Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur Kaymaz terörist zannedilerek vurulmuş, daha sonra silahsız oldukları ortaya çıkmıştı.
Uğur ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesiyle ilgili davayı kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi terletecek sorular yönelterek, savunma istedi. AİHM, Türkiye’ye yönelttiği sorularda, Uğur ve babasının öldürülmesinin son çare olup olmadığını, orantılı bir güç kullanıp kullanılmadığını sordu.
Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz, 21 Kasım 2004’te Mardin Kızıltepe’deki evlerinin önünde açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 12 yaşındaki Uğur’a 13 kurşun, baba Ahmet Kaymaz’a ise 8 kurşun isabet etti.
Oybirliği ile beraat
Olayla ilgili 4 polis hakkında Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Ancak dava güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e alındı. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi de “meşru müdafaada bulundukları” gerekçesiyle tüm polislerin beraatına karar verdi. Kararın temyiz incelemesi iseYargıtay 1. Ceza Dairesi’nde yapıldı ve yerel mahkemenin kararı oy birliğiyle onandı. Böylece Kaymaz ailesi açısından iç hukuk yolları tükendi. Bunun üzerine aile, Uğur ve babasının yaşam hakkının ihlal edildiği ve etkin yargılama sürecinin işletilmediği gerekçeleriyle AİHM’ye başvurdu.
Kaymaz ailesinin açtığı davayı görüşen AİHM 2. Dairesi başvuruyu kabul edilebilir bularak yargı sürecini başlattı. Daire, ilk işlem olarak Türkiye’ye Uğur ve Ahmet Kaymaz’ın ölümü ve sonrasındaki yargılama sürecine ilişkin sorular yöneltti. Ankara’ya gönderilen toplam 9 sayfalık metinde, olay anlatımı, Kaymaz ailesinin dilekçesine yer verildikten sonra sırasıyla şu sorulara yanıt istendi:
AİHM’nin Türkiye’ye soruları
* Davacıların yakınlarının, sözleşmenin 2. maddesiyle garanti edilen, yaşam hakkına tecavüz edilmiş midir?
* Sözleşmenin 2. maddesinin 2. paragrafında sayılan amaçların gerçekleştirilmesinde orantılı güce başvurulmuş mudur? (AİHM’nin yazısında işaret edilen 2. maddenin 2. fıkrasına göre, güvenlik güçlerinin şiddet kullanabilmesi için “bir kişinin yasadışı şiddete karşı korunması”, “hakkında yakalama kararı veya tutuklama kararı olduğu halde kaçıyor olması” ve “ayaklanma ve isyan çıkmış olması” şartları gerekiyor.)
* Özellikle, ateşli silahlara başvurmayı düzenleyen, olay tarihinde yürürlükte olan mevzuat, sözleşmenin 2. maddesindeki zorunlulukları ve devletin yaşam hakkını koruma taahhüdünü karşılamakta mıdır?
* Polis ve jandarma tarafından yürütülen ve davacıların yakınlarının ölümüyle sonuçlanan operasyonların, ilgililerin hayatlarıyla ilgili risklerin mümkün olduğu kadar azaltılması için, ölümlerine engel olacak bütün tedbirler alınmış mıdır?
* Devlet görevlileri öldürücü güce son çare olarak mı başvurmuşlardır?
* Şüphelileri durdurmak amacıyla daha az radikal metotlara başvurulabilir miydi?
* Yurtiçinde yürütülen tahkikat, sözleşmenin 2. maddesinin gereklerini karşılıyor mu?
Polisler hakkında ne yapıldı?
AİHM, soruşturma ve yargılamaya ilişkin bütün belgelerin ve olaya karışan kolluk kuvvetleri hakkında yapılan işlemlerin bir kopyasını da istedi. Türkiye’nin önümüzdeki günlerde yanıt vermesi bekleniyor. (Radikal)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.