Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ın yazısı Milliyet'te yer aldı...
Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan dün öylesine "çarpıcı" bir yazı kaleme aldı ki, çiçeği burnunda genel yayın yönetmeni Tayfun Devecioğlu yönetimindeki Milliyet Yazı İşleri makaleyi aynen yayımlama kararı aldı. İşte Milliyet'in haberi ve Ahmet Altan'ın dünkü yazısı...
Ceylan'ın Gazze'deki çocuktan ne farkı var?
Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, 28 Eylül’de Lice ilçesinin Şenlik köyünde yaşayan 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un güvenlik güçlerinin attığı havan mermisiyle öldüğü iddiasının ardından dün bir savcı ile iki patlayıcı uzmanının olay yerinde keşif yaptığını açıkladı.
Kavak dün yaptığı açıklamada patlamanın meydana geldiği yerin “teröre müzahir” (Arkalayan, destekleyici, arka çıkan, yardımcı) bölge olduğunu belirterek otopsi işlemlerinin Lice Cumhuriyet Savcısı tarafından, doktor eşliğinde ve aynı gün olay yerine en yakın kurum olan Abalı Jandarma Karakol Komutanlığı’nda yapıldığını belirtti.
Parçalar jandarmada
Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’nca çok yönlü olarak yürütülen soruşturmanın yakından takip edildiğini belirten Kavak, şunları söyledi:
“Teröre müzahir bölge olan olay yerinde gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra dün (önceki gün) Lice Cumhuriyet Savcısı tarafından Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde görevli iki patlayıcı madde uzmanıyla birlikte mahallinde keşif yapılmıştır. Olay yerinde elde edilen patlayıcı maddeye ait parçalar ile diğer materyaller ve otopsi sırasında maktulün bedeni üzerinde elde edilen patlayıcı maddeye ait parçalar ile diğer materyaller incelenip, rapor düzenlenmesi için keşifte hazır bulunan patlayıcı madde uzmanlarına teslim edilmiş olup, rapor sonucu beklenmektedir.”
Önkol ile ilgili adli muayene tutanağı ise ailesinin avukatı tarafından açıklanmıştı.
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak ve doktor Deniz Akelma’nın imzasını taşıyan tutanakta küçük kızın yüz bölgesi ve kollarında şarapnel parçası bulunmadığı, ancak göğüs bölgesi ve vücudun değişik yerlerinde irili ufaklı şarapnel parçası görüldüğünü ve bu parçaların olay yeri inceleme ekibinde görevli jandarma personeline teslim edildiği belirtildi.
Ceset üzerinde bilirkişi olarak inceleme yapan Akelma da tutanakta “ölümün patlayıcı madde sonucu ortaya çıkan balistik etkiyle iç organların parçalanması sonucu” meydana geldiğini ifade etti.
‘Eteğinde taşıdı’
Taraf gazetesinin dünkü haberine göre olay yerinde inceleme yapan DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk da “devlet eliyle bir cinayet” işlendiğini savunarak, “Bir kız çocuğu annesine ‘Makarna yap’ diyor, dışarı çıkıyor. Beş dakika sonra o anne çocuğunun iç organlarının oraya buraya savrulduğunu görüyor. Bu parçaları eteğine koyarak taşıyor. O anneye barış sürecinde olduğumuzu nasıl izah edeceğiz. Bu insanlar affedecek mi devleti” dedi.
AHMET ALTAN TARAF’TA YAZDI
SUSACAK MISINIZ?
Bazen tek bir olay, bütün bir ülkeyi anlatır. Şu Ceylan’ın korkunç hikâyesine bakın, Türkiye’yi göreceksiniz. Bu ülke, bir roketle bir kız çocuğunun paramparça edilebildiği bir ülke. Bir sosyal demokrat, bir siyasetçi, bir insan olan Deniz Baykal, “Kürt açılımının içi boş, doldursunlar konuşalım” diyordu.
Ceylan’ı vuran roket o “açılımın” içini dolduramıyorsa hiçbir şey dolduramaz. Açılım denilen şey bu işte Deniz Bey. “Anne, bana makarna pişirsene” dedikten sonra evinden çıkan kızın bir roketle parçalanmaması. Bu kadar basit işte. O kızın ölmemesi açılım. Buna karşı mısınız? Bunun içini boş mu buluyorsunuz?
