BBC Türkçe için kaleme aldığı yazısında kentin 13. yüz yıldan itibaren çeşitli etnik gruplara ev sahipliği yaptığını yazan Taştekin, bugün nüfus çoğunluğunun Arapların elinde olduğunu, ikinci büyük nüfusun ise Kürtler olduğunu yazdı.
Kentte Çerkes, Türkmen ve Ermeniler’in de bulunduğu belirtilen yazıda, 2016 yılında IŞİD’in yenilgisinin ardından kenti yönetmek üzere Arap, Kürt, Çerkes ve Türkmenler’den oluşan 43 kişilik Minbiç Yürütme Meclisi kurulduğu ifade edildi.
Taştekin, Türkiye’den kente yönelik açıklamalara da değindi:
“IŞİD’in Menbic’ten attığı örgütlerin bir kısmı Türkiye’den yardım görüyordu. Fırat Kalkanı sayesinde Menbic’e dönmek onların da hayaliydi. Şimdi Ankara, “Afrin’i Afrinlilere”, “Menbic’i Menbiclilere” bırakmaktan söz ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afrin’de oluşturulacak modeli YPG’nin kontrolündeki diğer bölgelere de taşıyacaklarını duyurdu.”
‘Suriye’deki işbirliğine karşılık Afrin’e operasyona onay’
Gazeteci Taştekin ayrıca Rusya’nın, Türkiye’nin Suriye’deki işbirliğine karşılık Afrin’e operasyona onay verdiğini yazdı ve bölgede değişebilecek ittifakları şöyle anlattı:
“Afrin için Rusya’nın yeşil ışığı arandı; Rusya lideri Vladimir Putin’in ‘İşe yarıyor’ dediği Türkiye’nin Suriye’deki işbirliğine karşılık Zeytin Dalı’na geçit verildi. Şimdi Menbic için de ABD’nin rızası aranıyor.
Amerikan yönetimi, Ankara ile ilişkileri daha fazla örselememek için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üzerinden geliştirdiği planları çok sekteye uğratmadan Menbic’te Türkiye ile işbirliğine gidebilir. Kürtler de Fırat’ın doğusundaki kazanımların selameti açısından Menbic’te ısrar etmeyebilir.
Zeytin Dalı başlayıncaya dek Afrin’de Rusya, Fırat hattında ABD’den destek alan Kürtler iki güç adasındaki çelişkilerden faydalanıyordu. Afrin’de Türkiye’ye karşı Rus freni devre dışı kaldıktan sonra daha fazla Amerikalılara itilmiş oldular.
Afrin, Menbic ile kıyaslanamayacak kadar YPG için simgeseldi. Ayrıca Menbic’i Türkiye ile birlikte kontrol etmek ABD’nin de işine gelebilir. Bu şekilde Rusya, İran ve Suriye’nin Amerikan askeri varlığına yönelik itirazlarına karşı Türk-Amerikan cephesi kurulmuş olacaktır. Bu tür bir ortaklık sayesinde, ABD, Fırat’ın doğusunda Kürtlerle ortaklığına karşı Türkiye’nin tepkisini de yumuşatabilir.”
Rex Tillerson’ın gidişi neyin habercisi?
Taştekin’in değindiği bir başka konu ise ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın görevine son verilmesinin ardından Türkiye-ABD ilişkilerin hangi yönde ilerleyeceğiydi.
Gazeteciye göre ikili görüşmelerde ABD ve Türkiye’nin Minbiç’in beraber kontrol edilmesi üzerine komite oluşturmasının sonrasındaki bu görev değişikliği “hayli belirsizliğe soktu.”
Taştekin ayrıca Tillerson’ın yerine gelen Mike Pompeo’nun Türkiye hükümeti hakkındaki görüşlerine de yer vererek şöyle yazdı:
“İki ülke dışişleri bakanları arasında 19 Mart’ta planlanan buluşma gerçekleştirilemediği gibi Tillerson’ın yerine atanan Mike Pompeo ile de nasıl bir yol alınacağı kestirilemiyor. Malum 2017’de CIA başkanlığına atanmadan önce Pompeo’nun Türk hükümeti ile ilgili dile getirdiği görüşler hayli sertti.
Afrin’i Rus nüfuz alanında gören ve burada YPG’ye koruma taahhüdünde bulunmayan ABD, Zeytin Dalı’na bir nevi Ankara’nın gazını alacak operasyon olarak baktı. Buna karşın Fırat’ın batısına düşen Menbic ile Fırat’ın doğusundaki mevziler sözkonusu olduğunda ‘önleyici’ ya da ‘caydırıcı’ bir pozisyon aldığı da görüldü.”
ABD ve Rusya
Ankara’yı memnun etmekten imtina edenlerin giderek Beyaz Saray’da ağırlık kazandığını savunan Taştekin, “Amerikan yönetimi, NATO müttefiki ile makasın açılmasına karşı çıkanlar ile IŞİD’e karşı Kürtlerle ortaklığı değerli bulanlar arasında ikilem yaşıyor. Ağırlık noktasının hangi uca kayacağı Menbic’le ilgili tercihleri de etkileyecektir” dedi.
ABD’nin Körfez bölgesi politikalarına da değinen Taştekin, son olarak ABD’nin ve Rusya’nın dış politikasının belirleyici olacağına işaret etti:
“Ortaklıkta olası makas değişikliklerine dair senaryoda atlanmaması gereken bir diğer nokta da şu: Trump’ın yeni stratejisinin iki ortağı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri görülmemiş düzeyde Türkiye’ye cephe aldı. Bunlar kuşkusuz karar mekanizmalarını etkileyen unsurlar.
Aksi sinyallere rağmen Trump ilişkilerde fabrika ayarlarına dönmekten yana tavır da alabilir.
Eğer böyle olursa iki kesişme noktası öne çıkabilir: Suriye yönetimine karşı savaşı kızıştırma ve İran’ı önleme planları. Bu durumda Menbic, ABD’nin kırmızı çizgisi olmaktan kolayca çıkabilir. Amerikan kurulu düzeninde Türkiye’nin kaybedilmesiyle Rusya’nın önündeki bariyerin yıkılacağına inanan ve Türkiye’yi İran’ı dengeleyebilecek en iyi seçenek olarak gören güçlü bir kanadın olduğu göz ardı edilmemeli.
Beri tarafta ABD ile ilişkilerde ‘reset’ aynı zamanda Rusya ile de fabrika ayarlarına dönülmesi anlamına geliyor. Burada da ‘Türkiye, Rusya ile girdiği yoldan dönebilir mi’ sorusu önem kazanıyor. ‘Afrin’e karşılık İdlib ve Doğu Guta’nın temizlenmesi’ pazarlığıyla hareket ettiği düşünülen Rusya 30 Eylül 2015’ten beri fiilen içinde olduğu savaşta rüzgârın tersine dönmesini önlemek için risk çıtasını yükseğe kaldırabilir.
Sahadaki ortakları, Rusya’nın, Türkiye’ye gereğinden fazla alan açtığını düşünüyor. Doğu Guta’da hızla sonuç alan Rusya, Afrin’in karşılığını İdlib’de isteyebilir. Tüm aktörler, ortaklıkların yeni testlerden geçeceği zorlu bir dönemece giriliyor. Menbic test kulvarında sadece bir parça.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.