10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde meydana gelen Türkiye tarihinin en kanlı intihar saldırısında, 32 yaşındaki eşi Uygar Coşgun'u kaybeden 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehtap Coşgun, alana ulaştığı andan ilk aklında kalanların bunlar olduğunu anlatıyor.
Halkların Demokratik Partisi, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve pek çok sivil toplum örgütünün çağrısıyla yapılacak Barış Mitingi öncesinde garın önünde on binlerce kişi toplanmıştı o gün. Saat 10:04'te birkaç saniye arayla patlayan iki bomba, mahkemenin resmi rakamlarına göre, en az 100 kişinin ölümüne, 343 kişinin de yaralanmasına yol açtı.
Davacı avukatlar, sonradan ölen 3 yaralıyla birlikte ölü sayısının en az 103, yaralı sayısının ise, onlarca fazla olduğunu iddia ediyor. Pek çok yaralının Ankara dışına çıkarak tedavi gördüğünü ve yargıya başvurmadığını söylüyor. Bu iddialara göre, yaralı sayısı 500'ün üzerinde.
Patlamayı haber alır almaz eşini aramak üzere garın önüne gelen Coşgun, göstericilerin yaralıları pankartlarla taşıyarak hastanelere ulaştırmaya çalıştığını, bir grup polisin olan-biteni seyretmekle yetindiğini ve ambulansların boş bekletildiğini gördüğünü söylüyor. Coşgun, "Oraya intikal eden polis de olaydan çok sonra geldi. Zaten gaz, biber gazı ve plastik mermi sıkmakla işe başladı" diyor.
Karar bekleniyor
Bu katliamın üzerinden 3 yıla yakın zaman geçti. 2 yıla yakın zamandır süren davada 31 Temmuz'da başlayacak duruşmada karar çıkması bekleniyor. Ancak, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yaklaşık 50 celse görülen davanın geçen ayki sonuncusunda mahkeme, "salon yetersizliği" nedeniyle son duruşmanın Sincan Cezaevi Kampüsü'nde yapılmasına karar verdi.
Ölen ve yaralıların aile ve avukatları, mahkemenin bu tutumunun, kararın gözlerden uzakta açıklanması amacı güttüğü iddiasındalar. Avukat Senem Doğanoğlu, "Fiziksel olarak bir uzaklaştırmadır bu, kaçırma olarak da telaffuz ettik" diyor. Doğanoğlu'na göre, "oraya gelecek yüzlerce izleyiciyi cezaevi alanının içine kapamak, özel, sembolik bir tercih".
10 Ekim katliamından, IŞİD örgütü sorumlu tutuluyor. Davada, 19'u cezaevinde, 17'si firari, 36 sanık yargılanıyor.
Savcı, son mütalaasında 9 sanık hakkında, ölen 100 kişi için birer kez ve anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüsten de bir kez olmak üzere, 101'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası talep etti.
Bir sanık hakkında silah ve patlayıcı bulundurmaktan 24 yıl, bir sanık hakkında örgüt üyeliğinden 22 yıl 6 ay, 9 sanık hakkında da örgüt üyeliğinden 15 yıla kadar hapis cezaları istedi. Savcı, firari sanıklardan 16'sının davasının ise ayrılması gerektiğini belirtti.
"Devletin sorumluluğunun açığa çıkarılmalı"
Mağdur avukatları bu mütalaaya itiraz ediyor. Yargılananların "piyon" olduğunu ve saldırının örtbas edilmeye çalışıldığını öne sürüyor. Bir başka iddiaları da, "katliama göz yuman ve sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisinin yargılamaya dahil edilmediği" yolunda. Böylece devletin sorumluluğunun üstünün örtüldüğü iddiasındalar.
Avukat İlke Işık, mütalaanın, iddianamenin neredeyse aynısı olduğunu söylüyor. 2 buçuk yıldır toplanan delillerin mütalaada yer almadığını belirterek, esastan itirazları olduğunu anlatıyor. Işık, "Mütalaa aslında iddianamenin de altında bir yerde cezalandırma talep ediyor" diyerek, şöyle devam ediyor:
"Bu sanıkların cezalandırılması çok önemli. Ama, altını sıklıkla çiziyoruz. Bir şekilde devlet sorumluluğu da ortaya çıkarılmadıkça, hep bir eksik kalacak bu dava bizim için."
Avukat Işık, katliamı yapan IŞİD hücresinin güvenlik güçleri tarafından bilinmesine rağmen hiçbir şey yapılmadığını iddia ediyor. Işık, "Yunus Durmaz, bu dosyada savcının da hazırladığı iddianamede katliamı planlayan kişi olarak geçiyor. Biz gelen dosyalarla birlikte öğrendik ki, daha önce izlemesi var, Emniyet tarafından takip edilmesi gerçeği var, tapeleri var. Ama gözaltına bile alınmamış" diyor.
Avukat Senem Doğanoğlu, iddialarının belgelere dayalı olduğunu söylüyor. "Gerçekten geldi belgeler ve gerçekten o kadar bile bile öldürülmüşüz, o kadar bile bile yaralanmışız ki, o kadar bile bile geliyorum demiş ki katliam" diye devam ediyor.
Doğanoğlu, IŞİD'in Antep ve Adıyaman örgütlenmelerinin göz göre göre örgütlendiğinin bu belgelerde görülebildiğini ve devletin açık sorumluluğu olduğunu ileri sürüyor.
10 Ekim katliamı davasının karar duruşması olması beklenen son oturumunun, 3 Ağustos Cuma günü bitmesi bekleniyor. (DW)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.