “kırmızı çizgi”lerinden birini o çizginin nerede olduğunu bilmeksizin aşabilir.
(6) Hâkim, bize bu “yönlendirme”nin (komutanların MGK’daki yönlendirmesi kastediliyor) demokratik değerlere aykırı olduğunu ve sadece seçilmiş siyaset sınıfı üzerinde değil, bireysel haklar ve siyasi özgürlükten ziyade ideolojik statükonun korunmasına odaklanma eğilimi gösteren yargının karar süreçlerinde de muazzam bir etki yaptığını kaydetti.
ÖZKÖK AÇIK FİKİRLİ VE ORUÇ TUTUYOR
(7) AK Parti ile askeriye arasında gelişmekte olan ilişkiyi değerlendirirken, Özkök faktörü de, Erdoğan’ın karakteri kadar önem taşıyacaktır. Özkök’ün daha açık fikirli bir askerî lider olduğu söyleniyor (başka şeylerin yanı sıra, Ramazan’da da oruç tutuyor.) 1996’dan beri, Türkiye’de Başbakanlarla genelkurmay başkanları arasında sınırlı bir diyalog var. Böyle bir diyalogu kurmanın zorluğuna karşın, AK Parti ile Türkiye’nin askerî liderliğinin daha kolay bir diyalog kurabilmeleri Türkiye’nin çıkarına olacaktır. Bu bağlamda, bazı AK Parti liderleri, Arınç’ın hareketlerinin –ki bunlar, onun sadece tabanın çıkarlarına verdiği desteği değil, aynı zamanda kendisinin, Meclis Başkanı olarak, parti lideri Erdoğan’dan ve AK Parti hükümetinin politikalarından bağımsızlığını da göstermek için tasarlanmıştı– zamanlamasının yanlış olduğunu teslim ediyorlar. Başörtüsü olayı, sadece generaller arasındaki endişeyi tahrik etmedi, aynı zamanda, daha yolun başında, askeriye içindeki katı tutumluların eline bir konu vermiş oldu.
DEVLET POLİTİKASI DOKUNULMAZ MI?
(8) AK Parti kendini, Türklerin çoğunluğunun, sosyal politikalar da dahil olmak üzere daha temiz ve daha adil yönetişim için duydukları arzunun temsilcisi olarak görüyor. AK Parti aynı zamanda, Kıbrıs konusunda ve diğer dış politika meselelerinde, dokulara nüfuz etmiş olarak tarif ettiği “çözümsüzlük” yaklaşımından uzaklaşmak istiyor. Bu son konu açısından, Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs planına doğru ilk adımı atmış görünüyor çünkü Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün ifadesiyle “Devlet’in politikaları” haline gelen, yani hiçbir hükümetin dokunmaması gereken konulara taze bir bakışla bakmaktan yana. AK Parti, müesses nizamın dokulara nüfuz etmiş olan çıkarlarını yerinden oynatmanın kolay olmadığını hızla öğreniyor ve AK Parti’nin reform, Kıbrıs ve ABD açısından merkezî önem taşıyan diğer konularda, askeriyenin ve Devlet’in diğer unsurlarının da hazmedebileceği aktif bir yaklaşım geliştirip geliştiremeyeceğini göreceğiz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.