Hrant Dink Davası başladığında, adaletin tahakkuk edeceğine dair beklenti oluşmuştu. Ancak uzun bir yolun sonundaki mahkemenin gerekçeli kararı ve ardından gelen DDK Raporu, acı bir gerçeği gözlerimizin önüne serdi: Adalet kaybediyordu.
Baştan beri korunan, kollanan devlet görevlileri nedeniyle deliller karartılmış, devlet adalete dairgörevini yapmamış veya yapamamıştı. Farklı kesimlerden vicdanlı kişiler, cinayetin ilk gününden itibaren tepki verdiler. Bu tepki, ahlaki bir temele dayanması bakımından çok değerli, davanın küllenmesine izin vermeyecek kadar güçlü ve sürekliydi, ama adaletin tahakkuku bakımından yeterli olmadı. Hakkın yerini bulması için ilave bir çaba gerekiyordu.
Her cuma namazında tüm Müslümanlara çok önemli bir ayet hatırlatılır. “Kur’an’ın özeti” denecek önemdeki bu ayet “Allah adaleti emreder” şeklindedir. Bu ayet, İslami kimliği ile öne çıkan aydınların neden böyle bir girişim başlattığını açıklamak için ilave bir gerekçeye ihtiyaç bırakmaz. Acıyı sahiplenmeyi sadece onun sahibine bırakmak bize yakışmaz. Toplumun sayıca en geniş kesimini oluşturan dindar, muhafazakar camianın bu konuda doğru ve sağlam bir duruş ve aktivite sergilemesi bir lütuf değil ödev olup, bizzat kendisi üzerinde de hayırlı sonuçları olacaktır. Bu sağlam duruş, mütereddit ve kafası karışık fertlerin da kafasını netleştirecektir. Önemli olan doğruya ve adalete talip olmaktır. Müslüman aydınlar toplumsal sorumluluklarını “ama” demeden yerine getirmelidir.
Bu metin ve imzalar, Etyen Mahçupyan’ın başlattığı ve farklı kesimden yazarların katıldığı tartışmaya ve her kesimden belirginleşen beklentiye, İslami hassasiyet sahibi yazarlardan gelen tarihi bir cevap anlamını da taşıyor. Şahsiyetleri ve temsil kabiliyetleri itibarıyla, İslami camiada etkili olan isimlerin öncülüğündeki bu girişim, hakikatin şahitliğini yapmak ve adaleti üstün tutmak bakımından ifade ettiği kıymetin yanında, Müslüman aydınların yıllar sonra onurla hatırlayacakları bir duruş olacaktır.
Bu imza kampanyası farklı kesimler arasında, bir diğerinin acısını paylaşma anlamında çok olumlu bir hava estirmiştir. Bu hava, çok ihtiyaç duyduğumuz, bazılarının sandığı gibi herhangi bir kompleksten kaynaklanmayan, sadece ve sadece inancımızdan kaynaklanan bir duruşun meyvesidir. Her kesimden adalet isteyen herkesin, bu noktadan sonra daha da bütünleşip, adil bir kararın çıkması için enerjisini birleştirmesi gerekir. Zira güvercin tedirginliğinde yaşayan bir insanın ruhunun incitilmemesi için güvercin hassasiyetinde duruş gerekir.
Bu gayret, sadece bir açıklama ile sınırlı kalmayacaktır. Meselenin yakından takibi ve tahliliyle, yapılabileceklerin hukuki tetkiklerini yaparak ve daimi bir gayret sarf ederek yoluna devam edecektir. Çağrıcıları ve katılımcılarıyla İslami hassasiyet sahibi aydınlar, vicdan sahibi her çevre ile ortak çalışmalar yapacak ve inşallah sonuçta adalet üstün kılınacaktır. Bu duruş, olumsuz tartışmalara kulak tıkayarak, somut ve olumlu girişimlere odaklanacaktır.
