Amerika Başkanı Barack Obama ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, New York’ta beklendiği gibi el sıkışmadı ama iki liderin telefon görüşmesi iki ülke ilişkilerinde son 34 yıldır atılmış ilk adım olma özelliği taşıyor. Peki bu diyaloğun, geçmişteki başarısız girişimlerden farkı var mı?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bu yılki olağan toplantısı tarihi bir olaya da ev sahipliği yaptı ve Amerika ile İran Dışişleri Bakanları bir araya geldi, liderleri telefonda görüştü. Tüm dünyanın dikkatini çeken bu yakınlaşma uzun vadede uzlaşma doğur mu sorusu, başkent Washington’daki Stimson Merkezi adlı düşünce kuruluşunda masaya yatırıldı.
Ramin Asgard: ”Bence mevcut durumun iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa olma potansiyeli var. Çünkü bu yeni politikanın kaynağı İran’ın bugün bulunduğu durum ve olmak istediği noktaya bakıldığında çok gerçekçi ve pragmatik bir politika. İki liderin 34 yıl sonra ilk kez bu adımı atması pek çok tabuyu ortadan kaldırması açısından tarihi sayılabilir. Nereye gideceğinin ucu açık. İki tarafın da çok uzun zamandır görülmemiş bir cesaretle çaba göstermesi, daha kapsamlı müzakerelere zemin hazırlar.”
Ramin Asgard Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın Dubai’deki İran ofisinin eski direktörü.
İran asıllı Amerikalı olan Asgard, Tahran yönetiminin ılımlı söylemlerinin eyleme geçirilmesi konusuna temkinli yaklaşıyor. İran konusunda tecrübeli diplomat, Amerika-İran ilişkilerinin olumlu seyrinin Türkiye –İran ilişkilerinin iyileşmesine de katkıda bulunacağı görüşünde.
Asgard: “Mezhep sorunu bazı anlaşmazlıklara yol açtı belki ama iki ülke komşular. Dolaysısıyla en zor zamanlarda bile anlaşma yolunu buldular. Bundan dolayı da, İran’ın bölgesel sorunlardan kaçınma isteğine bağlı olarak Suriye konusunda iki taraf da yapıcı bir rol oynamak isteyecektir.”
Bölge uzmanlarından Geneive Abdo ise Tahran’ın son zamanlarda tonunu yumuşatmasını, uzun zamandır uygulanan uluslararası yaptırımların İran ekonomisini giderek kötüleştirmesine bağlıyor.
Geneive Abdo: “İran’da neyin değiştiği konusunda dikkatli olmalıyız. Ruhani devletin farklı kurumlarından yaptırımların kaldırılması için atacağı adımlara olumlu bakan bazı yeni politikaları desteklemelerini istedi. Çünkü öncelikleri bu.
Yıllardır dış dünyadan neredeyse tecrit edilen İran, uygulanan ekonomik ambargolar nedeniyle zor durumda ve halktan da büyük tepki görüyor.
Ekonominin bu durumu yüzünden İran devleti sivil ayaklanma ihtimalinden de korkuyor. Bu düşük bir ihtimal de olsa Tahran hükümeti artık kamuoyunun ne düşündüğünü önemsemek zorunda kaldı. Çünkü halkın önceliği de yaptırımların kaldırılması. Amerika’nın da İran’ın da taviz vermeyeceği başlıklar yüzünden uzlaşmaya giden yol uzun olacağa benziyor.”
Geneive Abdo da İran’dan gelen olumlu mesajlara temkinle yaklaşarak dini lider Ali Hamaney’in desteğini almasına rağmen Cumhurbaşkanı Ruhani’nin, önünde çok sayıda engel olduğuna dikkat çekiyor.
Abdo: “Şimdi bu adımın ardından Birleşmiş Milletler’de olduğu gibi sembolik jestler göreceğiz. Bence artık iki taraf da İran’ın nükleer programı konusunda diyaloğun şart olduğunun farkına vardı.
İran, daha şeffaf olmaya hazır olduğunu söyledi. Ama burada sorun şu. İran’ın bu adımları yeterli olacak mı?
İran, Batı’nın talep ettiği gibi, bazı uranyum zenginleştirme tesislerini kapatmaya yanaşmıyor. Çünkü böyle bir adım atarsa ülkenin içinden büyük tepki görecektir. Dolayısıyla Ruhani’nin de ülkesinde karşıtları olduğunu unutmamak gerekir.“
İki ülke arasındaki ılımlı hava ilişkilerin geleceği yönünde olumlu beklentiler yaratsa da uzmanlar bu yönde yol katetmenin uzun süreceği görüşünde birleşiyor. (Amerikanın Sesi)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.