Kürtlerin Şam’la anlaşması durumunda Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapmasını zorlaşacağını vurgulayan Yılmaz, “Dolayısıyla ABD’nin Suriye’den çekilmesi Türkiye’nin operasyon yapmasını kolaylaştırdı diye düşünmek kanımca yanlış olur. Zaten bunun en önemli göstergesi de Türkiye’nin operasyonu hâlihazırda askıya almış olmasıdır” dedi.
Arzu Yılmaz K24’ün sorularını yanıtladı:
ABD Başkanı Donald Trump’ın ani bir kararla Suriye’den çekileceği açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye’nin ABD için stratejik bir değerinin olmadığı aslında çok önceden dile getirilmişti. Bu Obama döneminde gündeme geldi. Zira Suriye’de ilk savaş çıktığında ABD’nin müdahale etmekte çekinceli davranmasının temel nedeninin de bu olduğu çok tartışıldı. Fakat IŞİD’in ortaya çıkmasıyla birlikte durum değişti. ABD doğrudan olmasa da yerel güçlerin desteklenmesi kararı aldı. Uluslararası koalisyon oluşturuldu. Fakat Trump’ın gelmesiyle birlikte Amerika politikasında, Ortadoğu’dan çekilme konusu yeniden gündemin ilk sırasına yerleşti. Trump’a kalmış olsaydı bunu bir yıl önce gerçekleştirecekti. Ama ABD askeri bürokrasisinde ABD’nin geri çekilmesiyle birlikte Ortadoğu’da oluşacak boşluğu başta Rusya ve Çin gibi güçlerin dolduracağı öte yandan İran’ın etkisinin daha da derinleştireceğini düşünenler bu kararın alınmasını bugüne kadar geciktirdi. Bugün olansa açıkça gösteriyor ki Washington’daki bu görüş ayrılıkları sürmesine rağmen Trump bir emrivaki yaptı ve geri çeklime kararını uygulamaya koydu. Bu haliyle de aslında karar sürpriz değil ama ani oldu demek doğru olur.
Bu süreçte en önemli konu, ABD askerlerinin yerini hangi aktörlerin dolduracağı olarak görülüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Evet, bundan sonraki en önemli soru ABD askerlerinin yerini kime bırakacağı. Türkiye ile koordinasyon halinde bu sürecin yürütüleceği açıklandı ama bunun basitçe ABD askerlerinin yerini Türk askerleri alacak diye düşünmek bana kalırsa yanlış olur. Rusya’nın tavrı bu konuda ne olur henüz bilmiyoruz. Meselenin geldiği aşamada zaten artık mevzu sadece Kürtlerin yalnız bırakılması veya Suriye değil. Daha büyük ölçekte ABD’nin Ortadoğu ülkeleri ve Avrupa ile ilişkileri bağlamında uluslararası sistemin içine girdiği bir kriz var. Genel olarak güvenlik mimarisinde bir kırılma yaşanıyor. Transatlantik ilişkiler eskisi gibi çalışmıyor. Avrupa kendi savunma gücünü oluşturmaktan söz ediyor. Bu durumu Ortadoğu meseleleri üzerinden okuyacak olursak ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesi en son tahlilde Amerika açısından küresel bir güç olarak dünyadaki yerine ilişkin bir sonuç doğurur. Ama Avrupa için bu böyle değil.
Neden?
Çünkü, Avrupa güvenlik mimarisini ABD’ye dayalı NATO çerçevesinde oluşturmuş bir kıta. Coğrafi olarak da Amerika’dan farklı olarak Ortadoğu’da gelişen krizlerden etkilenmeye çok daha açık. Bunu Suriye’deki göç meselesinde gördük. Dolaysıyla ABD Suriye’den çekildiği anda Avrupa ülkelerinin daha etkin bir şekilde Ortadoğu’ya müdahil olması da Avrupa’nın güvenliği bağlamında kaçınılmaz olacaktır.
Peki Avrupa Ortadoğu’ya müdahil olmaya hazır mı?
Avrupa Birliği olarak zaten buna hazır değil. Tek tek Avrupa ülkelerine baktığınızda da belli ki ne savunma ne ekonomi anlamında ne de kurumlarıyla Amerika’dan bağımsız yeni bir güvenlik mimarisi oluşturmaya hazırlıklılar. Mesela Almanya Türkiye ile yakın işbirliği içerisinde bu krizi yürütmeyi planlıyor görünüyor. Fransa’nın görece aktif tutumu ne kadar işlevsel olur tartışılır.
Peki, ABD’nin Suriye’den çekilmesi Kürtlerin geleceğini nasıl etkiler sizce?
Kürtler IŞİD’le mücadele çerçevesinde giriştikleri güç mücadelesini kaybetti bu açık.
YPG’yi kastediyorsunuz sanırım?
Yok, sadece YPG değil, KDP ve Peşmergeyi de kast ediyorum. IŞİD’le mücadele sürecinde ortaya çıkan Kürdistan savunması bir hak mücadelesinden güç mücadelesine dönüşmüştü.
Bununla neyi kastediyorsunuz?
Kürtlerin Kürdistan’da iktidar olması için bir fırsat doğmuştu. Bu bağlamda Rojava devrimi olsun Türkiye’deki hendek savaşları olsun Mesud Barzani’nin bağımsızlık konusundaki kararlılığı olsun Kürdistan’da iktidar olmak için girişilen güç mücadeleleriydi. Kürt sorunu artık mevcut politik sınırlar içinde her bir ülke ölçeğinde temel insan hakları üzerinden bir mücadele olmaktan çıktı bu süreçte. Buna bağlı olarak bir hak mücadelesi değil, bir güç mücadelesi yürütüldü. IŞİD’e karşı verilen savaşta girişilen işbirlikleri ve elde edilen başarı da bu gün mücadelesinin taşlarını döşedi. Kürtler IŞİD’e karşı kazandıkları başarı ölçüsünde de destek buldular. Fakat bir kez IŞİD tehdidi çevrelendiğinde de bu desteği kaybettiler.
