25 Mayıs 2012 günü Yeni Şafak'taki köşesinde yayımladığı "Özür açıklanmaz, özür dilenir" başlıklı yazısından sonra ilgili gazeteden uzaklaştırılan Ali Akel, Fatih'te bulunan Azadi İnisiyatifi'ne yakın Komel-Kurd derneğinde bir konuşma yaptı. Konuşmasında ağırlıklı olarak Türk medyasının Kürtlere karşı devletten yana tutumunu eleştiren Akel, İslami STK'larda Türkler ve Kürtler arasında köklü ayrışmaların yaşanmakta olduğuna dikkat çekti.
Konuşmanın moderatörü olan Azadi İnisiyatifi Başkanı Av. Mahmut Koyuncu'nun Kürtçe yaptığı açılış konuşmasından sonra Ali Akel de Kürtçe olarak "Dilim yetersiz olmasaydı ben de bu konuşmayı tıpkı Mahmut kardeşim gibi Kürtçe yapmak isterdim" dedi. Ali Akel, Yeni Şafak'ta 16 yıl çalışmış tecrübeli bir gazeteci. Son beş yıl gazetenin Washington temsilciliğini yapmış. Geçtiğimiz ay on günlük bir geziyle Türkiye Kürdistanı kentlerini dolaşmış; Diyarbekir, Van, Şırnak ve Hakkari gibi kentlerde hemen her kesimden STK temsilcileriyle, dernek üyeleriyle yüz yüze görüşmüş. "Kürt tarafı okuyor, çalışmalar yapıyor, dergiler çıkarıyor, dernekler kurup hızla örgütleniyor ama Türk devlet aklı Ankara'ya kapanmış bir vaziyette" diyerek birçok gözlemini bizlerle paylaştı konuşmasında. Roboskî'ye gitmiş ve çok etkilenmiş. Ruşen Çakır'ın kendisiyle yaptığı mülakatta büyük bir risk alarak "Roboskî, Kürtlerin Kudüs'ü oldu" diyor Akel. Mazlumder'in yirmi yıl aradan sonra ikinci kez düzenlediği "Kürt sorunu forumu"na katılmış, orada Kürt İslamcıların söyledikleriyle Türk İslamcıların söyledikleri arasındaki çelişkilerin gelecekte yaşanacak büyük bir ayrışmanın habercisi olduğu kanaatine ulaşmış. Kürt İslamcıların pozisyon belirlemeye başladıklarını ve kendilerini sahiplenme duygusu içinde haklı bir tepkiyle Türk İslamcı aklından bağımsız hareket etmeye başladıklarını söyledi Ali Akel: "Eskiden biz Kürtlerin kafasında 'Türk abilerimiz önde olsun' yaklaşımı vardı ama bugün yok. Bir zamanlar biz Kürtler için bile 'Kürdistan' kelimesi 'şeytanlaşmak' anlamına geliyordu maalesef."
Türk medyasının Kürtlere yaklaşımı devlet ile paraleldir
Konuşmasının devamında "Türk medyasını şekillendiren asıl güç, cumhuriyeti kurup sistematize eden iradedir." diyen Akel, bu iradenin tıpkı diğer tüm kurum ve kuruluşları milli ideolojiyi koruyup yaşatmak üzerine kurduğu gibi, dördüncü kuvvet denen medyanın da aynı irade tarafından şekillendirildiğini, dolayısıyla sivil değil devletçi, dürüst değil, yalancı olduğunu söyledi. Özal'dan sonra ana akım Türk medyasında çoğalma olsa da çeşitlilik olamadığını, 90'ların ortalarında Yeni Yüzyıl gibi bazı gazetelerin biraz farklı bir kulvarda ortaya çıksalar da hayatiyetlerini sürdüremediklerini söyledi. "Türk medyasının devlet karşısındaki konumları aşağı yukarı devlet ideolojisiyle paralel seyrediyor, hele söz konusu Kürtler olunca haber dili tamamen devletçi bir renge bürünüyor, resmi öğretinin tanımlamaları üzerinden haber yapılıyor" dedi. Avrupa'da KNK organizatörlüğünde yapılan Kürtlerarası bir toplantıda Türk gazetecilerinden birinin haberini gören Akel, ana akım medyaya mensup o gazetecinin toplantının içeriğine dair hiçbir haber vermediğini, "Bütün bölücüler toplandılar" gibi toplantının amacıyla tamamen alakasız bir haber yapıldığını söyledi.
Türk gazetecileri eşsiz bir yalancılıkla Barzani'nin ve Talabani'nin beyanatlarının tam tersini yazıyorlardı.
90'ların ortalarından bu yana birçok kez Irak Kürdistanı'na gidip geldiğini söyleyen Ali Akel, Türk gazetecilerin eşsiz bir yalancılıkla Barzani'nin ve Talabani'nin beyanatlarının tam tersini yazdıklarından dolayı bir keresinde peşmerge güçlerinin tüm Türk gazetecilerinin pasaportlarını topladıklarını, haber metinlerinde gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalıştığı için sadece kendisine izin verdiklerini aktardı. Yeni Şafak'tan Yeni Akit'e; Hürriyet'ten Cumhuriyet'e bütün Türk gazetelerinin Kürtler karşısındaki tutumlarının benzer özellikler gösterdiğini, söz gelimi hepsinin haber dilinde "teröristbaşı", "bebek katili", "inlerinde gebertildiler" gibi nefret yüklü ifadeler bulunduğunu örnekledi.
Kürtler artık hızlı bir şekilde kendi kurumlarını oluşturmalıdır
Bir dinleyicinin sorusu üzerine Ali Akel, vesayet rejiminin devamının sağlanması için tam bir toplum mühendisliği yapıldığını belirterek, "bir zamanlar Alevilerin elinden bırakın yemeği, Allah'ın suyunu bile içmeyen bir zihniyet bugün kendi gasp edilen haklarını talep eden Kürtleri 'ırkçı' olmakla suçluyorsa buna karşı çıkmak gerekir" dedi.Kürtlerin kendi kurumlarını oluşturmaları gerektiğini, zaten hızla oluşturduklarını, İslami duyarlıklı özgürlükçü Kürtlerin örgütlenme ve tabana yayılma konusunda son birkaç yılda büyük mesafeler katettiklerini ve diğerlerine göre daha başarılı olduklarını belirtti.
Zaman kimin haklı çıkacağını gösterecektir
Bir dinleyici, sadece yer darlığı nedeniyle bir yazısı yayımlanmadığı için Taraf'tan ayrılan Orhan Miroğlu'nun ortalığı birbirine kattığını, oysa Yeni Şafak'tan haksız yere kovulan Ali Akel'in iki hafta boyunca birçok TV kanalından ve birçok gazeteden konuşma teklifi aldığı halde neden ısrarla sustuğunu merak ettiğini söyledi: "Acaba AKP'ye kıyamadınız mı?" Salondaki gülüşmeler arasında Ali Akel şu samimi cevabı verdi: "Ben İslami camia bundan zarar görmesin diye sustum. Ve bence bu tutumum kötü bir şey değildi çünkü ben hayra yönelik bir tutum sergilemeye çabaladım ama olmadı. Zaman kimin haklı çıkacağını gösterecektir."
Mehmet Sait Çakar
Yordam dergisi mail grubu
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.