Unutmayalım ki “yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da sorguya çekileceğimize” inanıyorsak, suça iştirak etmemek ama adaletin zulme üstün gelmesini sağlamak için de gayret sarf etmemek, bizi sorumluluktan kurtaracak bir mazeret olmayacaktır.
İşte imza metni
BİZ BU DAVANIN TABİİ TARAFIYIZ YENİDEN, HUKUKA UYGUN, KAPSAMLI VE SAHİCİ BİR YARGILAMA İÇİN ÇALIŞACAĞIZ
Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden beş yıl geçti.
Ancak aradan geçen onca yıl boyunca, bu cinayetin bütün boyutlarıyla aydınlatılması için gerekli irade oluşmadı. Varlığı herkes tarafından bilinen derin fail ortaya çıkarılmadı. İlk günden itibaren, adaletin tahakkukunu önlemeye yönelik kolektif bir bürokratik direnç sergilendi. Bu cinayetin aynı zamanda kendisini de hedef aldığı siyasi irade ise bu direnci kırmak ve adil yargılamanın gerçekleşmesini sağlamak için gereken iradeyi ortaya koyamadı. Kısacası bu cinayeti gerçekleştiren örgüt, yapı ve işleyiş ortaya çıkarılıp cezalandırılamadı, hak yerini bulmadı. Adaletin yerini bulmasını bekleyen bizler, bu tablo karşısında derin bir hayal kırıklığı içindeyiz. “Hak” söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabi� ve zaruri tarafıdırlar.
“Bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş” gibi olduğuna inananlar, her durumda adaleti üstün tutmak ve hakikatin şahitliğini yapmakla yükümlü olanlar, bu aleni haksızlık karşısında da susamazlar ve inançları gereği müdahil olmak zorunda oldukları bir davaya kayıtsız kalamazlar.
Müslümanların adaletten yana ağırlık oluşturması ve bu davanın hukuka uygun bir şekilde sonuçlanması için ihtiyaç duyulan desteği sağlaması, adaletin tahakkuku bakımından hayati bir önem taşımaktadır. İslami hassasiyet sahibi tüm kişi ve kuruluşları kendi davalarına sahip çıkmaya, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve heba edilen beş yılın ardından, kapsamlı ve sahici bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için her kesimden vicdan sahibi insanlarla beraber daha aktif bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz.
Çağrıcılar
Ömer Faruk Gergerlioğlu, Yıldız Ramazanoğlu, Cemal Uşşak, Cevat Özkaya, Rıdvan Kaya, Hidayet Şefkatli Tuksal, Ahmet Faruk Ünsal, Üstün Bol, Nevzat Çiçek, Mehmet Bekaroğlu, Abdurrahman Dilipak, Ufuk Çoşkun, Fatma Bostan Ünsal, Yılmaz Ensaroğlu, Taner Ayaz, Betul Ayaz, Emrullah Beytar, Cihan Aktaş, Gülcan Tezcan, Cahit Koytak, Adnan İnanç, Neslihan Akbulut, Hilal Kaplan, Fadime Özkan, Özlem Albayrak, Burhan Kavuncu, Bülent Şahin Erdeğer, Yasin Aktay, Ramazan Kayan, Hüseyin Hatemi, Kezban Hatemi, Nureddin Şirin.
Destekleyenler
Bekir Berat Özipek, Nihal Bengisu Karaca, Altan Tan, İhsan Eliaçık, Ferhat Kentel, Şanar Yurdatapan, Mustafa Akyol, Nuray Mert, Murat Aksoy, Yıldıray Oğur, Orhan Kemal Cengiz, Baskın Oran, Erdal Doğan...
Bu çağrının hayırlara vesile olacağına inanıyoruz. Sorunları birbiri ile vuruşturmayı, tartışmayı bırakalım, gelin hakkaniyetli bir metne destek verelim.
http://www.adalettalebimizvar. com sitesinde imzanızı verip https://www.facebook.com/ adalettalebimizvar https://twitter.com/#!/ adalettalebimize de paylaşabilirsiniz
Ömer Faruk Gergerlioğlu
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.