KÜRT denklemi daha önce görülmemiş bir hızla değişiyor.
Malûm, Abdullah Öcalan ve Mesut Barzani bir süredir Leyla Zana aracılığıyla mektuplaşıyor. Aralarında ise iki mesele var. Bunlardan biri, iptal edile edile yılan hikâyesine dönmüş olan Kürt Ulusal Kongresi. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürtleri bir araya getirmeyi amaçlayan Kongre’ye ikisi de hâkim olma derdinde.
Diğer konu ise Rojava, yani Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumu. Burada da bölgenin en güçlü grubu olan ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen PYD, Barzani’nin otoritesi altına girmeyi kabul etmiyor.
Mektup da bu iki konuyla ilgili mesajlar taşıyor. Hedef ise Rojava ve Kuzey Irak arasındaki ihtilâfı giderip bölge Kürtlerini birleştirmek. Bu da iki taraf arasında bir uzlaşmanın yakın olduğuna işaret ediyor.
* * *
ZANA’nın İmralı ziyaretini Adalet Bakanlığı’nın onayıyla yapmış olması, Ankara’nın da bu yakınlaşmayı desteklediğine delâlet. Oysaki Ankara’nın Müslim’le ilişkisi hep gel-gitli olageldi. Bir yanda Müslim’i defalarca ağırladı. Diğer yanda aynı Müslim’i Esad’la arasına mesafe koymadığı gerekçesiyle itti. Barzani’nin de aynı sebeple Müslim’e tavır aldığı biliniyor. Geçtiğimiz hafta Müslim’in gazetemize verdiği mülâkatta Esad’ı sert bir dille kınamış olması, hem Ankara hem Barzani’ye verilen önemli bir mesaj.
Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin Rojava’yı kabullendiğini gösteriyor.
* * *
BU sürecin ABD’nin haberi olmadan cereyan ettiğini düşünmek ise saflık olur. Başta ABD olmak üzere Batı, Suriye Kürtlerine karşı mesafeliydi. Bu nedenle PYD’nin Cenevre konferansına katılması engellenmişti. Ekim sonunda da Müslim’in BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a ABD gezisinde eşlik etmesi beklenirken, Amerika vizesi çıkmamıştı. Bu nedenle Rojava’ya karşı tutumunu değiştiren tek ülke Türkiye gibi görünmüyor.
* * *
DAHA önce Barzani ve Talabani aralarındaki husûmeti nasıl stratejik bir ortaklığa dönüştürmeyi başardılarsa, şimdi de aynısını Barzani ve Müslim yapıyor. Bölge Kürtleri yavaş yavaş ortak davalarında birleşiyor. Kaldı ki, Suriye’nin kuzeyinde Kürtler gitgide daha çok özerklik elde ediyor.
Ankara da bu gerçeklere göre mevzi alıyor. Ve şunu görüyor: PYD’nin Ankara’ya karşı saldırgan bir tutum izlemesi, Türkiye’nin aleyhine olur. Hele ki içeride çözüm süreci devam ediyorken. Ankara’nın Rojava’yı kucaklaması ise barış sürecini destekler.
* * *
NE var ki, Ankara gelişmelere ayak uydurmanın ötesine geçmeli artık. Zira yeni Kürt denklemi Türkiye’nin kendi Kürt meselesinin çözümünü daha da acil hâle getiriyor. Kaldı ki, şu anda hem Kuzey Irak Yönetimi, hem PYD Türkiye ile çatışmaktan kaçınıyor olabilir. Ancak çözüm süreci akamete uğrarsa, bu durum değişebilir. Ankara dışarıda ise Irak ve Suriye Kürtlerini kendi etki alanı altında bir araya getirerek bölge Kürtleri arasında sosyal, kültürel ve ekonomik entegrasyonu sağlamalı.
Artık tam zamanı.
Verda Özer - Hürriyet
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.