Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitri Druça: Yunanistan'ın karasularını 12 deniz miline genişletme hakkı vardır. Ama Türkiye bunun 'casus belli' (savaş sebebi) olduğunu öne sürüyor. Bu, BM Sözleşmesi'nin ihlalidir.
Kısa süre önce mevkidaşı Ahmet Davutoğlu’nu ağırlayan Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitri Druças, iki ülke arasındaki olumlu atmosferin sahadaki sorunlara yansımamasından şikayetçi. Atina’daki makamında Hürriyet’e konuşan Druças’ın mesajları şöyle:
Ahmet, Yunan kamuoyu nasıl geriliyor düşün Bize deniyor ki, ‘Türkiye komşularına sıfır sorun politikası uyguluyor, Türkiye değişti, uluslararası hukuka saygı gösteriyor, bölgede büyük oyuncu olmak istiyor, gerilim istemiyor.’ Bu söylenenlerin gerçek olmasını bekliyoruz. Bunu Davutoğlu’na da söylüyorum. Diyorum ki ‘Ahmet, ortak bir vizyonu paylaşıyoruz, hatta stratejik ortaklarız. Ama her gün gerilim için birçok neden çıkıyor karşımıza. Yunan halkının yaşadığı adalar üzerinde devamlı Türk savaş uçakları uçuyor, Türk donanmasının gemileri ülkemizin karasularının çok yakınından geçip duruyor. Ahmet, bunun Yunan kamuoyunda yarattığı gerginliği düşünün. Bu hareketler olumsuz bir atmosferden nemalanmak isteyenlerin eline koz veriyor. İnsanların yaşadığı küçük bir adanın üzerinden 10 Türk jeti 200 metreden uçuş yaptıktan bir gün sonra Başbakan Papandreu Türk-Yunan ilişkilerini savunmak için nasıl Erzurum’a gidebilir? Buna Yunan halkını nasıl inandırabiliriz? İki hükümet arasında böylesine olumlu bir atmosfer varken neden Ege’de bunlar oluyor? Bu soruyu soruyoruz ama gerçek bir yanıt alabilmiş de değiliz. ‘Her uçağı kontrol edemeyiz’ diyorlar. Bizim Yunan tarafı olarak meselemiz Türk hükümeti ile ordusu arasındaki ilişkiler değil. Sonuçlara bakarız. Sonuç da şu, Türk karşıtlarımızdan hoş sözler duyuyoruz ama ertesi gün Ege’de askeri faaliyet artıyor.
O gün Davutoğlu ile defalarca telefonda konuştum. Başbakan Papandreu’nun Erzurum’a gitmeyi çok istemesine rağmen o ortamda gidip gidemeyeceğini sorguladığını anlattım. Böyle bir provokasyonun ardından gidebilir miydi? Telefonda Başbakanımızın Erzurum’a gidebilmesi için gereken şeyleri duydum.
12 HAZİRAN SONRASI YA ÇÖZÜM, YA LAHEY
İstikşafi görüşmelerin o zamanlar benim koltuğumda oturan Yorgo Papandreu ve İsmail Cem tarafından başlatılmasının üzerinden 10 yıl geçti. 2004’e gelindiğinde görüşmeler umut vaat eden bir noktaya ulaşmıştı ki burada hükümet değişti. Görüşmeler Karamanlis Hükümeti döneminde de devam etti ama bizim başlattığımız dinamik süreç yaşanmadı. 2009’da tekrar iktidara gelince, geçen yıl Ankara ziyaretim sırasında görüşmelerin hızını kuvvetlendirme kararı aldık. Sonuç görmek istiyoruz. Erdoğan da aynı şekilde düşünüyor. Zaman tahdidi vermek istemiyorum ama görüşmeler açık uçlu olamaz. Son tarih demeyelim ancak Türkiye’deki haziran seçimi kritik bir tarihtir. Seçimden sonra “karar zamanı”. Ya çözüm ya Lahey Uluslararası Adalet Divanı. Temaslarımızdan ve yapılan açıklamalardan anladığım kadarıyla Türkiye’nin büyük adımı gerçekleştirmesi açısından Deniz Hukuku Anlaşması’nın imzalanması için zaman olgunlaşmıştır. Erdoğan ve Davutoğlu’nun ağzından duyduklarımızı sahada gösterecekleri cesur adımları atmalarının zamanıdır. O nedenle de Türkiye’ye şöyle diyorum: Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalayın. Kıta sahanlığı meselesi için ise Lahey’e gidebiliriz. Biz bu adımı barış için Türkiye ile birlikte atmaya hazırız.
Hurriyet
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.