Önce Türkiye-İran-Brezilya arasından imzalanan "uranyum protokolü" ve ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin "hayır" oyu vermesi, Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilmesine neden oldu.
Milliyet gazetesi yazarı Semih İdiz, Amerikalı bir yetkilinin Türkiye'nin takındığı bu tavır karşısında ABD'nin düşüncelerini değerlendirmesini köşesine taşıdı. İdiz'in "ABD: Türkiye, İran yaptırımlarına uymak zorunda" başlığıyla (12 Haziran 2010) yayımlanan yazısı şöyle:
ABD açıkça göstermemeye çalışıyor ama İran konusunda Türkiye’ye ateş püskürüyor. Aşağıda Amerikalı bir yetkilinin bize söylediklerini vereceğiz. Ancak ilk etapta şunu belirtelim. Washington’a göre Türkiye, İran’a karşı yaptırımları reddetmiş olsa da, uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri nedeniyle bunlara uymak zorunda. Özetle Türkiye bu karara uymazsa Ankara-Washington hattı daha da gerilecek.
Şimdi yetkilinin sözlerine, yer yer kendi yorumlarımızı da katarak, maddeler halinde bakalım:
1- Başkan Obama, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmelerinde Türkiye’nin İran oylamasında en azından “çekimser” kalması için çalıştı. Başarılı olamayınca Washington’da Türkiye karşı sinirler gerildi.
2- Washington, Türkiye’nin Batı’nın tersine giden tavırlarında şu aşamada “gelişen bir eğilim” görmüyor. Ancak, Türkiye’nin Batı’yı ilgilendiren önemli konularda nasıl davranacağından da emin olamıyor. Bu nedenle Türkiye ile ilişkilerini bundan böyle, münferit olaylar çerçevesinde (“issue by issue”) ele alacak.
3- ABD, NATO üyesi Türkiye’nin, kendisinden yardım isteyen müttefiklerinin yanında yer alması gerektiğine inanıyor.
4- Amerikalı yetkilinin sözlerinden, Türkiye ve Brezilya’nın Tahran’da imzaladıkları “uranyum takası deklarasyonu” konusunda Ankara ile Washington arasında bir “sağırlar diyaloğunun” yaşandığı anlaşılıyor. Başkan Obama’nın bu konuda basına yansıyan mektubuna rağmen, ABD Tahran’da varılan anlaşmayı hiçbir zaman “nihai bir anlaşma” olarak görmemiş. Tahran’da kabul edilen metin de incenlemek üzere kendisine önceden gösterilmemiş.
ABD tarafı “Bu sadece taslak bir metin olabilirdi, ama Ankara nihai bir anlaşmaymış gibi çıktı ortaya” diyor ve ekliyor, “Metin bize gösterilseydi itirazlarımızı o zaman dile getirirdik.” Amerikan tarafı Başbakan Erdoğan’ın deklarasyonu imzalamak için Tahran’a gideceğini de basından öğrenmiş.
5- ABD, Tahran Deklarasyonu’ndaki en önemli eksikliğin, İran’ın takas sonrasında elinde kalacak uranyumu zenginleştirmeyeceğine dair bir ifadenin yer almamasını olduğunu söylüyor. Amerikalı yetkili, Ankara’nın Tahran nezdindeki girişimlerini Washington ile büyük ölçüde koordine etmiş olmasına rağmen, ABD’den herhangi bir öneri konusunda hiçbir zaman “nihai bir olur” almadığını da vurguladı. Bu arada ABD, Tahran Deklarasyonu’nu da sadece bir “güven arttırıcı adım” olarak görüyormuş.
6- ABD’yi en çok kızdıran şeylerden biri Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Tahran Deklarasyonu’nun imzalanmasından sonra yaptığı “artık yaptırımlara gerek kalmadı” açıklaması olmuş. ABD tarafına göre, çok önceden başlamış olan yaptırım süreci, İran’ın takas önerisini kabul etmesi halinde bile devam edecekti. Davutoğlu’nun açıklaması ise Ankara’yı ABD’nin gözünde, “yaptırım kararını bozmaya çalışan ülke” konumuna düşürmüş.
7- ABD tarafını adeta “çıldırtan” şey ise, Tahran Deklarasyonu’nun imzalanmasında sonra İran, Türkiye ve Brezilya liderlerinin birbirlerine sarılarak verdikleri “zafer” pozu olmuş. “Desteklediği radikal unsurlar yoluyla binlerce Amerikalı askerin ölümüne neden olan bir ülkenin lideriyle verilen bu pozun Amerika’da infial yarattığı” söyleniyor.
8- ABD, İran ile olan bu sorunun bir “savaş ve barış” meselesi olduğuna inanıyor. “P5+1 grubu ile çalışacağına İran’ın arkasında durmayı tercih eden Türkiye’nin ise bu işin vahametini kavrayamadığına” inanıyor.
9- Amerikalı yetkilinin en tartışmalı sözleri ise şuydu: “Türkiye’ye 27 milyon turist gelebiliyorsa, binlerce Batılı şirket burada milyarlarca dolarlık yatırımlar yapıyorsa, dış ticareti hacminiz 150 milyar doları aştıysa, bunun ABD’nin özellikle Ortadoğu’da sağladığı güvenlik şemsiyesi sayesinde olduğu bilinmeli.”
10- Tüm bunlara rağmen ABD, Türkiye’nin diplomatik girişimlerini sürdürmesini ve bundan böyle Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun taleplerini kabul etmesi için İran’ı ikna etmesini bekliyor.
Bu yazdıklarımızdan anlaşılacağı gibi, ABD’de Türkiye’ye karşı şu anda esen hava, en hafif tabiri ile “limoni.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.