Bu sürecin en önemli sonucu da sanırım Kürtlerin aslında bir hak mücadelesi için yıllardır savaştıklarının unutulması oldu.
Bundan sonra ne olabilir?
Açıkçası bütün dünya Kürtlerin bir katliama uğramasını reel politikanın sanki kaçınılmaz bir sonucu olarak kabul etmiş görünüyor. İş bu noktaya gelir mi bilmiyoruz. Ama şu bir gerçek ki Kürt meselesinde artık cin şişeden çıktı. Yarın ne olur kimse bilmiyor.
Kürtler nasıl bir yol izlemeli?
Kürt siyasal aktörleri konjonktür uygunken bir birlik oluşturma becerisini gösteremediler. Söz konusu güç mücadelesini birbiriyle de yürütme konusundaki ısrarları bugün gelinen noktada önemli bir faktör. Bir bakıma herkes Kürtlere düşman Kürtler de birbirine düşman gibi bir durum ortaya çıktı.
Peki, bu saatten sonra Kürt siyasal aktörleri bu gecikmiş birliği sağlama konusunda bir irade gösterebilir mi?
Bunun için siyasal konjonktür şu anda uygun değil. Uygun olduğu zaman birliklerini sağlayamadılar. Ama şu bir gerçektir ki Kürt siyasal aktörleri her ne kadar siyasal birlik konusunda hayal kırıklığı yaratmış olsalar da sosyolojik olarak tabanda Kürtler her geçen gün birbirine daha da yaklaşıyor. Bu bir gerçek. Bu durumun da toplumsal bir hareketliliği tetikleme potansiyeli yüksek.
8 Ocak’ta ABD’den bir toplantı var. Türkiye Fırat’ın doğusuna operasyonu sanki bu toplantıyı bekliyor. Sizce yakın tarihte operasyon gerçekleşir mi?
Bu operasyonun gerçekleşmesinin bazı koşulları var. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapmasının birinci koşulu Amerika’nın geri çekilmeyi nasıl planlayacağına bağlıdır. James Mattis istifa etti, arkasından McGurk istifa etti. Daha ne olacak bilmiyoruz. Öte yandan Rusya ve İran faktörleri var. Özellikle Rusya’nın bu konuda nasıl bir tavır alacağı önemli. Türkiye nin İdlib’deki askeri varlığının Şam yönetimin oluruyla mümkün olduğunun hemen şu günlerde hatırlatılmış olması önemli. İran da Şii milisleri üzerinden, rejimin üzerindeki gücünü koruyor. Rusya ve İran, yakın zamanda Türkiye'yi Suriye’nin kuzeyinin tamamında çekilmeye de zorlayabilir. Eğer Kürtler Şam’la anlaşırlarsa o zaman Türkiye’nin operasyon yapmasını zorlaştırabilir. Dolayısıyla ABD’nin Suriye’den çekilmesi Türkiye’nin operasyon yapmasını kolaylaştırdı diye düşünmek kanımca yanlış olur. Zaten bunun en önemli göstergesi de Türkiye’nin operasyonu hâlihazırda askıya almış olmasıdır. Ayrıca Rusya siyasi çözümü hızlandırmak isteyecektir. Siyasi çözüm Şam’ın egemenlik haklarının Suriye topraklarının tümünü içerecek şekilde konsolide olması demektir. Bu da bize Türkiye’nin bir müdahalesinin yanında pekala Suriye’deki askeri varlığının önümüzdeki dönemde gündeme gelebileceğini gösteriyor.
Ankara - Şam ilişkileri gelişir mi?
Ankara her ne kadar 2015 itibariyle “Suriye politikamızı değiştirdik sınırlarımızın güvenliğinde öte bir çıkar tanımı yapmıyoruz” demiş olsa da Suriye’nin Kürt politikası konusunda gördüğümüz gibi Türkiye güvenlik endişesi bahanesiyle Ortadoğu’da genişleme gibi bir strateji yürütüyor. Anladığım kadarıyla Ankara şuna kanaat getirmiş durumda: “Eğer büyümesek küçüleceğiz.” Bu bağlamda ben önümüzdeki dönemde Şam ile Ankara ilişkilerinin iyileşme ihtimalini düşük görüyorum. Eğer Türkiye Ortadoğu’da genişleme stratejinde ısrarcı olursa Şam’la olumlu bir ilişki zemini bulması zor.
Şam ile YPG’nin ilişkileri nasıl olur?
YPG Şam’la diyalog kapısını hiçbir zaman kapatmadı. Çünkü en baştan beri Amerika’nın Suriye’deki varlığının kalıcı olmama ihtimali her zaman vardı. Siyasi proje olarak istedikleri Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde bir federasyon ya da özerklikti. Geldiğimiz aşamada da zaten YPG’nin çok fazla siyasi manevra alanı yok. Şam’a tavizler vererek ilişkilerini geliştirmek zorunda kalacaktır.
Tavizkar tutumdan neyi kastediyoruz?
Mesela petrol ve sınır alanlarının kontrolü gibi konularda Şam’a daha fazla taviz vererek öncelikli ve acil lazım olan Türkiye’nin tehdidine karşı Şam’a yakınlaşmasının rasyonel ve olası bir durumun olacağını düşünüyorum. Şam da toprak bütünlüğünü korumak için YPG’yi Türkiye’nin yayılmacılığına tercih edecektir. Dolaysıyla bu noktada Şam ile YPG’nin anlaşma zeminin yüksek olduğunu düşünüyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.