Hüda Kaya: Eğer Allah yeniden bir elçi gönderecek olsa bugünkü bu din anlayışına sahip olan Müslümanlara gönderirdi.
Geçen perşembe akşamı Mazlum-Der’in ‘Roboski’ye Adalet’ için yürüyüşü vardı. Fatih Camii’nin avlusunda toplandılar. Önce iftar edecek, ardından dövizleriyle İtfaiye Parkı’na, Saraçhane’ye kadar yürüyeceklerdi.
Hüda Kaya da o grup içindeydi. 28 Şubat ve öncesinde başörtüsüne özgürlük istediği için hapse düşmüş, idamla yargılanmıştı. O dönemin örnek teşkil edecek mağdurlarından biriydi.
O gün ve o günden önce Roboski için adalet istiyordu. Herkesin bunu istemesi gerektiğini hatırlatıyordu. Daha doğrusu hatırlatacaktı. Caminin avlusunda ekmek arası sandviç ve ayranla iftarını etmekte iken nara sesiyle irkildi:
Burasi Fatih lan,
Kürdistan dedirtmeyiz
“Yürüyüş sırasında kullanacağımız dövizler ve Roboski şehitlerinin resimleri bulunan afişler caminin duvarına dizilmişti. Bir lokma bir şey yiyeceğiz, sonra dövizlerimizi alıp yürüyeceğiz. Öyle sanıyoruz. Bir anda avluya 6-7 adam doluştu. Burası Fatih lan, burada Kürdistan lafı ettirmeyiz diye bağırıyorlardı. Hayatımda hiç görmediğim büyüklükte sopalar ve satır benzeri bir bıçak vardı. Elimde ekmeğim, Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Abi’nin yanına koştum. Ona bir şey olmasın diye. Çevremizi sardılar. Şalvarlı, sakallı bir adam ‘Ümmetin yolu Kürdistan’dan geçer’ yazılı dövizi alıp yırttı. Arbede başladı. Ben de o arada, ‘Siz tarih okuyun da Kürdistan’ın ne olduğunu öğrenin’ diye bağırıyorum. Sonuçta Mazlum-Der’li gençler olayı çok başarılı bir şekilde yatıştırmayı başardı. Tamam dağılıyoruz, sakin olalım diyerek. Adamlar söylene söylene, tekbirler getirerek gittiler. Ancak onlar gittikten sonra polis geldi. Şunu anladım ki Fatih özgür değil. Fatih Camii özgür değil.”
Devamı için...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.