Aslında bu soruları Baykal’la Bahçeli’ye Başbakan Erdoğan’ın sorması gerekiyordu. Onun cesareti yetmediği için sormak bize düşüyor. Başbakan, o roketin bir askeri birlikten atıldığının ortaya çıkmasından çekindiği için olacak ağzını bile açmıyor.
Gazze’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkmak kolay. Türkiye’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkın siz. Nedir bu sessizliğiniz? Kürsü kürsü dolaşıp bağıran Erdoğanlara, Baykallara, Bahçelilere ne oldu? Zor, değil mi bir çocuğu askerler vurunca konuşmak?
“Dağa çıkarım” diye bağırıyordu Bahçeli, o kadar yüreği varsa dağa çıkmasına gerek yok, siyasetçiliğini yaptığı ülkede vurulan çocuğun hesabını sorabilsin yeter. Bağırmak ne kolay Devlet Bey, bağırmak ne kolay. Bak senin memleketinin bir köşesinde bir çocuğu vurdular. Sesini çıkarmak bir yana yüzünü bile gösteremiyorsun. Bir çocuğa bile sahip çıkamıyorsun, dağa çıkıp ne yapacaksın?
Susuyorlar.
Ceylanın vurulması bize Türkiye’deki siyaseti, siyasetçileri gösteriyor işte. Susan sadece onlar mı? Neredeyse bütün Türkiye susuyor. Şu medyaya bakın. Bu nasıl bir bıçak kesmez sessizlik Allahım. Bir gazete neye yarar vurulan bir çocuğun hesabını soramazsa? Onca kâğıda, mürekkebe, emeğe yazık. Bir kız çocuğunun bir roketle vurulup parçalandığı, devletin ortadan yok olduğu, savcının köye gitmediği, doktorun karakol bahçesinde otopsi yaptığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bunlardan hiç mi biri size tuhaf gelmiyor? Hiç mi birinde haber değeri bulmuyorsunuz?
Bu medya iki grupmuş da, birisi muhalifmiş de, öbürü başbakanı tutarmış da, muhalif olan demokrasi mücahidiymiş de...
Bunlar iki grup falan değil. Bunlar tek grup. Öyle ortak bir sessizlikleri var ki...
Hele o muhalif geçinenler...
Ne oldu muhalefetinize?
Bu hükümetin iktidarında bir çocuk vuruldu, niye hükümete hesap sormuyorsunuz, niye muhalefet yapmıyorsunuz? Hükümet “iyi bir şey” yaptığında muhalefet etmek için yerlerde yuvarlanıyorsunuz, muhalefet edecekseniz hükümetin bu “sessizliğine” muhalefet etsenize.
Olmuyor değil mi?
Roketi atan asker olunca sizin o muhalif dilleriniz tutuluveriyor. Ceylan’ın annesi, “Kızımın parçalarını etekliğimde taşıdım” diyor. Hiç mi içiniz acımıyor sizin? Hiç mi vicdanınız yok? Bu sessizlikten hiç mi utanmazsınız?
Yarın bir gün çocuğunuz çıkıp gelse de, “Bir küçük çocuğu vurmuşlar, sen neden yazmadın” dese, ne diyeceksiniz? Çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz? Hadi vicdanınızdan, utanmanızdan vazgeçtik, gazetecilik merakınız da mı yok?
Üç askeri karakolun ortasındaki bir köyde bir küçük kız nasıl bir mermiyle parçalandı, merak etmiyor musunuz? Her konuda birbirinizden farklıyken bir küçük kız vurulduğunda ortaklaşa sesiz kalmayı size kim öğretti?
“Anne bana makarna pişirsene” dedikten sonra bir kız paramparça oldu.
İstediğiniz kadar susun. O ölü kızın çığlığı sizin sessizliğinizden büyük.
Siz sustukça o bağıracak.
Siz sustukça o bağıracak.
Ta ki siz de bağırana kadar.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.